Erişilebilirlik

Türkiye Krizden McKinsey’yle Çıkabilir mi?


Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, piyasaların uzun süredir beklediği Yeni Ekonomi Programı’nı 20 Eylül tarihinde açıklarken en önemli hedef olarak 2019 yılında 76 milyar Türk Lirası tasarruf yapmayı ortaya koydu. Bakan Albayrak, bakanlıkların gereksiz harcamalarının engellenmesi, takip edilmesi denetlenmesi için “Maliyet ve Dönüşüm Ofisi” kurulacağını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahatinde ona eşlik eden bakanlar arasında yer alan Albayrak, önceki gün Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda bu ofisin ABD merkezli yönetim danışmanlık şirketi McKinsey’le çalışacağını söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı, "Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek" dedi.

Albayrak’ın, Türkiye’nin McKinsey’le çalışma kararını açıklamasının ardından, hem muhalefet partileri sözcüleri tarafından hem de sosyal medyada, Osmanlı İmparatorluğu’nun 2. Abdülhamit döneminde, 1881 yılında dış borç ödemelerinin denetlenmesi için kurulan Düyun-u Umumiye hatırlatması yapıldı.

CHP’li Öztrak: “McKinsey Türkiye hazinesine kayyum olarak atanmıştır, bu adeta Düyun-u Umumiye’dir”

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak da McKinsey’i modern Düyun-u Umumiye olarak niteledi.

Öztrak, “İşi evirip çevirmeye ihtiyaç yoktur. McKinsey, Türkiye hazinesine kayyum olarak atanmıştır. AKP, iktidarının öyle bir kusuru var. New York’ta doğruları söylüyor, Türkiye’de şaşırıyorlar. Türkiye’nin bir bürokrasisi var. Bu bürokrasiyi bir yana bırakıyorsunuz bunun tecrübesini de bir kenara itiyorsunuz. Kriz, ABD hükümetinin yaptırımlarıyla meydana geldi dediler. Şimdi OVP’nin hedeflerini bir Amerikan şirketi denetleyecek. Bu adeta Düyun-u Umumiye’dir” dedi.

Dr. Kaykusuz: “Türkiye uluslararası piyasalara güven vermek için McKinsey ile çalışıyor”

Amerika’nın Sesi’nin görüşlerine başvurduğu “Geçmişten Günümüze Finansal Krizler” kitabının yazarı Murat Kaykusuz, Türkiye’nin 2001 krizinde de sorunlu bankaların satışı, kamu bankalarının özelleştirme planlarının hazırlanması konularında şirketten danışmanlık hizmeti alındığını hatırlattı.

Dr. Kaykusuz, “McKinsey’yle Düyun-u Umumiye'yi karşılaştırmak doğru değil. McKinsey'nin devlet adına vergi toplamak veya borçların ödenmesi gibi alanlarda yetkisi olmayacak. Alınan hizmet yalnızca danışmanlıktan ibaret. Bu konuda popülist söylemlerle kamuoyunu yanıltmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin, uluslararası finans kurumlarına güven vermek amacıyla, McKinsey gibi uluslararası alanda saygın danışmanlık şirketleriyle çalışması gerekiyor. Unutmayalım, finansal sermaye (finans kapital) borç verirken anapara ve faizi sorunsuz şekilde tahsil edeceğinden emin olmak ister. Türkiye şu anda IMF dışında en önemli dış kaynağı Amerikan finans kurumlarından sağlayabilir” dedi.

Fındıkçıoğlu: “Ağır bir dalga geliyor, palyatif önlemlerle sonuç alınamaz”

Bir başka ekonomist Dr. Gündüz Fındıkçıoğlu ise Mc Kinsey ile Düyun-u Umumiye arasında bağ kurmanın yanlış olduğu, bununla birlikte Türkiye’nin Mc Kinsey tercihinin şu anda yaşadığı sorunların çözümü konusunda hiçbir işlevi olmayacağı kanaatini taşıyor.

Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan TSKB’nin eski başekonomisti “Türkiye’nin bugün dış kaynağa ihtiyacı var. McKinsey ise halka arz, şirket evlilikleri vb yapar. 30-35 yaşındaki kişilerden devletin denetlenmesini beklemek makul değil. Yapılan şey çok açık. Dünyaya şu mesaj verilmek isteniyor ‘IMF’ye gitmeden ABD’li yönetim danışmanlık şirketiyle iş yapıyoruz, sizinle aynı dili konuşuyoruz.’ Ama Türkiye’nin ihtiyacı olan şey belki 50 milyar dolar, belki biraz daha fazla bir kaynak. Neden? Çünkü reel sektörde birçok iflaslarla ile karşı karşıyayız. Konut sektörüyle ile ilgili resesyonla yaşanıyor. Çok ağır bir dalga geliyor. Anlaşılan seçim öncesi ağır radikal kararlar alınmak istenmiyor ama palyatif önlemlerle bir yere varılamaz” dedi.

McKinsey’in Türkiye’deki geçmişi

1995 yılında İstanbul ofisini kuran McKinsey, 1996 yılında (sonradan HSBC adını alacak) Demirbank’ın bireysel bankacılık uygulamalarında danışmanlık yaptı.

2001 Krizi’nden ardından TMSF’ye devredilen Pamukbank’ın Halkbank’la birleştirilmesi önerisi de McKinsey’den geldi. İki banka 2004 yılında Halkbank’ın altında birleşti.

2003 yılında ‘‘Türkiye'de Verimlilik ve Büyüme Atılımının Gerçekleştirilmesi’’ adlı bir rapor hazırlayan McKinsey, ağır borç yüküyle istikrarı yakalayan bir ülke olmadığı saptamasında bulundu.

O dönem Mckinsey Türkiye Genel Müdürü olan David E. Meen, “Verimlilik ancak rekabetçi ortamda yükselir. Liberalizasyon Türkiye'de diğer ülkeler kadar yapıldı. Özelleştirme ise, tekelleşmenin önüne geçerek hem rekabete katkıda bulunur, hem de verimliliği arttırır. Ancak özelleştirmenin kısa dönemde bazı olumsuz etkileri olur. Gelecek 15 yılda Türkiye liberalizasyon ve özelleştirme yolunda gidecektir. Ancak Türkiye'de politikacılar Liberalizasyon ile özelleştirme ilişkisini doğru bir şekilde kurup halka iletemediler” dedi.

1926 yılında kurulan uluslararası yönetim danışmanlık şirketi McKinsey, dünyadaki 127 ofiste 27 binden fazla çalışana sahip.

New York merkezli şirket, 2018 yılında 10 milyar dolardan fazla gelir elde etti.

STÜDYO VOA

ABD üniversitelerinde Gazze protestoları, gerilim artıyor – 23 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG