Erişilebilirlik

AB –Türkiye İlişkilerinde Kapıyı Kim Kapatacak?


Almanya Başbakanı Angela Merkel ve seçimlerdeki rakibi Martin Schulz’un, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduklarını açıklamasıyla birlikte "üyelik müzakereleri dondurulacak mı yoksa sonlandırılacak mı?" soruları tartışılmaya başlandı.

Merkel’in üyelik kapısını kapatma kararını Türkiye’nin alacağını işaret etmesine karşın Ankara kararı AB’nin almasını talep ediyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü açıklamasında AB üyelerine seslenerek Türkiye’nin üyelik süreci hakkında karar vermelerini istedi.

Ankara açısından Almanya ve AB ile ilişkileri koparma hususunda endişe yaratan noktanın ekonomi olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin ekonomik ilişkileri koparmak istemediğine ilişkin son açıklama Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’den geldi. Almanya’nın ekonomik yaptırım tehdidine karşılık Zeybekci, “Almanya’nın Gümrük Birliği’nin güncellenmesini engelleme hakkı yok, bizim muhatabımız AB” açıklaması yaptı.

Erdoğan'dan AB'ye Rest
lütfen bekleyin
Embed

No media source currently available

0:00 0:01:30 0:00

Gelecek günlerde “sinir harbi” mi yaşanacak?

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETAV) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, AB –Türkiye ilişkilerinde gelecek günlerde “sinir harbi” yaşanmasını bekliyor. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Berk Esen de, üyelik müzakeresi sürecinde mevcut durumda değişiklik olmayacağını ancak herhangi bir olumlu gelişme yaşanmayacağını düşünüyor.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Duran, ilişkilerin geleceğinin nereye gideceğini daha net göreceğimiz günlerin yakın olduğu görüşünde.

Merkel’in “Kapıyı kimin kapattığını göreceğiz” ifadesini anımsatan Duran, “Bu kapıyı kapatma metaforu önemli. Fiilen 2005’teki müzakereler başladıktan sonra Almanya’da Schröder, Fransa’da Chirac’ın gidişiyle durdu. Yeni fasıllar açılsa bile bunlar sonlandırılamıyor. Dolayısıyla fiilen kapı Türkiye’ye kapalı. Bence Türkiye’nin, özellikle Erdoğan’ın sinirlenerek bu süreci bitirdiğini söylemesini istiyorlar. Kapıyı Erdoğan’a kapattırmak istiyorlar. Bunun için mevcut gündem devam edecek ve bir sinir harbi olacak. Avrupa kamuoyu buna hazırlanıyor” dedi.

Merkel ve dolayısıyla Almanya’nın Suriye kaynaklı göçmen krizi nedeniyle oldukça diplomatik davrandığını kaydeden Duran, Türkiye’nin ise AB’den istediği desteği alamadığını ancak Türkiye’nin demokrasisi ve terörle mücadelesi konularında eleştirilmeye devam edildiğini söyledi. Türkiye’yi eleştirmede Almanya’nın liderliği üstlendiğini anlatan Duran, şimdi ciddi şekilde Türkiye’ye kapıyı kapatma noktasına gelindiği görüşünde.

Avrupa başkentlerince anayasa değişikliği referandumunda açıkça “Hayır” cephesine destek verildiğini düşünen Duran, şimdiki tartışmayı da zamanlama açısından “Avrupa’nın Erdoğan’ı 2019 seçimlerinde görmek istememesi” olarak yorumluyor.

Yine de Avrupa’nın kapıyı kapatmama ihtimali olduğunu belirten Duran, “Türkiye’nin bunu görerek, Almanya dışındaki aktörlerle çalışması ve Avrupa’nın Türkiye’ye ne kadar ihtiyacı olduğunu göstermesi gerekiyor. Bunun sinir harbi olması yönünü önemsiyorum. Belki üyeliği sona erdirme değil ama Türkiye’nin AB içerisindeki konumunun tartışılması anlamında yoğun gündem bizi bekliyor” diye konuştu.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan akademisyen Berk Esen de, “Son gelişmeleri kaygıyla izliyorum. Almanya ve Türkiye’nin dış politikasına zarar verecek bir gelişme olarak görüyorum. Almanya’nın AKP’li politikacılarca yapılacak referandum etkinliklerini iptal etmesi sonucu kriz noktasına ulaşmıştı. Şimdi Merkel ve Schulz’un açıklamalarıyla kriz derinleşti ve kaygıyla karşılıyorum. Anayasa değişikliği referandumu sonrasında AKP hükümeti gerilimi düşürecek adımlar atmadı. Artık Avrupa ile ilişkilerdeki gerilimin kısa vadede düşeceğini zannetmiyorum” dedi.

Esen, AB–Türkiye ilişkilerinin kritik bir dönemden geçeceğini, "kapıyı tam olarak kapatmama eğiliminin süreceği” görüşünde. Esen, “AB ve Türkiye tamamen bitiren taraf olmak istemiyor. O ilk adımı, iki taraf da atmak istemiyor. Son birkaç yıldır Türkiye’nin AB ile müzakerelerinde zaten olumlu adımlar olmamıştı. Şimdi de pratikte hiçbir değişiklik olmayacak, olumlu gelişme yaşanmayacak. AB tarafı, Türkiye içerisinde Erdoğan’a koz vermek istemiyor. AB ile bağını koparmış bir Türkiye’nin çok daha istikrarsız ve daha tepkisel bir noktaya gideceğini tahmin ediyorlar” diye konuştu.

AB ile gündem ekonomi mi olacak?

Yard. Doç. Dr. Esen’e göre Almanya’nın 24 Eylül’deki seçim sonrasında da Türkiye’ye yönelik tavrı değişmeyecek dolayısıyla da ekonomik yaptırımları hayata geçirmeye çalışması beklenmeli.

Esen, “Almanya’nın AB boyutunda yapacağı adımlar olacak. Türkiye, AB’nin ekonomik yaptırımlarına maruz kalabilir. Gümrük Birliği antlaşması rafa kaldırılabilir. Yaz sezonunu bitmek üzere ancak Almanya, vatandaşlarını Türkiye’ye gitmemek üzere uyarılarını arttırırsa Türk turizmi ciddi darbe yiyebilir” görüşünde.

Tutuklu gazeteciler konusunda gerilim düşer mi?

Öte yandan Almanya ve Türkiye ilişkilerinde son kertede gerilimi üst seviyeye taşıyan konu, Die Welt muhabiri Deniz Yücel gibi tutuklu yargılanan gazeteciler meselesi.

Türkiye’nin örneğin gazetecileri tutuksuz yargılama gibi bir adım ile gerilimi yumuşatan taraf olup-olamayacağını sorduğumuz SETAV Genel Koordinatörü Duran, Almanya ve Avrupa’nın terörle mücadele yaklaşımını eleştiriyor.

Sadece tutuklu gazeteciler meselesi değil Türkiye–Almanya ilişkilerinde son iki yılda çok sayıda gerilim anı olduğunu söyleyen Duran, “Darbe girişimi sonrasında Almanya’nın FETÖ’cülerin sığınağı haline gelmesi rahatsızlık yaratıyor. PKK ve FETÖ ile ilgili Türkiye’nin talepleri, dosyaları iletildiğinde Almanya’da yargının kararı alamadığı görülüyor. Ancak konu Türkiye ise, ‘Erdoğan ülkesi, istediği gibi karar veriliyor’ söylemiyle hemen ilgili kişileri salıvermek gerektiği konuşuluyor. Avrupa’nın Türkiye ile aynı göz hizasında, eşit ve adil düzlemde ilişki kurmadığını görüyorum, bu eşitsiz yaklaşım sorun yaratmaya devam edecek” dedi.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Mehmet Şimşek’ten “harcamaları azaltma” mesajı - 18 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG