Mahkum Yakınlarının Af Umudu

“Sözümüz söz. Teröristler, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri hariç olmak üzere kader kurbanlarına af çıkartacağız”. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 21 Haziran 2018’de Adana’da düzenlenen mitingde söylediği bu sözler, yüzbinlerce tutuklu, hükümlü ve yakınları için büyük bir umut oldu.

Eşi, İzmir Şakran Cezaevi’nde yatan Seyhan Başar, o gün yaşadıklarını VOA Türkçe’ye şöyle anlattı: “Devlet Bahçeli çıkıp Adana mitinginde af sözü veriyorum dediği gün yaşadığımız sevinci size anlatamam. Çok sevindik. Çoluk çocuk televizyona kilitlendik. Bu açıklamanın ardından görüşe gittiğimde herkesin gözü gülüyordu. Cezaevindeki çoğu insan af çıkacak diye fazla kıyafetlerini kargoyla ailelerine göndermeye başladı”.

“Şu anda bir hayal kırıklığı ve güvensizlik var”

Aslında Bahçeli af çıkartılması gerektiği yönündeki düşüncesini ilk olarak 12 Mayıs 2018’de attığı tweetler ile gündeme getirmişti. Ancak aradan geçen yaklaşık 15 aylık süreye rağmen, tutuklu ve hükümlüler ile yakınları bir bayramı daha cezaevinde geçirecek. Af ve Ceza İndirimi Platformu İzmir Temsilcisi Başar, “Bugün, yarın diyerek, bayramdan sonra, seçimden sonra diyerek bu kadar zaman geçti. Mahkum ve mahkum yakınları artık devlete küstüler. Özellikle MHP’ye çok küstüler. Şu anda bir hayal kırıklığı ve güvensizlik var. Ekim ayında Meclis açıldığında gündeme gelecek ilk konunun Yargı Reformu Paketi olacağı söyleniyor. Ama bu paketin içinde ne olacağı belirsiz. İnsanlar artık güvenmiyor. Oyalama taktiği olarak görüyor” diye konuştu.

Başar’ın eşi uyuşturucu satıcılığı ve kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçlarından toplam 12 yıl hapis cezası almış. Cezaevindeki dördüncü yılını doldurmak üzere. Normal şartlarda daha dört yıl yatması gerekiyor. Seyhan Başar 8,12 ve 17 yaşlarındaki kızlarına hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalmış. Bir yandan da çalışmak zorunda. Bir mahkum yakını olmayı şu sözlerle anlattı: “Bu dört yıl benim açımdan tabii ki zor geçti. Tek başınıza yetemeyebiliyorsunuz, okul ihtiyaçlarını karşılayamayabiliyorsunuz. Hafta bir gün iznim var. Perşembe günleri kullanıyorum. Çünkü Perşembe, görüş günü. Çocuklar cezaevi yollarında büyüdü. Küçük kızım dört yaşındayken babası cezaevine girdi. Dört yıldır cezaevi yolu gözlüyor. Kapalı görüşlere gelmek istemiyor. Ama açık görüş gününde babasına dokunmak, ona temas etmek, sarılmak, öpüp koklamak istiyor”.

“Cezaevlerinde insanlar yatacak yer bulamıyor”

Haftada bir gün 45 dakika kapalı görüş var. Ayda bir kez de açık görüş. Haftada bir kez de on dakika süreyle telefonla görüşme imkanı sağlanıyor.

Cezaevlerinin kalabalık olmasından yakınan Başar, “İnsanlar gerçekten yatacak yer bulamıyorlar, yerde yatıyorlar. Yatakları da yok, üst üste yatıyor diyebiliriz. Kimi de nöbetleşe yatıyor. Vardiya sistemin dönmüş artık” dedi.

Başar, “Biz af istemiyoruz, af cezayı silmektir. Ama şartlı tahliye olabilir. Mahkum da o cezayı omuzlarında hissetmeli. Kırmızı ışıkta bile geçse infazı yanmalı. Böylece dışarıda iyileşebilir. Ama af olursa suçu silinir, dolayısıyla tekrar suça meyledebilir” diye konuştu.

Ancak sorun sadece mahkumların bırakılmasıyla bitmiyor. Başar’a göre, içeriden çıkan insanların sabıkaları nedeniyle iş bulmaları çok zor. Bu yüzden mahkumları tekrar topluma kazandıracak iş imkanları gerektiğini söyledi. Başar’ın eşi kebapçı ustası. Bu nedenle çıkarsa iş bulabileceğine inanıyor. Başar, eşinin ruh halini şöyle anlattı: “Eşim o kadar pişman ki, ‘çıkarsam bundan sonraki hayatım gündüz iş, akşam ev olacak. Hafta sonunu çocuklarımla geçireceğim. Eski arkadaş çevremle görüşmeyeceğim. İnsanın ailesi, özgürlüğü gibisi yok’ diyor”.

“Bizim için bayram 45 dakika”

Af tartışmalarının büyük bir umut yarattığını belirten Başar, “Hadi biz mahkum yakınları olarak dışarıdayız, nefes alabiliyoruz, bir şeylerle oyalanabiliyoruz. Ama mahkumların umutlarıyla oynamamaları gerekiyor. Bu insanlar 1,5 sene öncesine kadar zaten cezalarına odaklanmışlardı. Kimi üç sene kimi beş sene yatacağım ve çıkacağım diyordu. Sen bu insana can verdin, umut verdin. Dört duvar arasındaki insanların umutlarıyla oynamanın vebali, günahı büyüktür” ifadesini kullandı.

Başar, Kurban Bayramı’nda yapılacak açık görüş için de şunları söyledi: “Bayramda açık görüş olacak. Şu anda bile tüylerim diken diken. O duygu bambaşka bir şey. Her şeyini 45 dakikaya sığdırmak zorundasın. O 45 dakika bittikten sonra bayram, her şey bitiyor. Bizim için bayram 45 dakika.

Bir başka mahkum yakını olan Hilal Tural de uyuşturucu satıcılığı suçundan 12,5 yıl hüküm giyen kardeşinin bir an önce dışarı çıkmasını bekliyor. Dört yıl bir ay önce cezaevine giren kardeşi, normal koşullarda beş yıl daha cezaevinde yatacak. Tural halen Kırıkkale Cezaevi’nde yatan kardeşinin delilsiz bir biçimde haksız yere mahkum olduğunu söyledi.

“Önce gökyüzüne çıktık, sonra hızla tepetaklak aşağıya düştük”

Af ve Ceza İndirimi Platformu İstanbul Temsilcisi Tural “Ben af ihtimalini ilk duyduğumda şu ana kadar kardeşimle birlikte kurduğumuz bütün hayalleri gerçekleştirebileceğimizi düşündüm. Kardeşimin annesine, babasına kavuşacağı heyecanını yaşadım. ‘Çok şükür, şu ana kadar yaptığımız her şeyin karşılığını alıyoruz. Birileri bizim sesimizi duydu. Yaşadığımız haksızlıklar sonunda bitecek’ dedim. Annem havalara uçtu. Çocuğuna kavuşacağı düşüncesiyle çok sevindi. Her an evladı eve gelecek diye onun sevdiği yemekleri yapmaya, nevresim takımlarını iki üç günde bir değiştirmeye başladı. ‘Anne ben çıktım’ diye haber gelecek düşüncesiyle telefonu elinden bırakmadı. Bu kadar mutlu olmuşken şimdi ciddi bir hayal kırıklığı yaşıyoruz” diye konuştu.

Tural, aradan geçen zamana rağmen hala bir af veya infaz indirimi yapılmamasını “Şu anda psikolojik olarak ailedeki herkesin dengesi bozuldu. Bize arifeyi yaşattılar ama bayramı yaşatmadılar. Önce gökyüzüne çıktık, sonra hızla tepetaklak aşağıya düştük. Kardeşimin zaten sağlık sorunları vardı. Şimdi dibe çökmüş vaziyette. Şimdi “dışarıda hayat nasıldı, unuttum” diyor” sözleriyle değerlendirdi.

“Af değil, cezalarda iyileştirme istiyoruz”

Kardeşinin daha önce yattığı Maltepe ve Ümraniye Cezaevleri’nde yatacak yer sorunu yaşandığını belirten Tural, “Birçok cezaevinde ranzalara üçüncü katlar çıkılıyor. Bir mahkum gece uyuyorsa diğer mahkum gündüz uyuyor. Ümraniye’de kardeşim bunu yaşadı. Yer olmadığı için nöbetleşe uyuyorlardı. Kesinlikle hijyen yok. Kışın sıcak su belirli aralıklarla veriliyor. Salgın hastalıklar var. Yazın kalabalık nedeniyle sıcak çok daha fazla hissediliyor” ifadelerini kullandı.

Cezaevlerindeki birçok insanın haksız yere ve adil olmayan yargı kararlarıyla hüküm giydiğini öne süren Tural, “Biz af istemiyoruz. Cezanın tamamen silinmesini istemiyoruz. Bizim istediğimiz cezalarda iyileştirme. Ya cezanın belirli bir kısmı için şartlı tahliye ya da denetimli serbestlik” dedi. Tural “Cezaevlerindeki insanlar şu anda zaten altüst olmuş durumda. Sinirden içeride kavga ediyorlar. Bu saatten sonra şayet sözü verilen af yasası kanunlaşmazsa bu duruma daha da kötüleşir. Oradaki insanlara da onların ailelerine de yazık günah. Firarlar olacağını söyleyebilirim. Düşünmek bile istemiyorum ama belki isyan da olabilir. Af kelimesi bıçak sırtı bir kelimedir. Ağızdan çıktıysa olması zorunludur. Bunun artık geri dönüşü yok” dedi. Tural Meclis’in açıldığı gün mahkum yakınları olarak Ankara’da olacaklarını da sözlerine ekledi.

İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel

“Af, toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanmalı”

Af tartışmalarını VOA Türkçe’ye değerlendiren İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ise “Bir ülkede af sürekli gündemdeyse o ülkenin yargı sistemine ve yargı pratiğine ilişkin bir problem var demektir. Af, şartlı tahliye ya da benzeri bütün bu düzenlemeler cezaevini boşaltmanın bir aracı olarak affı düşünüyorsanız orada bir problem var demektir. Af bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanmalıdır. Bugün af özellikle politik davalar açısından bir ihtiyaçtır” diye konuştu.

Cinsel istismar, cinayet, dolandırıcılık gibi suçlara affın tartışıldığını belirten Yücel, “Bu ülkede 150’nin üzerinde gazeteci cezaevinde, ifade özgürlüğünü kullandığı için tutuklanmış çok sayıda yurttaş var. Politik davalarda mahkum edilmiş çok sayıda insan var. Bunlar aslında siyasi tercihlerle mahkum edilmiş ve yargı sisteminin düşman ceza hukuku uygulayarak cezalandırdığı insanlar. Bir bakıyorsunuz ki bunlar af tartışmalarına dahil edilmemiş durumda” dedi.

“Asıl tehlike insanların umutlarını sömürmektir”

Affın bir seçim malzemesi olarak kullanıldığını kaydeden İzmir Baro Başkanı, “Hatırlayın cumhurbaşkanlığı seçiminden önce başlayan bir tartışmaydı bu. Bir beklenti yarattı insanların üzerinde çünkü çok sayıda tutuklu ve hükümlü insan var. Onların yakınları üzerinde bir beklenti yaratıp oya çevirme kaygısı vardı. Yerel seçimlerde aynı silahı bir koz olarak kullanmaya devam ettiler. Yine siyasi bir argüman olarak af tartışılmaya devam etti. Bugün geldiğimiz noktada Meclis tatile girdi ne af var ortada ne başka bir şey. Ama toplumda büyük bir beklenti yaratılmış durumda. Hükümlü insanların aileleri, yakınları, eşi, dostu, çocukları bir beklenti içine sokulmuş durumda. Asıl tehlike, bir af yanılsaması üzerinden insanların umutlarını sömürmektir” diye konuştu.

Yücel sözlerine şöyle devam etti: “Bir ülkenin adalet sistemini böyle bir umut tacirliğine bağlarsanız işin çivisi çıkmış demektir. İnfaz rejimi belli olmak zorunda. Yani bir suç işleyen insan neyle karşılaşacağını ve bunun aslında siyasi iktidara, iktidarın o günkü ihtiyaçlarına göre değişmeyeceğini bilmeli. Ayrıca bir tarih veriyorsunuz, o tarihten bir gün önce işlenmiş suçla bir gün sonra işlenmiş suç arasında dağlar kadar fark yaratıyorsunuz. Tarihin belirlenme kriterleri ne? Bazı suçları bu işin dışında bırakıyorsunuz, onları hiç gündeme bile almıyorsunuz. Asıl tartışılması gereken konu son dönemde Türkiye’de siyasi içeriği ve sonuçları olan davaların doğru yürütülüp yürütülmediği, hakkaniyetin gerçekleşip gerçekleşmediğidir”.

“Sonuçlarını kapsamlı düşünmek lazım”

“Bugün cezaevleri kişileri topluma kazandırmaktan çok uzak yerler” diyen Yücel, mevut koşullar altında bir af çıkarılsa bile birçok hükümlünün tekrar cezaevine dönme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Yücel, “Kapıyı açıp yürü git diyorsunuz. Nereye gidecek? Hangi işte çalışacak? Hükümlü olduğu için iş bulabilme imkanı yok. Nerede barınacak? Örneğin yağmadan ceza almış biri iş bulamazsa bildiği tek işi yapacak. Aslında siz onu sokağa salarken biliyorsunuz bunu. Üstelik de bir başka mağdur yaratma maliyetiyle bu işi yapıyorsunuz. O yüzden sonuçlarını kapsamlı düşünmek lazım. O insanlara yaşayacakları imkanları, ortamı sağlamak zorundasınız. Devlet olmanın sorumluluğudur bu.” ifadelerini kullandı.

Bağımsız yargı vurgusu

Yücel’e göre gelinen noktada af artık bir ihtiyaca dönüşmüş durumda. Yücel bunu “Bir beklenti, bir umut yaratılmış durumda. Bu saatten sonra vaz geçmek neredeyse imkansız gibi görünüyor. Ama çok dikkatli planlanması lazım”

Yücel af tartışmalarının sona ermesi için ise bağımsız yargının önemini vurguladı ve “Yargı bağımsız olsaydı bu kadar çok tutuklama ya da bu kadar çok hükümlü olmayacaktı. Adil bir yargılama olsaydı birçok davada beraat kararları çıkabilecekti. Biz, siyasi iktidarın hiçbir biçimde karışmadığı bir yargı sistemi istiyoruz. Yargı reformu diyorsanız buradan başlamalı. Yargılama adil yürüyecek. Çıkan sonuçtan bütün yurttaşlar emin olacak. Ceza vermenin amaçlarından bir tanesi de bunu infaz etmektir. İnfazı sağlanacak, ama insanı koşullarda. Bunu yaparken de bir yandan da kişinin topluma yeniden kazandırılmasını sağlayacak tedbirlerin alınması gerekir” dedi.