Wall Street Journal İran’ın ABD donanmasının Hürmüz Boğazı’nda Tahran’a ait bir insansız hava aracını düşürdüğü haberlerini reddettiğini bildiriyor. Perşembe günü İran ordusu ve ABD savaş gemileri arasında Hürmüz Boğazı’nda yaşanan yakın temas, petrol taşımacılığının can damarlarından olan bölgede gerilimi iyice arttırdı.
İran Dışişleri Bakan Vekili Twitter’dan yaptığı açıklamada ‘‘Hürmüz Boğazı’nda drone kaybetmedik. USS Boxer gemisinin yanlışlıkla kendi drone’unu vurduğundan endişe ediyorum’’ dedi. Başkan Trump, Perşembe günü Hürmüz Boğazı’nda bulunan ABD’ye ait savaş gemilerinden USS Boxer’ın kendisine çok yakınlaşan bir drone’a karşı savunma yaptığını açıklamıştı.
Trump bu olayı İran’ın uluslararası sularda seyreden gemilere karşı son provokatif ve düşmanca eylemi olarak değerlendirdi. İran’a ait tekneler geçen hafta İngiltere’ye ait bir tankerin önünü kesmiş ancak bir İngiliz savaş gemisi tarafından tankerden uzaklaştırılmıştı. İran ise tankeri durdurmaya çalıştığı iddialarını reddetmişti.
New York Times Perşembe günü açıklanan mahkeme belgelerine göre savcıların Başkan Trump’ın yakın çevresini ilgilendiren ‘‘sus payı’’ ödemeleriyle ilgili yeni suçlamalar yapmayacaklarını bildirdi.
Belgede savcıların 2016 Başkanlık seçimleri sırasında iki kadına Başkan Trump’la olan ilişkilerinden dolayı sus payı olarak yapılan ödemelerle ilgili soruşturmalarını sonlandırdıklarını kaydettikleri belirtiliyor. Haberde bu sonucun Başkan Trump için yasal bir zafer olarak değerlendirilebileceği ifade ediliyor.
Savcılar 2016 başkanlık seçimi kampanyası sırasında Başkan’ın ilişkiye girdiği iddia edilen porno yıldızı Stormy Daniels’a sus payı ödeme emrini Başkan Trump’ın vermiş olabileceğini öne sürmüş, Trump hem ilişkiyi hem de yanlış bir şey yaptığını reddetmişti. Ancak kamuoyuna açıklanan mahkeme belgeleri ödemelerin ayarlandığı sırada Trump’ın kişisel avukatı Michael Cohen’le yakın temas içinde olduğunu da ortaya koydu. Belgelere göre Cohen 2016 yılının Ekim ayında Daniels’a 130 bin dolarlık ödemeyi yaptığı günden bir gün önce Başkan Trump’la telefonda iki kez konuştu.
Bu konuşmaların ardından 30 dakikadan kısa sürede de Daniels’a ödeme yapmak için bir banka hesabı açtı. Gazeteye göre belgelerde soruşturmanın neden tamamlandığı belirtilmemekle birlikte konuyla ilgili açıklama yapan bazı kişiler ek suçlamalar yapılması önünde savcıların karşısına engeller çıktığını belirtti. Adalet Bakanlığı görevdeki bir başkana resmi suçlama yöneltilmesini yasaklıyor. Ayrıca savcıların Başkan Trump’ın seçim kampanyası yasalarını anladığını ve bunları bilinçli olarak ihlal ettiğini kanıtlaması gerekiyor. Savcıların olayla ilgili delillerin bulunduğu sanılan şifreli bir elektronik cihaza erişim konusunda da sorun yaşadıkları bildiriliyor.
Washington Post da, ‘‘Irkçı bir tweet nasıl üç gün içinde bir miting sloganı haline geldi” başlıklı Ashley Parker imzalı analiz yazısına ana sayfasında yer veriyor. Yazıda beyaz olmayan dört Kongre üyesi kadına Trump tarafından suçun hakim olduğu tamamen yozlaşmış ülkelerine geri dönmeleri için yapılan ırkçı önerinin üç gün gibi kısa bir sürede öfkeli bir seçim sloganı haline geldiği belirtiliyor. Haberde, ‘‘Her şey Trump’ın Pazar günü attığı ve dört Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi New York’tan Alexandria Ocasio-Cortez, Minnesota’dan Ilhan Omar, Massachusetts’ten Ayanna Pressley ve Michigan’dan Rashida Tlaib’i hedef aldığı ‘tweet’lerle başladı’’ deniliyor. Habere göre önce Beyaz Saray’da ve Cumhuriyetçiler arasında sessizlik hakimdi. Pazartesi günüyse Trump ve yakınındakiler Trump’ın sözlerini ‘‘Eğer bu kadınlar Amerika’da çok mutsuzlarsa o zaman ülkelerine dönebilirler’’ şeklinde tercüme etti.
Aynı günün ilerleyen saatlerindeyse olay siyasi bir hesaplamayla dört Kongre üyesinin Demokrat Parti üyesinin Amerika ve Yahudi karşıtı yüzü olarak değerlendirilmesine kadar geldi. Habere göre bu tartışmayı vatanseverlik eksenine çekmek ve Trump’ı Amerikan bayrağı önünde bir haçlı savaşçısı baş komutan gibi gösterme girişimiydi. Son olarak serim ve düğümün ardından çözüm bölümünün geldiği belirtilen haberde önceden planlanmış bir seçim mitinginde Omar’a ithamlarda bulunduğu sırada kalabalığın ‘‘onu geri gönder’’ sloganları attığı hatırlatıldı. Haberde ‘‘Başkan ve müttefikleri onun ırkçı olmadığını ve sözlerinin bu kadınların başka yere ait yabancılar oldukları anlamına gelmediğini öne sürse de destekçileri Başkan’ın tam olarak ne demek istemiş olduğunu anladı ve buna mutlulukla uydular’’ denildi.