Erişilebilirlik

Türkiye Giderek Yaşlanıyor


Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2019 yılına ait ‘’İstatistiklerle Yaşlılar’’ verilerine göre son beş yılda yaşlı nüfusun genel nüfusa oranı yüzde 8’den yüzde 9,1’e çıktı.

Yaşlı olarak kabul edilen 65 ve yukarı yaştakilerin sayısı 2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişiyken, 2019 yılında bu sayı 7 milyon 550 bin 727 kişi oldu. Yani yaşlı nüfusun oranı son beş yılda yüzde 21,9 arttı. Yaşlı nüfusun yüzde 55,8’ini kadınlar, yüzde 44,2’sini erkekler oluşturuyor. Türkiye, yaşlı nüfus oranına göre sıralamada 167 ülke arasında 66’ncı sırada yer alıyor.

Yapılan projeksiyonlar, önümüzdeki yıllarda yaşlıların oranının daha da artacağını gösteriyor. Buna göre, 65 yaş üstü grubun toplam nüfus içindeki oranı 2023 yılında yüzde 10,2, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacak.

Tek başına yaşayan yaşlıların sayısı artıyor

TÜİK verilerine göre, çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı da 2014 yılında yüzde 11,8 iken bu oran 2019 yılında yüzde 13,4'e yükseldi. Hayat Tabloları, 2016-2018 sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78,3 yıl, erkekler için 75,6 yıl ve kadınlar için 81,0 yıl oldu.

Türkiye’de yaklaşık her dört haneden birinde 65 ve daha yukarı yaşta en az bir kişi var. Bir milyon 373 bin 521 yaşlı tek başına yaşıyor. Yüz yaşını geçmiş olanların sayısı ise 5 bin 567.

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görülüyor. Yaşlı erkek nüfusun 2019 yılında yüzde 1,2'sinin hiç evlenmemiş, yüzde 83,7'sinin resmi nikahla evli, yüzde 3,3'ünün boşanmış, yüzde 11,9'unun eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,6'sının hiç evlenmemiş, yüzde 45,4'ünün resmi nikahla evli, yüzde 3,7'sinin boşanmış, yüzde 48,3'ünün ise eşi ölmüş olduğu görülüyor.

Eğitimli yaşlı nüfus oranı artsa da hala yaşlıların yüzde 18,3’ü okuma yazma bilmiyor. Bu oran kadınlarda yüzde 27,9’u buluyor. Yaşlıların yüzde 16,4’ü ise yoksul. Ölüm nedenleri arasında yüzde 43,8 ile dolaşım sistemi hastalıkları ilk sırada. Bunu yüzde 16,5 ile tümörler, yüzde 14,8 ile solunum sistemi hastalıkları takip ediyor. Alzheimer hastalığından ölenlerin sayısı da 2014 yılında yüzde 3,9 iken 2019 yılında yüzde 4,6’ya yükseldi.

“Yaşlılık çok büyük bir problem olarak geliyor”

TÜİK’in açıkladığı istatistikleri VOA Türkçe’ye yorumlayan Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan, yaşlılığın çok büyük bir problem olarak karşımıza geldiğini söyledi. Aynı zamanda 60 yaş üstü bireylere hizmet veren ve Türkiye’nin beş farklı ilinde kampüsü bulunan Tazelenme Üniversitesi’nin kurucusu olan Tufan, TÜİK’in Avrupa Birliği normlarına uygun olarak 65 yaş üzerini yaşlı kabul ettiğini hatırlattı ve “Biz gerontologlar, yaş gruplarının yeniden sınıflandırılmasını istiyoruz. Ülkemiz için yaşlanmanın 60 yaştan başlayarak ele alınması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Türkiye’nin endüstrileşmiş ülkelere rakip olacak hızda yaşlandığını belirten Tufan, açıklanan verilerle ilgili şunları söyledi: “Ülkemiz ileride yaşlanmaya ilgili beş önemli problemle karşılaşacak. Hayat süresinin uzamasıyla alakalı olarak yaşlanma profili gençleşiyor. Tek başınalık artıyor. Yaşlıların meslekten arındırılmış olduklarını görüyoruz. Yaşlanma ve yaşlılığın kadına özgü olduğunu görüyoruz. En önemlisi bizim sandviç kuşak dediğimiz 50 yaş kuşağının oranının çok yüksek olması. Bu kuşağın yaşlanması ülkemizdeki bütün dinamikleri sarsacaktır.”

Yaşlıların hem sayısının hem oranının arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Tufan, çocuk sayısındaki azalmaya da birlikte bakıma muhtaçlık riskinin arttığını vurguladı. Tufan, “Bunun aileye getirdiği bir yük var. Bir bakım problemi olacak. Bakımı üstlenen aile bireyinin bedensel ve ruhsal sorunları olacak. Aile içi çatışmaların, kuşaklar arası diyalog kopukluklarının meydana geleceğini düşünüyoruz. Ailenin ekonomik yükünün artacağını, ailede yaşlılara şiddetin artacağını düşünüyoruz Bunu, benzer yaşlanma süreci geçirmiş ülkelerin hatalarından görüyoruz. Şu anda aynı hatayı biz de yapıyoruz” diye konuştu.

“Bakımın aile tarafından yapılacağını düşünmek gerçekçi değil”

Tufan, yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilmeyenlerin oranının yüksekliğine dikkat çekerek, özellikle hiç evlenmemiş ya da eşi ölmüş yaşlıların bakımlarının da toplumsal bir sorun olduğunu belirtti. “Sağlığı riske girecek büyük bir popülasyon geliyor. Onların bakımlarının sadece aile üyeleri tarafından yapılacağını düşünmek gerçeğe uygun değil” diyen Tufan 1980’li ve 90’lı yıllarda Amerika’da bazı ailelerin demanslı yaşlıları marketlerin önüne bıraktığını, 2014 yılında dönemin Antalya Valisi’nin “Artık yaşlılar cami avlularına bırakılıyor” açıklaması yaptığını hatırlattı.

Huzurevlerini “depo” olarak tanımlayan Tufan, devletin yaşlılara bakım veren aile fertlerine maddi destek vermesinin olumlu ancak yetersiz olduğunu belirtti. Yaşlılığın ilk aşamasında ailenin sorunu kendi içinde çözdüğünü kaydeden Tufan, “İleri aşamalarda, örneğin demans ya da Alzheimer hastalığı ortaya çıkarsa aile birbirine düşüyor. Örneğin beş çocuk doğurmuş bir anne, çocukları tarafından oradan oraya savruluyor. Kardeşler arasında kim bakacak kavgası yaşanıyor. Ayrıca aile ne kadar istekli olsa da bu sorunun üstesinden gelemiyor. Profesyonel bakımın devreye girmesi gerekiyor. Gelecekte bunun artarak yükselen bir grafiği olduğunu göreceğiz” dedi.

“Bakım sigortası hayata geçirilmeli”

Tufan sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşlanma bireysel bir kader değil, toplumsal bir sorumluluktur. Eğer ileride yoksul, yoksun, bakıma muhtaç, tek başına yaşayan, evinde ölüp günler sonra bulunan, intihar vakalarının arttığı bir tabloyla karşılaşmak istemiyorsak mutlaka bakım sigortasını hayata geçirmeliyiz. Gelişmiş ülkelerin tecrübelerinden yararlanmamız gerekiyor. Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda hatta daha muhafazakar bir yapıya sahip olan Japonya, bakım sigortasını hayata geçirdi. Bunu yaşları 70-80 olan insanlar için istemiyorum. Yaşları 30-40 olan vatandaşlarımızın gelecekteki yaşlanma ve bakım süreçlerini refah içinde, insan onuru zedelenmeden geçirmeleri için istiyorum”.

Çinliler’in, “Horozu kafese kapatarak güneşin doğuşunu önleyemezsiniz” atasözünü hatırlatan Tufan, yaşlanma sorununun bir tsunami gibi yaklaştığını vurguladı. Tufan, bir vatandaşlık hakkı olarak tanımladığı bakım sigortasına bugün başlanırsa 15 yıl sonra sonuçlarının alınabileceğini söyledi ve gecikilen her yıl sorunun daha da büyüyeceği uyarısında bulundu.

Tufan, “Bakım sigortasıyla bakıma muhtaç olan herkes için kaliteli bakım imkanı yaratacağız. Ailenin bakım olanaklarını çoğaltacağız ve yaşlısına bakmasını teşvik edeceğiz. Bakım sektörünün ülke çapında gelişmesi şansını artıracağız. Genç nesle istihdam yaratacağız. Yaşlanma ve yaşlılık korku ve kaygı kaynağı olmaktan çıkacak” diye konuştu.

STÜDYO VOA

Uluslararası yatırımcılar Türk ekonomisinden güvence bekliyor – 17 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:50 0:00
XS
SM
MD
LG