Erişilebilirlik

‘Trump’ın Türkiye’yi Tecrit Etme Çabaları Erdoğan’a Yarıyor’


Wall Street Journal, bugünkü ana sayfasında yayınladığı Türkiye’yle ilgili haberinde, Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkilinin Amerikalı din adamı Andrew Brunson’un serbest bırakılması konusunda Türkiye’yle müzakere edilmeyeceğini bildirdiğini yazıyor. Gazeteye konuşan yetkili, “Gerçek bir NATO müttefiki, Brunson’u zaten daha en başta tutuklamazdı,” şeklinde konuştu. Gazete, Başkan Trump Cuma günü Brunson’a yönelik suçlamaları “uydurma” olarak nitelendirdiğini ve Amerika’nın Türkiye’nin bu davranışı karşısında tepkisiz kalmayacağını söylediğini hatırlatıyor. Haberdeki bir diğer ayrıntı ise Halkbank’la ilgili. İran’a yönelik yaptırımları çiğnediği gerekçesiyle soruşturma altına alınan Halkbank’a verilecek ceza konusunda Amerika ve Türkiye’nin uzun süredir görüşmeler yürüttüğünü yazan gazete, bu görüşmelerin çıkmaza girdiğini bildiriyor. Gazetenin bilgi aldığı Beyaz Saray yetkilisi ayrıca Halkbank’ın Amerika Maliye Bakanlığı’na bağlı Yabancı Mal Varlıklarının Kontrolü Dairesi’nin kısa süre önce gönderdiği mahkeme çağrısına uyduğunu, ancak Halkbank tarafından sunulan yanıtların yetersiz görüldüğünü söyledi. Yetkiliye göre Washington bunun üzerine Ankara’ya Halkbank’ın öncelikle Amerikan yargı sürecine uygun hareket etmesi gerektiği şeklinde bir mesaj gönderdi.

Washington Post’un ana sayfasında yer alan ve Kareem Fahim imzasını taşıyan “Trump’ın Türkiye’yi Tecrit Etme Çabaları Erdoğan’a Yarıyor” başlıklı haberde ise Başkan Trump’ın Amerikalı din adamı Andrew Brunson’un serbest bırakılmasını sağlamak için attığı adımların başarılı olmadığı yazılı. Habere göre “kumar oynayan” Trump, Türk ekonomisini sarsacak yaptırımlardan aşağılayıcı mesajlara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pes ettirmek için bazı yöntemlere başvurdu, ancak krizin patlak vermesinin üzerinden üç hafta geçmesine rağmen ne Brunson serbest kaldı, ne de Erdoğan yaptırımlara boyun eğdi. Haber özetle şöyle devam ediyor: “Erdoğan, hükümetinin uzun yıllar boyunca gözardı ettiği ekonomik sorunların üzerindeki dikkatleri dağıtmak için ülkesinin kasıtlı sabotaj mağduru olduğunu yineledi ve ülke içindeki öfkeyi Amerika’ya yönlendirdi. Rusya Dışişleri Bakanı’nın Ankara’yı ziyaret etmesi, Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasındaki telefon görüşmesi ve Katar’ın Türk ekonomisine 15 milyar dolar yatırım yapacağı haberi ise Başkan Trump’ın Türkiye’yi tecrit etme çabalarını tersine çevirmişe benziyor. Erdoğan’ın krizden çıkar sağlama becerisi, Trump’ın Türk lideri hafife aldığı konusunda bazı soru işaretleri oluşmasına yol açtı.”

Gazetenin görüş aldığı Johns Hopkins Üniversitesi Türkiye uzmanı Lizel Hintz, Trump’ın hamlelerinin Erdoğan’ın elini güçlendirdiğini ve tıpkı Erdoğan’ın tanımladığı gibi Türkiye’yi istikrarsızlaştıran bir güç rolü oynadığını söylüyor. Ancak Hintz, Beyaz Saray ve Kongre’nin Türkiye’yi cezalandırmak için başka yollara başvurması durumundaysa uzun süreli bir krizin başgösterebileceğini, bunun da Erdoğan’ın titizlikle oluşturduğu siyasi mirasına zarar vereceğini öngörüyor. Hintz, enflasyon nedeniyle fiyatlardaki artışın sürmesinin, kamuoyunun şimdiye kadar çok şey başardığına inandıkları lidere olan güvenini sarsabileceğini kaydediyor.

Washington Post’taki “Türkiye’de Olan Türkiye’de Kalacak mı?” başlıklı ve Robert Samuelson imzalı bir başka haberse Türkiye’deki ekonomik çalkantının ülke sınırları içinde kalıp-kalmayacağıyla ilgili. Haberin yazarı Samuelson, bu soruyu yanıtlamanın zor olduğunu, kimi iktisatçıların Türkiye’deki ekonomik sıkıntıların sınırların dışına taşacağını düşündüğünü, ancak diğerlerinin bu krizi sadece Türkiye’ye has bir durum olarak gördüklerini kaydediyor. Haber özetle şu şekilde devam ediyor: “Bu sorunun yanıtı elbette önemli. Küresel ekonomi zaten büyümenin önündeki bazı engellerle karşı karşıya. Enflasyonun yükselmesini önlemeyi amaçlayan FED, Amerika’da faizleri yükseltiyor. Başkan Trump’ın ticaret savaşları ülkeleri tehdit ediyor. Çin, Brezilya ve orta gelirli benzer ülkelerin ekonomileri yavaşlarsa küresel büyüme sekteye uğrar. Türkiye’nin başına gelen, bu konuyla yakından ilgili. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, Türk firmaların ve tüketicilerin borç ödemesini zorlaştırıyor. Bu da ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. Borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı arttığında ise büyüme duruyor. Türkiye ve Trump yönetimi’nin rahip Brunson’la ilgili anlaşmazlığıysa durumu daha da kötüleştiriyor. Birçok uzman, Türkiye’deki çalkantının ülke sınırları içinde kalacağını düşünüyor. Bunun nedeni, Türk ekonomisinin dünyanın geri kalanını etkileyemeyecek kadar küçük olması. Ancak herkes bu kadar iyimser değil. Düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’dan Desmond Lachman, Türkiye’nin borcunu ödeyemeyeceğini ve döviz kontroluna gideceğini tahmin ediyor. Lachman ayrıca borcu çok olan ülkelerden sermaye kaçışı başlayacağını, bunun da küresel ekonomiyi zayıflatacağını ve Amerikan ekonomisine zarar vereceğini söylüyor. Sermaye kaçışı tehlikesine en çok maruz kalabilecek ülkeler Güney Afrika, Endonezya ve Mısır. Sürü psikolojisi paniği tetikleyebilir ve yatırımcılar, başka yatırımcıların satış yapacağı beklentisi içine girerse kapıda adeta bir izdiham havası oluşabilir. Mesele bununla da bitmiyor. Bazı iktisatçılar, Türkiye’nin mevcut soruna nokta koymak için IMF’ye gitmek zorunda kalacağını öngörüyor. Düşünce kuruluşu Peterson Enstitüsü’nden Jacob Funk Kierkegaard’a göre IMF, Türkiye’ye yüklü bir borç verir ve karşılığında ekonomik performansı güçlendirmek için tasarlanmış ciddi kemer sıkma politikaları talep eder. Ancak bu politikalar, özellikle Erdoğan’ın hiç hoşuna gitmeyecektir çünkü Kierkegaard’a göre bu önlemler, Erdoğan’ın gücünü zayıflatabilir. Bu nedenle Erdoğan bu gibi önlemlerin alınmasına mümkün olabildiğince uzun süre karşı çıkmaya devam edeceğe benziyor.”

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG