Erişilebilirlik

'ABD’yle Güvenli Bölge Olmazsa Rusya’yla Operasyon Yapabilir'


Türkiye’nin ev sahipliğinde İran ve Rusya ile düzenlenen üçlü Suriye zirvesi yapıldı. Bunun öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova’ya bizzat gitti ve burada İdlib’teki çatışmaları önlemek amacıyla Putin’in nabzını yokladı. Peki, üç ülkenin Suriye’nin geleceği odaklı zirvesinden ne sonuç çıktı? Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı, Suriye ekseninde Ankara - Moskova ilişkilerini değerlendirdi.

'ABD’yle Güvenli Bölge Olmazsa Rusya’yla Operasyon Yapabilir'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:14:59 0:00

“Türkiye ve Rusya’nın askeri koordinasyonu saldırıları önleyebilir”

VOA: Sizce Rusya ve Türkiye, İdlib’te nasıl bir anlaşmayla yola devam edebilecek?

Yılmaz: Astana Süreci’nde özellikle garantör ülkeler Türkiye Rusya ve İran’ın, Suriye’nin toprak bütünlüğünü çerçevesinde, vardıkları anlaşma doğrultusunda Türkiye'nin kontrolündeki İdlib bölgesinde Eylül 2018’de yapılan Soçi Mutabakatı çerçevesinde bir anlaşmazlık var. Türkiye ile Rusya arasında karşılıklı iddialar dile getirildi. Rusya’nın bu bölgeden (Lazkiye kentindeki Hmeymim Hava Üssü’ne bir takım saldırılar olduğu ve bölgede terörist grup olarak nitelendirdiği Heyet’ul Tahrir Şam gibi ve onun bileşenleri gibi bir takım grupları suçluyor. Sadece Hmeymim Hava Üssü’ne değil Suriye rejimi elindeki diğer bölgelere de sızdıkları ve saldırılar düzenlediklerine dair bir takım iddialar var. Ancak bu iddialardan bazıları konusunda Türkiye’nin şüpheleri olduğunu görüyoruz. Çünkü iddialar ispatlanabilmiş değil. Yani mesela drone (insansız hava araçları) aracılığıyla saldırı düzenlendiği söyleniyor ama bunlarla kimin saldırı yaptığını tespit edemiyorsunuz. Bu saldırıları PKK/PYD’liler de yapabilir. DEAŞ’lılar (IŞİD) da yapabilir. Bunun kesin olarak bir sonucunu görmüyoruz. Burada Soçi Mutabakatı çerçevesinde Türkiye’nin kurmuş olduğu güvenlik karakolları var. Özellikle 8’nci ve 9’uncu karakollara Suriye rejimi tarafından yapılan saldırılar var. Son olarak 19 Ağustos’taki Türk konvoyuna yapılan saldırı artık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye rejimine de karşılık verme kararlılığını hem Rusya’ya hem de İran’a bildirdiğini görüyoruz. Bu anlamda sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyaretinde yaptığı liderlerce yapılan açıklamada İdlib’te Soçi Mutabakatı devam edecek ama bu mutabakata ek olarak birtakım tedbirler alınacak. Bu tedbirler neydi diye bakıldığında o 20 kilometrelik silahsızlandırılmış alan yine aynı şekilde kalacak ama Türkiye ile Rusya’nın askeri koordinasyonu daha da arttırdığını ve bu bölgeden gelebilecek saldırıları engelleyeceklerini görüyoruz.

“Rusya’nın İdlib’deki varlığına muhalifler de karşı Türkiye de”

Türkiye şunu söylüyor: Suriye’deki taraflar yeni anayasayı yazacak. Bir seçim olacak. Seçim sonucunda Suriye’nin başına geçecek yönetime İdlib’i devredebiliriz. Ama öncesinde İdlib’in Suriye rejimine devredilmesi ya da İdlib’de kontrolün Rusya ve diğer İran gibi bileşenlerle birlikte yapılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Çünkü son Moskova’daki temasta Rusya’nın da ABD ile Türkiye arasında Suriye’nin kuzeyinde ortak devriye yürütülmesi ve ortak askeri bir Koordinasyon Merkezi kurulması konusunda Türkiye’ye benzeri teklifleri vardı. Şimdi Rusya’nın da aynı teklifi İdlib konusunda yapmış olması Astana ve Soçi’nin çöpe atılması ve yeniden bir müzakere süreci anlamına geliyor ki Türkiye’nin bunu kabul etmediğini görüyoruz. Rusya’nın bölgede kontrol elde etmesi Türkiye açısından değil bölgede yaşayan muhaliflerce de kabul edilmeyen bir şey.

VOA: Rusya ve Türkiye’nin “terörist” grupları aynı değil görünüyor. Türkiye’nin muhalifler olarak kategorize ettiklerini Rusya terörist derken, PYD-YPG için de tam tersi geçerli. Bu görüş ayrılığını nasıl yorumluyorsunuz?

Yılmaz: Suriye’deki durum sadece Türkiye ile Rusya arasında değil Türkiye ile Fransa, Türkiye ile Almanya, Türkiye ile ABD arasında da yaşanıyor. Eğer İdlib merkezli bakılırsa sadece doğru ki Türkiye bir kısım gruplar için terörden arındıklarını ve El Kaide başta olmak üzere diğer gruplardan kendilerini izole ettiklerini, artık sadece bölgede yaşama amaçlı kaldıklarını dile getiriyor. Rusya ise Kafkasya’dan gelmiş başta yabancı savaşçılar olmak üzere tamamını terörist gruplar içerisinde sokuyor. Ama o gruplara baktığınızda önemli bir kısmı Heyet’ül Tahrir Şam örgütüyle alakalı olmadıklarını ve hatta Suriye rejimi onlara saldırmadığı sürece bir şekilde karşılık vermediklerini görüyoruz. Bunun çözülebilmesi ve ortak bir tavır ortaya konulması için bir an önce yeni anayasa hazırlığı tamamlanmalı ve Suriye’de seçimler yapılmalı. Seçimler uzadıkça ve anayasal süreç tamamlanmadığı sürece tabii ki devletler arasındaki anlaşmazlıklar da devam ediyor. Ama şunu da söylemek lazım ki o bölgede Heyet’ül Tahrir Şam çok büyük bir yapı ve içerisinde birtakım gruplar var ki bazıları Türkiye’yi de dinlemiyorlar. Bazıları ABD ya da Rusya’yı da hedef alıyorlar. Ve bunları pasifize edebilmek zaman alacaktır. Bu gruplar 7 yıldır devam eden Arap Baharı sürecinde bunlar pasifize edilememiş. ABD’nin ya da Rusya’nın Suriye ya da Irak’ta DEAŞ (IŞİD) ile yaptığı mücadelede gördüğünüz gibi bunları bertaraf etmek gerçekten zaman alıyor. O nedenle Türkiye’ye güvenilmesi ve zaman tanınması lazım.

“ABD’yle güvenli bölge oluşturulmazsa Rusya’yla operasyon seçeneği var”

VOA: Rusya’nın sizce Türkiye’nin ABD’yle ‘güvenli bölge’ oluşturması durumunda tavrı nasıl olacak, özellikle sahada?

Yılmaz: Rusya’nın 2015’te Suriye’ye müdahale ettiğindeki fikirleri ile şu andaki fikirleri arasında farklılaşma söz konusu. İlk önce Suriye’nin toprak bütünlüğü için bölgedeki PKK/PYD ile Esed’in görüşmesinde aracılık yaparak bir anlamda sağlamaya çalıştı. Ama bunda başarısız oldu. ABD’nin PYD unsurlarıyla oluşturulmuş SDG ile görüşmelerinde onlara bir özerklik vaat ettiği, bundan dolayı da Rusya’nın son dönemde PYD ile ilişkilerini çok minimize ettiğini artık kopma noktasına geldiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi sonrasında Putin’in yapmış olduğu açıklamada, ‘Biz Türkiye'nin güvenlik endişelerini anlıyoruz ve Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge kurulması konusunda Türkiye’ye destek veriyoruz’ dedi. Neden? Türkiye sonuç itibariyle Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Rusya da Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Rusya, Türkiye’nin güvenli bölgeyi tesis ettiği zaman Suriye’de gelecekte bir seçimler olması ve ülkede güvenlik sağlanmasıyla kontrolündeki bölgeleri yeni kurulacak yönetime devredeceğini düşünüyor. Ama eğer Türkiye ile ABD anlaşmazsa, güvenli bölge kurulmazsa Türkiye bölgede bir savaş durumuna gelirse o zaman PYD/SDG üzerinden suni bir devlet kendiliğinden kurulmuş oluyor. Öyle bir durumda Suriye’nin parçalanması anlamına gelir ki Rusya’nın bunu engelleme şansı da ortadan kalkmış oluyor. Bu anlamda Rusya, şu anda Türkiye’ye destek vermekle aslında kendi politikaları açısından gelecekte başarılı olması için bir fırsat oluşturmuş oluyor.

Eğer ABD ile Türkiye arasında yapılan müzakerelerde bir uzlaşı olmazsa ve bu süreç daha da uzarsa ben Türkiye’nin tek başına operasyon yapacağını düşünmüyorum. Tam tersi Rusya ile birlikte aynı El Bab’da olduğu gibi Menbiç başta olmak üzere Suriye’nin kuzeyine Rusya-Türkiye koordinasyonu ile birlikte bir operasyon yapılacağı ile ilgili çok güçlü veriler var.

Rusya ve İran’a rağmen Türkiye Esad ile anlaşmayacak mı?

VOA: Rusya ve İran’ın Adana Antlaşmasını’nı anımsatarak Beşar Esad rejimiyle anlaşma yoluna gidilmesi çağrısını yinelediğini görüyoruz. Türkiye’nin sizce Şam rejimiyle gelecekteki ilişkisi nasıl şekillenecek?

Yılmaz: Türkiye’nin Esed ile bir ilişki kurması siyaseten çok mümkün gözükmüyor. Bu ne yakın dönemde olabilir, ne de uzak bir dönemde olabilir. Ancak yeni anayasa yazıldıktan sonra Suriye’deki seçimlerde yönetime kim gelirse bunu yönetimi Türkiye meşru olarak tanıyacak. Ancak bu meşruiyet, Suriye’deki tüm topluluklara siyasi ve demokratik hakların verilmesi, onların kendini güvende hissedebilecekleri bir ülke tesis edilmesi çerçevesinde olacak. Eğer yeni gelecek yönetim yine Esed de olduğu gibi sivilleri bombalamaya devam ederse, siyasi hakları bir şekilde engellerse Türkiye’nin tavrında yine bir değişim olmaz. O nedenle Türkiye bir an önce anayasa yazılarak seçim yapılmasını istiyor ki başta Türkiye'deki 3,5 milyon üzerindeki mülteci başta olmak üzere Ürdün gibi ülkelerden mülteciler ülkelerine dönecekler ve orada yeni oluşacak yönetimle Türkiye ilişki kurabilir. Ama şu an itibariyle Esed rejimi ile Türkiye’nin konuşabileceği, anlaşabileceği bir durum gözükmüyor. Çünkü Esed rejimiyle Türkiye’nin bir ortak çıkarı yok.

Rusya savaş uçağı için teknoloji desteği verecek mi?

VOA: Son olarak Türkiye ile Rusya ilişkileri için kısa yorumunuz ne olur?

Yılmaz: ABD’nin yeni bir strateji uyguluyor olması, özellikle Ortadoğu’da enerji kaynaklarının yoğun olduğu bölgelerdeki ülkelerle yakın ilişkileri ve Türkiye’ye o soğuk savaş dönemindeki koruma destekleme içgüdüsünü terk etmesiyle bölgede Türkiye yalnız başına kaldı. Türkiye’nin bu yalnız başına kalması kendi ihtiyaçlarını özellikle askeri sanayide kendi ihtiyaçlarını karşılaması için bir ortak aramasına neden oldu. Bu ortak için hem ekonomik ve siyasi ilişkiler dolayısıyla Rusya’yı tercih etmesine neden oldu. Örneğin S-400 hava savunma sistemi satın alımı Türkiye’nin ihtiyaçlarından dolayı ortaya çıktı. Şimdi ABD’nin F-35 askeri uçak yapımı programından çıkarması yani askeri anlamda bir takım zorluklar çıkarması ise Türkiye’yi Rusya, Çin, Pakistan, İngiltere, bir takım diğer ülkelerle bu alanlarda işbirliği yapmaya itiyor. Buna mecbur bırakıyor. Eğer devam ederse Türkiye büyük oranda askeri sanayi konusunda Rusya ile yeni işbirlikleri yapacak. Ama tabii savaş uçağı meselesi ise, NATO içerisinde yeni krize yol açabilir.

NATO’da krizi önlemek için Türkiye’nin milli savaş uçağı olarak TFX modelini üreterek ve bunun teknoloji desteğini SU 35’ler ya da SU-57’lerin modellerini alarak kendi modeli gibi ortaya çıkarması mümkün olabilecek diye düşünüyorum. Yani Rusya ile bundan sonraki askeri sanayi işbirlikleri doğrudan satış değil Türkiye'nin üreteceği bir takım modellere Rusya’nın teknoloji desteği şeklinde olabilecektir.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

İran’ın İsrail’e saldırması ABD’de nasıl yankılandı? – 15 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:51 0:00
XS
SM
MD
LG