Erişilebilirlik

"Virüsü Önlemede Siyasetin Etkisi Büyük" 


(ARŞİV) ABD'nin Georgia eyaletindeki bir gösteride maske yanlısı ile maske karşıtı iki gösterici tartışıyor
(ARŞİV) ABD'nin Georgia eyaletindeki bir gösteride maske yanlısı ile maske karşıtı iki gösterici tartışıyor

Yaklaşık 70 ülkedeki verilerin değerlendirildiği yeni bir araştırma, ülkelerine bağlılık hisleri güçlü olan kişilerin sosyal mesafe ve maske kullanımı gibi Corona virüsünün yayılmasını engellemek için getirilen kurallara daha çok uyduklarını ortaya koyuyor.

New York Üniversitesi psikoloji ve sinir bilimi uzmanı Profesörü Jay Van Bavel, Amerika'nın Sesi'ne (VOA), "Dünya çapında değerlendirdiğimiz hemen hemen her ülkede, ülkelerine bağlılık duyan kişilerin kamu sağlığını iyileştirilmesi için kişisel ödünler vermeye daha istekli olduklarını gördük" dedi.

Araştırma aynı zamanda ABD'de bireylerin kendilerini özdeşleştirdikleri siyasi parti ya da felsefenin kamu sağlığı önlemlerine uyumunu etkilediğini de ortaya çıkardı.

Araştırma, "ABD'de 15 milyon akıllı telefonun coğrafi konum takibi verilerini inceleyen bir çalışma, 2016 yılında Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı Donald Trump'ın kazandığı ilçelerde yaşayanların, Demokrat Partili rakibi Hillary Clinton'a oy verenlerin bulunduğu ilçelere kıyasla pandeminin ilk döneminde getirilen sosyal mesafe kuralına yüzde 14 oranında daha az uyduğunu gözler önüne serdi" diyor.

Donald Trump'ın 2017 yılı Ocak ayıyla 2021 yılı Ocak ayı arasındaki süreyi kapsayan başkanlık dönemi, pandeminin ilk yılını da içine alıyor. Araştırmada, "Sosyal mesafe kuralına uyum konusunda parti çizgileri doğrultusunda ortaya çıkan bu bölünme, Donald Trump'a oy veren ilçelerdeki enfeksiyon ve ölüm vakalarının sayısındaki artışa işaret ediyor" ayrıntısı vurgulanıyor.

Partizanlık, araştırmaya göre gelir düzeyi, nüfus yoğunluğu, dini inanç, yaş ve eyalet politikalarına kıyasla sosyal mesafe kuralına uyum sağlama konusunda daha güçlü bir belirleyici etken olarak öne çıkıyor.

Araştırmada, "Bu durumun nedeni liderlik, sosyal kurallar ve farklı kimliklere ait insanların tükettiği medya olabilir. Bir gruba ait olma duygusunun güçlü olması, kamu sağlığı yararına hareket etme eğilimi göstermekle sonuçlanmayabilir" deniyor.

Cinsiyet ve yaş da insanların tutumunda rol oynuyor.

Araştırmayı yapan uzmanlar, "Kadınların maske kullanma eğilimi daha yüksek" diyor ve aynı durumun sol görüşlüler ve yaşlı bireyler için de sözkonusu olduğunu kaydediyor.

Uzmanlara göre maske kullanımının gönüllülük esasına dayandığı ülkelerde bölünme, cinsiyete göre daha büyük farklılık gösteriyor.

"Maske kullanımındaki cinsiyet farklılıkları, maskenin zorunlu tutulmadığı ülkelerde daha güçlü" diyen uzmanlara göre maske kullanımı konusunda cinsiyet çizgisindeki ayrışma, maske zorunluluğu olan ülkelerde hemen hemen ortadan kalkıyor.

Araştırmacılar ayrıca halkın kurallara uyum sağlamaya zorlanması için korku etkeninin devreye sokulmasının farklı sonuçlar doğurabileceğini kaydediyor.

Uzmanlar, "Korkuları hedef almak, bazı durumlarda işe yarayabilir, ama diğer durumlarda etkili olmaz: Korkuya hitap etmek, insanların önlerindeki tehditle başa çıkabileceklerini hissettikleri durumlarda davranışlarını değiştirmelerine yol açabilir. Ancak insanların kendilerini umutsuz hissettikleri zaman bu taktik, savunmaya geçmelerine neden olabilir" diyor.

Araştırmacılar, ABD'nin pandemi nedeniyle kapanma sürecine girdiği 2020 yılı Nisan ayında başlayan iki araştırma yaptı. Pandemiyle ilgili çoğu çalışma, insanların salgına verdiği tıbbi yanıtı ele alıyordu. Ancak bu son çalışmada davranışsal yanıtlar odak noktası oldu.

Sosyal medya üzerinden dünya genelinde araştırmacılara ve kurumlara ulaşan araştırma kapsamında 67 ülkede 49 bin 968 katılımcıya sorular yöneltildi.

Araştırmada en çok Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin'den sonuçlar alındı. Afrika kıtası ve Suudi Arabistan gibi Ortadoğu'daki ülkelerin çoğu ile Afganistan ve Kazakistan gibi ülkelerin bulunduğu Güney ve Orta Asya, araştırma kapsamında geniş olarak temsil edilmedi.

Araştırmayı yürüten Jay Van Bavel, "Bu araştırmalar, ulusal aidiyet duygusunun insanları pandemi sırasında doğru olanı yapmaya teşvik etmede önemli rol oynadığını gösteriyor" diyor. Van Bavel, bu durumun, "Ulusal ya da küresel çaplı sağlık krizleri sırasında yükselen ulusal aidiyet hissinin bir faydası olarak ortaya çıktığını" belirtiyor.

Profesör Jay Van Bavel, "Bulgularımız, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern gibi, pandemiyle mücadele için ülke nüfusunu ortak bir ulusal gayede etkili olarak buluşturan liderlerin sergilediği tutumla uyumlu" şeklinde konuşuyor.

"Bu araştırma akademisyenlere, sağlık kuruluşlarına ve siyasi liderlere, sosyal mesafeyi koruma ve seyahati kısıtlama gibi önlemlere daha fazla uyumu sağlanması için etkili davranışsal müdahalelerde bulunmalarına yardımcı olabilir" diyen Profesör Van Bavel, "Kapsamlı kanıtlar, bu hamlelerin Covid-19 enfeksiyonlarının büyük oranda azaltılmasına katkıda bulunduğunu gösteriyor" diyor.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG