Trump’ın, seçim kampanyası sırasında önceki başkan Barack Obama tarafından Trump Tower’da telefonlarının dinletildiği iddiasıyla ilgili olarak Kongre, kanıt sunması için Adalet Bakanlığı’na 13 Mart’a kadar süre vermişti. O süre doldu, bakanlık henüz bir kanıt sunmadı ve daha fazla zaman tanınması talebinde bulundu.
Beyaz Saray’dan da Trump’ın bu oldukça ses getiren iddiasında “geri adım attığı” izlenimi veren açıklamalar geldi.
Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu, kanıt sunması için Adalet Bakanlığı’na tanıdığı süreyi 1 hafta, yani 20 Mart’a kadar uzattı. 20 Mart, Rusya’nın 2016 başkanlık seçimlerine olası müdahalesi ve Trump’ın ekibiyle Rusya arasında olası temaslar konusundaki soruşturmaların parçası olarak Kongre’de istihbarat yetkililerinin dinleneceği oturumlar dizisinin ilkinin yapılacağı gün olması itibariyle önemli bir tarih.
Komisyonun Cumhuriyetçi başkanı Devin Nunes’in sözcüsü, Adalet Bakanlığı’nın 20 Mart’a kadar da kanıt sunmaması halinde komisyonun birtakım zorlayıcı tedbirlere başvurabileceğini söyledi.
Medyada çıkan bazı haberlere göre, Trump’ın “telekulak” iddiaları, bunlara kanıt bulmak için uğraşan yönetim yetkililerinin de elinin bağlanmasına neden oluyor. Yetkililerin, Obama yönetiminin Trump Tower’ı dinlettiği yönünde herhangi bir kanıt bulamadıkları ancak bir yandan Trump’la da çelişmek istemedikleri belirtiliyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer, dünkü basın brifinginde, Trump’ın ilk “telekulak” iddiasını ortaya attığı Twitter mesajlarıyla ne demek istediğine açıklık getirme gayreti sergiledi.
Spicer, Trump’ın telefon dinleme ifadesini tırnak içine aldığına dikkati çekti ve bunu esas anlamıyla kullanmadığını, daha genel anlamda gözetleme ve diğer faaliyetleri kastettiğini kaydetti. Ayrıca Trump’ın spesifik olarak önceki Başkan Barack Obama’yı suçlamadığını, Obama yönetiminin adımlarını kastettiğini ifade etti.
Başkan Trump 4 Mart’taki Twitter mesajlarından bu yana bu konuda yeni bir açıklama yapmadı. Trump, sözkonusu Twitter mesajlarında, “Seçim zaferinden hemen önce Obama’nın Trump Tower’da telefonlarımı dinlettiğimi öğrendim. Görevdeki bir başkanın seçim kampanyasını dinletmesi yasal mı?” ifadesini kullanmış, ayrıca Obama’ya yönelik hakaretler de içeren ağır suçlamalarda bulunmuştu.
Beyaz Saray’a kanıt için talepte bulunan tek komisyon istihbarat komisyonu değil. Diğer komisyonlardan da Trump’ın iddialarına açıklık getirilmesi için baskılar geliyor.
Senato Adalet Komisyonu’nun suç ve terörizm alt komitesine başkanlık eden Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ile Demokrat Senatör Sheldon Whitehouse, Adalet Bakanı Yardımcısı Vekili Dana Boente ve FBI Direktörü James Comey’den, kanıt olarak, telefon dinlemeyle ilgili başvuru evrakları ve mahkeme kararlarını paylaşmalarını istedi.
Amerikan yasalarına göre bir Amerikan vatandaşını dinlemek için mahkemeden özel izin gerekiyor ve Trump’ın da başkan olarak bu bilginin gizliliğini kaldırma yetkisi bulunuyor. Ama buna rağmen Trump’ın Twitter üzerinden hiçbir kanıt sunmadan selefi Obama’yı telefonlarını dinlemekle suçlaması birçok çevrede eleştiri konusu oldu.
Haftasonunda Senato’daki en etkili isimlerden Cumhuriyetçi John McCain de, “Trump’ın önünde iki seçenek var, ya iddiasını geri çekecek ya da Amerikan halkının hakettiği bilgiyi, kanıtı sunacak” demişti.
FBI Direktörü James Comey de, Adalet Bakanlığı’ndan Trump’ın “telekulak” iddiasına itiraz etmesini istemiş ama kendisi bir açıklama yapmamıştı. Hem Obama hem de dönemin Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ise iddiayı kesin dille yalanlamıştı.
Beyaz Saray üst düzey danışmanı Kellyanne Conway’ye de dün “telekulak” iddiası soruldu. Conway, kanıta sahip olacak bir pozisyonda olmadığını söyleyerek, “İşte soruşturmalar zaten bu işe yarıyor. Başkan, Temsilciler Meclisi ve Senato istihbarat komisyonlarının Rusya’yla ilgili soruşturmalarına bu konuyu da dahil etmeyi kabul etmesinden memnuniyet duyuyor,” dedi. Conway, Wikileaks’ın son yayınladığı, CIA’in bilgisayarları, cep telefonları, akıllı televizyonlara sızdığını iddia eden belgelere işaret etti, “Malesef birbirimizi gözetlemenin çok sayıda yolu var. Bu modern hayatın bir gerçeği,” dedi.
