Erişilebilirlik

Yerkürenin Gelecekteki Sorunu: Nüfus Patlaması


Yerküre bugün hiç taşımadığı kadar insan nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Dünya nüfusu her yıl 80 milyon artıyor. Uzmanlar bu ritmin hızlı ve tehlikeli olduğu uyarısında bulunuyor. Bugün yeryüzünde 7,7 milyar insan yaşıyor. Bu rakam 2022'de 8 milyar, 2050'de 10 milyar'a ulaşacak. Dünya nüfusu 2 asırda 7 kat arttı.

İklim kriziyle birlikte büyüyen demografi krizi karşısında uzmanlar, dünya nüfusunun artmaması gerektiği uyarısında bulunuyor. Amerika ve İngiltere'den sonra Avrupalı ekolojistler ve demografi uzmanları arasında da bu görüş destek bulmaya başladı. Dünya'da pek çok ülkede, lise öğrencileri, hükümetleri ve yetişkinleri "kendilerine bırakacakları dünya hakkında daha duyarlı olmalarını" sağlamak için ayaklandı. Eylemler Kanada ve Amerika'dan, Belçika ve Fransa'ya kadar uzandı.

Yeryüzünde pek çok savaş ve siyasi çatışmalara yol açan sosyal ve ekonomik şartlar da göz önünde bulundurulduğunda, Birleşmiş Milletler nüfus uzmanları, bazı ülkelerde ailelerin çoktan 2 çocuk sınırına doğru gittiğini ve bunun dünya geneline yayılması gerektiğini vurguladı.

Fransız Le Monde gazetesinin manşetten verdiği araştırma/analiz habere göre, çevre kriziyle karşılıklı olarak birbirini tetikleyen nüfus, bir başka deyişle 'demografi krizi' birlikte ilerliyor. Pek çok sivil toplum kuruluşu ve çevre örgütü, gezegeni korumanın en iyi yolunun nüfusu azaltmak olduğunu dillendirmeye başlıyor.

İnsan nüfusunun ilk 1 milyara ulaşması yüzyıllar geçmiş, ancak son iki yüzyılda dünya nüfusu 7 kat artmış. Bu da 1800 yılından sonra nüfus artış hızının patlama gösterdiği anlamına geliyor. İnsan türü, yeryüzünün kaynaklarını 7 kat daha fazla tüketen, daha fazla sera gazı yayan ve diğer canlılara ayrılan alanı daha fazla işgal eden bir canlı türüne dönüşüyor.

Dünyada çevre sorunları ve iklim değişikliği nedeniyle endişe duyarak ayaklanan ve Ocak ayı boyunca bütün dünyada eylemler yapan genç nesil arasında, daha az çocuk yaparak dünyanın yükünü azaltma fikri yayılıyor.

'Sorumlu Nüfus' hareketi

Dünyanın dört bir yanından 15 bin 300 bilim adamı bir araya gelerek, 2017 yılında yerkürenin durumu hakkında sarsıcı bir uyarıda bulunmuştu. Bu uyarının ardından önce Amerika ve İngiltere gibi Anglosakson ülkeler, ardından da Belçika ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde "Association Demographie Responsable" hareketi güçlenmeye başladı. 'Sorumlu Nüfus Derneği' anlamına gelen bu hareket, dünya nüfusundaki büyümenin yılda 70 milyonu geçmemesi, ardından da giderek azaltılması çağrısında bulunuyor.

Fransız çevreci, eski Bakan Yves Cochet, Fransa'da 3 çocuğu özendiren aile politikasının değişmesi gerektiğini vurguluyor. Her çocuk için yapılan yardımın ilk çocukta devam etmesi, 2'inci çocuk için azalması, 3'üncü çocukta ise çok düşük seviyeye indirilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor. Cochet, "Komşu ülkelerden daha fazla çocuğa sahip olmamız için hiçbir neden yok. Ama hükümetler, daha çok çalışan ve tüketen, daha çok sayıda genç nüfus istiyor. Bu büyük sorumsuzluk. Gençlere bunları söylediğimde ağlıyorlar. Ama bu artık böyle, çocuk sahibi olmak artık özel alanın seçimi değil, siyasi bir seçim" diyor ve nüfus sınırlamasının önce gelişmiş ülkelerden başlaması gerektiğini savunuyor.

"P Bombası henüz patlamadı"

Fransız Ulusal Doğa Tarihi Müzesi profesörlerinden demografi uzmanı Gilles Pison, Dünya Nüfus Atlası adlı eserinde nüfus artışını 'P bombası' (Population bombe) olarak isimlendiriyor ve "neredeyse tüm sanayileşmiş ve pek çok gelişmekte olan ülkenin, 'nesil değişim' eşiğinin altında olduğunu, dolayısıyla 1960'larda dile getirilen P bombasının henüz patlamadığını' belirtiyor. Pison, "Önümüzdeki birkaç on yıl boyunca nüfus artmaya devam edecek. İçimizden birkaç milyon kişiyi Mars'a göndermediğimiz sürece, bir gecede azalmamız olanaklı değil. Bu yüzden kendimizi 8 milyardan çok 10 milyar ile nasıl daha iyi yaşarız sorusuna hazırlamak zorundayız" diyor.

İklim toplantılarına sık sık davet edilen uzman Gilles Pison, bu sorunun çözümü için ' gençleri türünü devam etmekten yoksun bırakmayı' reddediyor. Ancak, "Artık kaç kişi olduğumuzdan daha önemlisi, nasıl yaşadığımız. Çevreyi korumak için en etkili yöntem bu konuda çocuklarımızı doğru biçimde eğitmektir" görüşünü savunuyor.

Herkes bir Amerikalı ya da Japon gibi beslenseydi?

İklim sorunları ve artan nüfusun yarattığı en can alıcı sorun, kaynakların azlığı ve açlık... Uzmanlar, eğitim konusuna dikkat çekmek için "Eğer tüm gezegen ortalama bir Amerikan ya da Japon gibi beslenseydi, gezegen kaç kişiyi doyurmaya yeterdi?" sorusunu yöneltiyor. Gelişmiş ülkelerde aşırı beslenme ve israfa dikkat çekiyor. Ve kaynakların miktarı kadar, nasıl paylaşıldığının da büyük önem taşıdığını vurguluyor.

Birleşmiş Milletler, yetersiz beslenmenin dünyada 5 yıldır art arda arttığını belirterek, yetersiz beslenen insan sayısının 2017 yılında, 821 milyona ulaştığını tespit etti.

Demografi uzmanları, pek çok ülkenin bu gelişmeleri görerek 'nüfus istikrarı' politikasını izlemeye başladığına dikkat çekiyor. Teknoloji ve tıp biliminin ilerlemesiyle ölüm oranlarının düştüğünü, bunun doğum oranlarının da düşmesiyle izlenmesi suretiyle bir nüfus istikrarının yaratılmasına çalışıyor.

Fransız Nüfus Çalışmaları Enstitüsü (INED) yöneticisi Jacques Veron, "Çok kalabalık ya da değil, önümüzdeki 30-40 yılda nüfus istikrarı sağlanacak" diyerek iyimser bir tablo çiziyor. Ancak çevreciler bu iyimser yaklaşımı sert eleştiriyor ve demografların "durumun aciliyetini küçümsediklerini' belirterek, nüfusun gıda, çevre ve iklim sorunlarını tetiklediğini savunuyor.

Göç sorununu da tetikliyor

Le Monde'un analiz haberine göre, bugün toplam nüfusun 6'da 1'i nüfus ve iklim sorununu en can alıcı haliyle yaşayan Afrika'da bulunuyor. Bu rakamın 100 yıl içinde 3'te 1'e ulaşması bekleniyor. Diğer kıtaların önümüzdeki dönemde Afrika'dan daha yoğun göç alacağı uyarısı yapılıyor. Ve bu sorun demograflar arasında olduğu kadar toplumun geri kalanında da tartışma ve belirsizlik yaratıyor.

Bu tartışmada bir soru öne çıkıyor: "İnsanlar bu sorunları çocuklarına aktarmak istemiyorlarsa, içinde barındıkları gezegeni korumak için daha sorumlu olacaklar mı?" BM'nin bu soruya yanıtı ise "Evet!"

Her ülkede aile fotoğrafları farklı sayılardaki kişilerden oluşsa da bugün, bu aileler ortak bir noktaya sahip. Neredeyse dünyanın her ülkesinde doğum oranı, 5 yıl öncesine göre, en düşük rakama geriledi. Bu da insanların bu sorunlar karşısında düşüncesizce çoğalmak gibi bir eğilim taşımadıklarını gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Fonu'nun (UNFPA), nüfus değişimine ilişkin hazırladığı "Seçme gücü" adlı raporunda, 2018 yılı için herkesin nesillerini devam ettirme konusunu özgürce, dünyanın koşullarını göz önünde bulundurarak kendi bilinçleriyle karar vermelerini istedi.

Dünyada kadın başına 2 çocuğa doğru uzanan bir eğilim ortaya çıktığını belirten uzmanlar, BM'nin bu önerisinin, tüm hükümet politikalarından daha etkili olduğunu vurguluyor. Ancak raporda, Afrika ülkeleri gibi çok çocuk sahibi olma kültürünün devam ettiği ülkelerde hala ilerleme kaydedilmesi gerektiği belirtiliyor. Rapora göre, kadın başına en az 4 çocuğa sahip olan 43 ülkeden 38'i Afrika'da bulunuyor. UNFPA, kızların eğitimi, erkeklerin ise duyarlılığının bu sorunun çözümünde belirleyici olacağını söylüyor.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG