Erişilebilirlik

Türkiye Suriyeliler'i Geri Gönderecek mi?


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere muhalefet, göçmenlerin geri gönderilmesini talep ediyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da Suriyeli göçmenlere ilişkin politikasında dönüş sinyali verdi.

Türkiye’de son aylarda enflasyon artışı başta olmak üzere ekonomi, Suriyeli sığınmacılar ve diğer ülkelerden gelen göçmenler, gündemin ana başlıkları haline geldi. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun “Suriyeliler'i davul ile zurna ile geri göndereceğiz” sözüyle sloganlaştırdığı “gönüllü geri dönüş” söylemini Erdoğan’ın da kabullendiği görüldü. Erdoğan, “Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” açıklaması yaptı.

Türkiye Suriyeliler'i Geri Gönderecek mi?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:10 0:00

VOA Türkçe’nin görüş aldığı göç politikası uzmanı Sibel Karadağ ise, “Türkiye’deki yoksulluk, açlık gibi gündemimizdeki temel ekonomi sorunundan göçmenler sorumlu tutulamaz” diyerek, politikacıların Suriyeliler ile ilgili söylemlerinde dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Karadağ, ilgili tüm taraflara, toplumsal utanç kaynağı olabilecek herhangi bir gelişmeye yol açılmaması için tehlikeli söylemlerden kaçınma çağrısında bulundu.

“Siyasi ve ekonomik kriz külfeti sığınmacılara yükleniyor”

Kadir Has Üniversitesi öğretim üyelerinden Sibel Karadağ, Avrupa Birliği’nin “çeperindeki ülkeleri bekçi konumuna indirgemeyi” göç politikası olarak benimdediğine vurgu yaptı.

Türkiye’nin ise son on yıldır hak temelli ve devam ettirilebilir bir politika uygulamadığını söyleyen Karadağ, “Türkiye, göçmenler meselesine geçici, konjonktürel ve iç ile dış politikada koz unsuru olarak yaklaştı. İlaveten Türkiye’nin 2015’ten itibaren yaşadığı krizler kapsamında, yoksullaşmakta olan yerli nüfus ile daha da yoksul durumdaki sığınmacı nüfus tamamen kendi haline bakıldı. Şimdiye kadar uyum varmış gibi yapıldı, ancak gerçekte mahallelere, işyerlerine sirayet edecek bir uyum politikası uygulanmadı. Şimdiyse tarihsel bir eşikteyiz. Türkiye’nin bütün siyasi ve ekonomik kriz külfetinin sığınmacı nüfusa yüklendiği bir politika da devreye girdi” dedi.

Karadağ, Türkiye’nin önümüzdeki seçime kadar bu meseleyi konuşmaya devam edeceğini belirterek, “Ne yazık ki Türkiye’nin içinde bulunduğu bütün buhran örtbas edilmeye çalışılacak. Biz şu anda açlığa neden olan düzeni değil, Türkiye’nin tek sorunu sığınmacı nüfus ve sanki bu insanlar buna maruz kalan değil de bu sorunu yaratan insanlarmış gibi konuşuyoruz. Bu konuşma günün sonunda bize, yerli nüfusa dokunacak noktaya da gelebilir. Ne muhalefet ne iktidar stratejik eylem planı ortaya koymuyor. Herkes sloganlar ile konuşuyor. Umarız tarihe utanç ile yazılacak bir olaya tanıklık etmeyiz” görüşünü paylaştı.

“Suriye’de gönüllü geri dönüş alt yapısı mevcut değil”

Yabancı düşmanlığı üzerine söylemler oluşturulduğunu kaydeden Karadağ, “beş düşünüp bir cümle kurulmalı” ifadesiyle politikacıların yürüttüğü tartışmaları tehlikeli bulduğuna işaret etti. Göç politikası üzerine konuşmakta sakınca olmadığını, ancak hangi ifadelerle konuşma yapıldığına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Karadağ, “Çeşitli gerekçelerle bir toplumsal grubu suç işlemeye, tacize, tecavüze, yolsuzluğa daha yatkın gösterme tehlikesi sözkonusu. Şu anki tartışmalar maalesef aklı selim şekilde, yabancı düşmanlığı yapılmayan, suçu ırksallaştırmayan noktaya doğru ilerlemiyor. Tam tersi noktaya gittiğini düşünüyorum. Irkçı söylemlerde bulunmadığı iddiasındakilerce dahi bunun yapıldığını üzülerek görüyorum” tespitini paylaştı.

“Suriyeliler'i geri gönderme” politikası kapsamında Suriye’nin koşullarını konuşmak gerektiğini vurgulayan Karadağ, “Nüfusu yüzde 98 oranında yabancı düşmanlığında kenetlenmiş bir ülkede yaşamak mı istersiniz? Yoksa henüz evinin, mahallenin, işyerinin var olmadığı işgal altında bir ülkeye mi dönmek istersiniz? Böylesi ikili seçenek sunulamaz insanlara. Suriyeliler'e geri dönüşü sorduğunuzda ‘Nereye gideyim?’ yanıtı veriliyor. Gönüllü geri dönüş, savaşın ve işgalin son bulduğu, yaşam imkanı olan yere yapılabilir. Şu koşullarda yapılacak bir geri gönderme politikası, gönüllü değil, zor aygıtıyla yapılmış demektir” diye konuştu.

İktidar politika değişikliğine mi gidiyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşamki konuşmasında, Türkiye’nin yerlerinden edilmiş 5 milyondan fazla kişiye geçici ev sahipliği yaptığını söyleyerek, “Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” ifadesini kullandı. Erdoğan, “Aynı zamanda güney sınırımızın hemen ötesinde rejimin bombaları ve terör örgütlerinin saldırıları altında hayata tutunmaya çalışan mazlum ve mağdurlara sahip çıkıyoruz. Bu minvalde hem Suriye hem Irak’ın kuzeyinin terörden arındırılması ve güvenliği için adım atmaktan çekinmiyoruz” diye ekledi.

Oysa Erdoğan, geçtiğimiz ayki açıklamasında, Suriyeliler'le ilgili eleştirilere karşılık, “Muhalefet, ‘Seçimi kazanırsak Suriyeliler'i göndereceğiz’ diyor. Biz göndermeyeceğiz. Ensarın (yardım etmek) ne olduğunu biliyoruz” demişti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na hitaben de “O ‘göndereceğim’ diyor. Biz bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece bize sığınan Allah'ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız. Bu kadar açık söylüyorum” eleştirisinde bulunmuştu.

Erdoğan’ın iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, bugünkü grup konuşmasında, “Önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeliler'in geri dönmelerine gerek yoktur. Suriye’de ateş söner sönmez herkes evine barkına, Türkiye’nin güvencesi altında kavuşmalıdır. Ülkemizin ekonomik büyümesine, sosyal gelişmesine ve milli bütünleşmesine destek veren, katkı sunanlar da başımızın üstündedir. Onlara diyecek bir şeyimiz yoktur” dedi.

Erdoğan’ın “ensar” gibi dini kavramlar ile Suriyeliler'i sahiplenme söyleminden vazgeçme sinyali vermesi ve ardından Bahçeli’nin açıklamasıyla birlikte “Türkiye’nin Suriyeliler politikasında değişiklik sinyali” yorumu ağırlık kazandı.

Kılıçdaroğlu Erdoğan ve Bahçeli’ye tepki gösterdi

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise, geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nı da hedef alarak, gelecek seçimlerde vatandaşlık hakkı tanınmasıyla Suriyeliler'e oy kullandırılacağını iddia etti. Kılıçdaroğlu, “Ya cevap ver ya hesap ver” diyerek Erdoğan’a ve iktidar cephesine göçmenlerle ilgili sorular yöneltti. Kılıçdaroğlu, “1-Sığınmacıların gerçek kimlik bilgilerini ispatlamalarını talep ettiniz mi? 2- Neden vatandaşlık dağıtıyorsunuz, neye hazırlanıyorsunuz? 3- Vatandaşlık verirken güvenlik soruşturması yapıyor musunuz? 4- Sınırlarımızdan kaçak geçişleri bilerek neden izin veriyorsunuz?” sorularını sordu. Bu sorular, CHP Genel Merkezi’nin dış cephesine afiş olarak asıldı.

Erdoğan’a “Saray ve şürekasından yanıtları hala bekliyorum!” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Milletimiz ırkçı değildir, olmayacaktır da” görüşüyle Suriyeliler'i geri gönderme politikasını savundu. Bugünkü parti grubunda Erdoğan’ın dünkü açıklamasıyla karar değişikliğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “ ‘24 saat içerisinde Emevi Camisi'nde namaz kılacağız’ açıklaması yaptılar. Bu lafı ettiler, bir süre sonra 3 milyon 800 bin Suriyeli Türkiye’ye gelmiş. Bu devlet anlayışına bakar mısınız? Avrupalılar bizimle masaya oturdu, ‘Bunlar sizde kalsın, bize gelenleri iade edeceğiz. Size para vereceğiz, siz bakın’ dediler. Geri Kabul Anlaşması'nı imzaladılar. 3 milyon 800 bin Suriyeli hapiste. Dünyada hangi devlet böyle yönetilir? Biz neden 3 milyon 800 bin Suriyeli'ye bakmak zorundayız? 50 milyar dolardan fazla para harcandı, nereye gitti bu para? Bunun üzerine anket yaptı, bir açıklama yaptı. 'Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin dönüşü için gerekli gayreti göstereceğiz' diyor. Nasıl bir omurga bu, 180 derece nasıl dönüyorsun? Biz onları özgür iradeleriyle göndereceğiz” diye konuştu.

Milliyetçi politika iddiası nedeniyle Suriyeliler konusunda daha önce MHP lideri Bahçeli’ye seslendiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Bahçeli’nin de Erdoğan’ın dünkü açıklamasının ardından bugün Suriyeliler meselesini ele almasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, Bahçeli’yi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla yakınlığı üzerinden eleştirerek, “Sayın Bahçeli bunların tamamı bayramlaşmaya Suriye'ye gidecekler, sonra da dönecekler. Bunları getirecek olan kişi de Süleyman Soylu. O işten sorumlu olan, senin de desteklediğin kişidir. Sınırlarımızı yol geçen hanına döndüren kişi de odur. O kişinin mültecilerle ilgisi yok, onun bütün işi uyuşturucu baronları ile fotoğraf çektirmek. Zaman bulamıyor, ne yapsın adam. İçişleri Bakanı zaten yok hükmünde. Göç İdaresi ile Jandarma birbirleriyle atışıyor” dedi.

CHP, Erdoğan’ın tutum değişikliğine ilişkin “önce-sonra” şeklinde videolu paylaşım da yaptı.

Zafer Partisi Şam hükümetiyle görüşme iddiasında

Milliyetçi çizgideki Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın İyi Parti’den ayrılarak geçen yıl 26 Ağustos’ta kurucu liderliğini üstlendiği Zafer Partisi ise ülke gündemine “Suriyeli sığınmacıların geri gönderilmesini” taşıdı. Kuruluşundan bugüne Suriyeliler'i hırsızlık ve taciz suçlamalarıyla hedef aldığı gözlemlenen Zafer Partisi, Suriyeliler'i geri gönderme politikasını CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin gündemine taşıyan parti olduğunu iddia ediyor.

Ümit Özdağ, bugünkü basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Suriyeliler'i ülkelerine döndürme açıklamasını Zafer Partisi'nden sonra yaptığını ve AKP’nin ise sığınmacılara yönelik planı olmadığını için milleti oyaladığını öne sürdü. Özdağ, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Suriye politikasında Türkiye’ye uygulanması çağrısında bulunduğu 1998’de imzalanan Adana Mutabakatı’nı da gündeme getirdi. “Bu çerçevede, Zafer Partisi olarak Şam hükümetiyle sığınmacı ve kaçakların geri dönüşü için görüşme sürecini başlatıyoruz. Adana Mutabakatı'nı imzalayan hükümetin Devlet ve Dışişleri Bakanı olan Sayın Şükrü Sina Gürel, Zafer Partisi'ne katılmıştır” diyen Özdağ, yarın Suriye Dışişleri Bakanlığı’yla ilk görüşmeyi yapacaklarını ileri sürdü.

Eski Bakan Gürel de, CHP’den ayrılarak Zafer Partisi’nde yer almaya karar verdiğini ifade etti.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Blinken: ''İsrail'in Refah'ta sivilleri korumaya yönelik inandırıcı bir planı yok'' - 13 Mayıs
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:19 0:00
XS
SM
MD
LG