Seçim sonrasında yaşanan gelişmeler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Salı günkü açılış töreni öncesinde gerginliğe neden oldu. Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesi ve tutuklu durumdaki milletvekililerin tahliyesinin durdurulması eleştirilmeye devam ediliyor.
Yüksek Seçim Kurulu'nun Diyarbakır’dan bağımsız olarak seçilen Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesi, ardından Ergenekon davasının görüldüğü mahkemede, CHP'den milletvekili seçilen Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın ve KCK davalarında tutuklu olarak yargılanırken bağımsız milletvekili seçilen Selma Irmak, Kemal Aktaş, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ve Gülser Yıldırım'ın tahliye taleplerinin red edilmesi ile ilgili tartışmalar sürüyor. Avrupa'da aralarında Kürtleri temsil edenlerin başını çektiği çok sayıda sivil toplum kuruluşunun çatı örgütü olan Avrupa Barış Meclisi sözcüsü Mehmet Şahin, özellikle Hatip Dicle ile ilgili kararı Yüksek Seçim Kurulu'nun siyasete müdahalesi olarak tanımlıyor ve AKP hükümetinin Kürt sorununun demokratik çözümü için devreye girmesinin gerektiğini savunuyor.
BDP merkezli bağımsız seçilmişlerin TBMM'yi boykot edeceklerini açıklamalarını doğru bir tavır olarak tanımlayan Avrupa Barış Meclisi sözcüsü Mehmet Şahin Hatip Dicle'ye 2002 yılında milletvekilliği iptal edilen Recep Tayyip Erdoğan için yapılan yasal düzenleme gibi bir düzenlemenin yapılması gerektiğinı belirtiyor.
Hatip Dicle'nin durumu ile bağlantılı krizin aşılabilmesinin ileride yapılacak yeni Anayasa'nın önünü açabileceğini öne süren Mehmet Şahin, yeni Anayasa'nın toplumsal uzlaşmaya dayalı olarak oluşturulmasının önemine vurgu yapıyor.
Bu arada Alman basınında konuyla ilgili çıkan haber ve yorumlarda, BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekillerinin meclisi boykot kararının ülkede siyasi bir krize yol açabileceği ve bu durumda seçimlerin kısmen tekrarlanmasının gündeme gelebileceği belirtildi.
