Erişilebilirlik

Yaban Hayatı Nüfusunda Yarı Yarıya Azalma


REUTERS - Vakfın “Yaşayan Gezegen Raporu” adını verdiği ve her iki yılda bir yayınlanan araştırma, insanların doğadan sağladıkları ihtiyaçlarının giderek arttığını ve doğanın karşılayabileceğinden yüzde 50 daha fazla olduğunu belirtiyor. Rapor, ormanların yok edilip, atmosfere hızla karbondioksit salınmasının ve yeraltı su kaynaklarının tüketilmesinin bunu en net kanıtı olduğunu vurguluyor.

Londra Hayvanbilimleri Merkezi yöneticisi Ken Norris bu durumun kaçınılmaz olmadığını, yaşadığımız hayat tarzının bir neticesi olduğunu ifade ediyor. Rapor, doğal denge ve kaynaklardaki bu hızlı değişiklik ve yok olmaya rağmen, yasal düzenlemelerin uygulanmasıyla doğanın korunabilmesi için hala umut olduğunun da altını çiziyor.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı Uluslararası Genel Direktörü Marco Lambertini, çok geç olmadan bu fırsatı değerlendirerek, doğaya zarar vermeden, uyum içinde yaşayabileceğimiz sürdürülebilir bir yaşam tarzı geliştirmemiz gerektiğini belirtiyor. Doğayı korumanın sadece yabani yaşamı korumak anlamına gelmediğini de belirten Lambertini, bunun insanlığın geleceğini korumaya da yönelik olduğunu ifade ediyor.

Rapor, omurgalı hayvanlar kategorisinde en büyük popülasyon azalmasının tropik bölgelerde, özellikle Latin Amerika’da yaşandığına dikkati çekiyor. Dünya Vahşi Yaşam Fonu, iki yıl önce yayınlanan raporda yüzde yirmi sekiz olarak belirtilen bu düşüşün yeni raporda yüzde 52’ye çıkmasının sebebinin eski verilerin Kuzey Amerika ve Avrupa odaklı olmasından kaynaklandığını belirtiyor.

Araştırmaya göre dünyadaki değişikliklerden en olumsuz etkilenen tatlı sularda yaşayan canlılar. Son kırk yıl içerisinde tatlı su canlılarının çeşitliliği yüzde 76 oranında azalma gösterirken, deniz ve karada yaşayan canlı çeşitliliğindeki azalmanın da yüzde 39 olduğu belirtiliyor.

Ekolojik İz

Vahşi yaşam çeşitliliği ve nüfusunda yaşanan bu hızlı düşüşün başlıca nedenleri arasında doğal yaşam alanlarının yok edilmesi, avcılık ve aşırı avlanma ile iklim değişikliği olduğu belirtiliyor.

Ülkelerin doğadaki ekolojik izleri arasındaki farkları da ölçen rapora göre kişi başına en fazla doğal kaynak tüketip, en büyük ekolojik izi bırakan ülkeler sırasıyla Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri.

“Dünyadaki herkes Katarlılar’ın bıraktığı ekolojik ize sahip olursa, 4,8 tane dünyaya, Amerika’lıların izine sahip olursa 3,9 dünyaya” gerek duyulacağının altını çizen rapor, Hindistan, Endonezya ve Kongo gibi yoksul ülkelerin ekolojik izlerinin dünyanın kaldırabileceği ölçülerde olduğunu belirtiyor.

Dünyadaki yaşamı ciddi anlamda olumsuz etkileyecek dokuz potansiyel değişikliği de değerlendiren rapora göre biyoçeşitlilikteki azalma, karbondioksit oranlarındaki artış ve gübreleme kaynaklı nitrojen kirliliğiyle birlikte bu dokuz potansiyel değişiklikten üçünde sınırın çoktan aşıldığını belirtiyor. Rapor, okyanus sularının asitlenmesi ve tatlı sulardaki fosfor oranında yaşanan artış da sınırları zorladığına ve böyle devam ettiği takdirde, listeye iki yeni potansiyel değişikliğin eklenebileceği uyarısında bulunuyor.

STÜDYO VOA

IMF Avrupa Dairesi Direktörü Kammer: “Türkiye’deki ekonomik programı destekliyoruz” – 19 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:51 0:00
XS
SM
MD
LG