Wall Street Journal, Türk ekonomisinin durumunun, kurumların çöküşüne gösterilebilecek en uç noktadaki örnek olduğunu, ancak benzer dinamiklerin gelişmekte olan başka piyasalar için de geçerli sayılabileceğini yazıyor. Gazete, Türk Lirası’nda yaşanan çöküşün sadece kötü ekonomi politikalarının ve Amerika'yla yaşanan sorunların sonucu olmadığını, yaşananların gelişmekte olan başka piyasalarda yatırım yapanlara uyarı niteliği taşıdığını bildiriyor.
Habere göre Türkiye'de ekonominin büyüdüğü dönemde yatırımcılar, ülkede kalıcı kurumsal değişikliklerin yapıldığına inanmaya başlamıştı. Ancak ekonomik büyüme yerini ekonomik çözülmeye bırakırken kötü politikalar, yeni bir maskeyle bir kez daha baş gösterdi.
Haber şöyle devam ediyor: “Doğru, artık bu sefer ordu duruma el koymuyor, ancak giderek otoriterleşen cumhurbaşkanı, kökleri çok derinlerde yatan mali sorunları çözmek için çekilen acıyı kabullenmek yerine ülkenin içinde bulunduğu kötü durumdan yabancı ülkelerin oyunlarını sorumlu tutmak gibi her zamanki stratejiye sığınıyor. Aynı hikaye, gelişmekte olan başka pazarlar için de geçerli. 1990'ların sonundaki çöküşten sonra gelişmekte olan piyasalar kendilerini toparladı. 2000'lerde merkez bankalarına daha çok bağımsızlık tanındı. Demokrasi kök saldı, ticaret canlandı. Yatırımcılar, kurumsal güçlenmenin süreceğine inandı, hatta birçok şirket yöneticisinin dilinde gelişmekte olan piyasalar, ‘büyüme piyasaları’ olarak adlandırılmaya başlandı. Şimdi bu süreç tersine işliyor. Kötü makroekonomik yönetimler, FED'in tahvil alım programını yavaşlatmaya başladığı 2013'ten itibaren daha çok göze çarpmaya başladı. Bir zamanlar Batı tarzı demokrasiyi benimseyen liderler şimdi otoriterleşiyor. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve para piyasalarını siyasetçilerin kaprislerinden koruyan kurumlar, iktidar sahibi liderler karşısında güçlü kalamıyor. Türkiye, kurumların çöküşüne gösterilebilecek en aşırı uçtaki örnek. Ancak benzer güçler, başka ülkelerde de etkili olduklarını gösteriyor. Hindistan'ın popülist lideri merkez bankasına müdahale etmekten memnun. Çin, Komünist liderini normalden daha otoriter hale getirmek için görev süreleri üzerindeki limitleri kaldırdı. Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerindeyse liderler kurumsal kontrolları söküp attı. Ancak kurumları zayıf, cari açığı yüksek olan ülkeler, Türkiye'nin de şimdi farkına vardığı gibi, stresli zamanlarla başa çıkmada çok daha fazla zorlanıyor. Oysa güçlü kurumlara sahip olan ya da akılcı politikalar güden ülkeler de doların güçlenmesiyle zor zamanlardan geçebiliyor, ancak bu ülkelerin daha dayanıklı oldukları görülüyor ve daha çabuk toparlanıyorlar.”
bloomberg.com ise Türkiye'de yaşanan döviz krizinin gelişmekte olan başka piyasaları etkileme olasılığının düşük olduğunu bildiriyor. Site, gelişmekte olan başka piyasaların önümüzdeki gün ve haftalarda Türkiye'deki mali çalkantının etkilerini hissedebileceğini, ancak Türkiye'deki durumun münferit olarak algılanabileceğini ve bu nedenle başka pazarların çok fazla acı çekmeden bu dönemi atlatabileceğini yazıyor. bloomberg.com'a göre ortalama enflasyon oranlarının rekor düzeyde düşük seyretmesi ve cari açığın dengelenmeye başlaması, gelişmekte olan diğer ülkeleri Türkiye'den ayıran etkenler. Sitenin görüşlerine başvurduğu iktisatçı Paul McNamara, krizin sadece Türkiye içine hapsedilebileceğini çünkü Türk ekonomisini etkileyen toksik karışımın diğer gelişmekte olan ülkelerde görülmediğini söylüyor. Siteye göre Türkiye'deki temel sorun, yükselen enflasyon. Gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama enflasyonun yüzde 2,81 gibi rekor düzeyde düşük olduğunu bildiren bloomberg.com, Türkiye'de ise enflasyonun reel getiriyi baltaladığının altını çiziyor. Site ayrıca mali istikrar pahasına da olsa büyüme peşinde koşan Türkiye'nin gelişmekte olan piyasalarda bu açıdan tek örnek olduğunu vurguluyor. Hindistan ve Çin gibi en hızlı gelişen ülkelerde büyümenin belirli bir düzen içinde devam ettiğini hatırlatan site, bu düzeninse Türkiye'nin olası bir çöküş yaşaması durumunda kolay kolay tehdit altına girmeyeceğini öngörüyor.
