Erişilebilirlik

Ankara'da KHK’lılar ve Kayyum Gerilimi


Türkiye’de kamu görevinden ihraç edilenler ve HDP’li belediye başkanlıklarına kayyum atamaları siyasette demokrasi, hukuk, hak ve özgürlükler tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Darbe girişimi ardından ilan edilen olağanüstü halde (OHAL) binlerce kamu görevlisi, Fethullah Gülen yapılanmasıyla ilişkili oldukları gerekçesiyle kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilmişti. “Barış için Akademisyenler” bildirisi imzacıları, sol sendika üyeleri gibi farklı kesimlerden isimler de ihraç edilenler arasında yer almıştı.

Ancak son olarak “Barış için Akademisyenler” bildirisi imzacıları için Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü ihlali kararı aldı. Bu kararla birlikte Türkiye’deki en üst yargı organı eliyle hem KHK’yla ihraçlar hem de yerel mahkemelerce yürütülen “terör örgütü propagandası” gibi suçlamalarla yürütülen yargılamalar, hukuki dayanaktan yoksun hale geldi.

Ancak akademisyenler dışındaki kamu görevlileri için kapsayıcı bir hukuki hak arama tablosu ortaya çıkmadı.

KHK’larla ihraçlar konusunda ilk aşamada iç hukuk yolu kapalı tutulurken sonrasında Ocak 2017’de OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu kuruldu ve buraya itirazlarda bulunabileceği bildirildi. Anayasa Mahkemesi, Komisyon’un varlığı gerekçesiyle KHK’yla ihraçlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları ise reddetti. Dolayısıyla kurum içerisinde hakkındaki bilgiler gerekçesiyle herhangi bir yargı kararı olmaksızın kamu görevinden ihraç edilmiş 125 bin 678 (125.678) kişi açısından Komisyon’un kararını beklemekten başka çare kalmadı.

KHK’larla kamu görevinden ihraçlar yanı sıra 270 kişi hakkında yurtdışında eğitim bursu ilişiğini kesme, dernek, medya gibi sivil kuruluşlar hakkında 2 bin 761 kapatma kararlarıyla birlikte OHAL döneminde 131 bin 922 karara imza atıldı.

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun son açıklamasına göre bu kararlardan 126 bin 200’ü aleyhine Komisyon’a itirazda bulunuldu. Komisyon, Ekim ayı sonu itibariyle 92 bin itiraz dosyasını karara bağladı ancak sadece 8 bin 100 dosyadaki itirazı haklı buldu. Bu dosyalardan 8 bin 67’si KHK’yla yaşamları değişmiş kişiler hakkındaydı, 33 dosya ise aralarında dernek, vakıf ve televizyon kanalıyla ilgili kapatma işlemine ilişkindi. Komisyon, 83 bin 900 başvuruyu reddederken, 34 bin 200 dosyayıysa halen incelemeye devam ediyor.

KHK’lılarsa İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere kurdukları platform örgütlenmesiyle “sivil ölüm mahkumu” oldukları gerekçesiyle hak arayış mücadelesi yürütmeye başladı. Ancak miting gibi etkinlikleri yasaklanan KHK’lılar sorunu, iktidar partisi AKP içerisinde de tartışma yarattı.

İstifalar ardından Erdoğan ile Arınç’ın KHK polemiği

Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi AKP kurucuları, hukukun üstünlüğü ve demokratik yönetim ilkelerinden uzaklaşıldığını vurgulayarak istifaları sonra yeni parti girişimlerini sürdürüyor. İstifa kararı alan son isim AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Mustafa Yeneroğlu. İstanbul Milletvekili Yeneroğlu, KHK’lılarca yapılacak eyleme polis müdahalesi gibi gelişmeleri “insan haklarına aykırı” diyerek eleştirmesiyle dikkat çekiyordu.

Yeneroğlu’nun eleştirileri AKP içerisinde hoşnutsuzluk yarattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebi üzerine AKP’den istifa ettiğini açıklayan Yeneroğlu, “Türkiye’nin önünde olan ve itibarını zedeleyen, bana göre vatanperverliğin de en asgari gereği olarak insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması noktasında hem partinin yetkili kurullarında hem de gerek duyduğum zamanda vicdanımın kaldırmadığı durumlarda eleştirilerimi kamuoyuyla paylaştım” dedi.

AKP’deki istifa zincirine yeni halkalar eklenip eklenmeyeceği merak konusuyken parti kurucusu ve eski başbakan yardımcısı Bülent Arınç da, KHK eleştirisiyle dikkat çekti.

Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Üyesi Arınç, “KHK bir faciadır. Katıldığım televizyon programlarında KHK’ya dikkat çekmek için Yüksek İstişare Kurulu maaşımın yarısını öğrencilere burs olarak, yarısını da KHK mağdurlarına vereceğimi söylemiştim. Çok eleştirildim fakat ben sadece KHK faciasına dikkat çekmek istedim. İhraç etmeyip şu yapılabilirdi; ben sizi 'gri liste'ye aldım. Ne olduğunuzu da çok bilmiyorum. Sizinle çalışmak istemiyorum. Fakat bu güne kadarki bütün yasal haklarınızı size geri veriyorum. Siz kamuda çalışmayın, gidin nerede çalışıyorsanız çalışın. Fakat insanlar böyle ihraç edilince yurt dışına çıkamıyor. Özel sektörde de ‘terörist’ yaftası yediği için iş bulamıyor. Pazarda da ‘terörist’ olarak görüldüğü için limon satamıyor. Sonunda OHAL süresince yargı yoluna da gidemiyor” sözleriyle gündemde.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Arınç’ın sözlerinden rahatsızlık duyduğunu “Esefle karşıladım” diyerek açıkladı. Erdoğan, bugünkü Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu toplantısını anımsatarak, “Bugün zaten bir toplantımız var, bunu da kendi aramızda değerlendireceğiz” ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın açıklaması ardından Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Arınç’ın yanı sıra diğer üyeler Cemil Çiçek, İsmail Kahraman, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin ve Yıldırım Akbulut’un katılımıyla toplandı.

Bahçeli: “Mağdur edebiyatına bel bağlanması hadsizliktir”

Bu arada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Arınç’ın KHK’lılarla ilgili çıkışına sert tepki gösterdi. Yazılı açıklamasında, “FETÖ’nün siyasi uzantıları konusunda henüz mesafe alınmaması da ister istemez kafalarda soru işaretlerine neden olmaktadır” diyen Bahçeli, KHK’lılarla ilgili mağduriyet eleştirilerine karşı delillere dayalı kesin kararlar alınması gerektiğini savundu. Bahçeli, “Kimin suçlu kimin suçsuz olduğu objektif delillerle ortaya koyulmalı, mağduriyet üzerinden 15 Temmuz’un sorgulanmasına kapı aralanmamalıdır. FETÖ’yle mücadelenin sulandırılmasının yanı sıra KHK faciadır değerlendirmesiyle birlikte mağdur edebiyatına bel bağlanması 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine büyük bir haksızlık ve hadsizliktir” dedi.

Seçilmişler yerine kayyum atanması da gerilim yaratıyor

Türkiye siyasetinde gerilim yaratan bir başka konu da seçilmiş belediye başkanları yerine kayyumların atanması.

AKP, HDP’li başkanlar yerine kayyum atanmasına karşı çıkan CHP’yi “terör ile işbirliği” yapmakla suçluyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Avrupa temasları sırasında kayyum atamalarına karşı çıkması üzerine “Türkiye’yi şikayet eden ahmak” ifadesini kullanmıştı. İmamoğlu ise, “Lafa ve lafı söyleyene bakarım” diyerek o düzeyde tartışmayacağını söyledi. Bugün Soylu yeniden İmamoğlu’na yönelik sözünü geri almayacağı mesajını verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, bugün İmamoğlu’na sahip çıktı ve AKP’nin belediye başkanlıklarına kayyum atama yaklaşımına karşı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Biz, kayyum atamasını asla doğru bulmuyoruz. Bu belediye başkanları gittiler, savcılıktan iyi hal kağıdı aldılar. Yüksek Seçim Kurulu bunların seçime girebileceğine karar verdi. Vatandaşın oyunu aldılar, geldiler, belediye başkanlığı yapıyorlar. Varsa bir suçları, suçüstü yapın, soruşturma açın, sözde bağımsız mahkemelerin en azından karar vermesini bekleyin” dedi.

Ancak CHP’nin tutumu, HDP cephesinde yeterli bulunmuyor. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, bugün CHP başta olmak üzere muhalefete geç olmadan hep birlikte hareket etme çağrısında bulundu.

HDP’li Buldan, “Kayyum gaspıyla halkın seçme, seçilme ve yönetme hakkı ortadan kaldırılmıştır. ‘Kürtler seçemez, seçilemez, seçse bile yönetemez, yönettirmeyiz’ denilmektedir. Bir taraftan milyonlarca Kürt seçmenin oyunu hiçe sayacaksınız sonra da kalkıp utanmadan ‘Bizim Kürtlerle bir sorunumuz’ yok diyeceksiniz. Siyaset tarihi böylesine ikiyüzlü, böylesine sahtekâr bir zihniyeti daha önce hiç görmedi. Böylesi bir ikiyüzlülüğü ve sahtekarlığı Türkiye, AKP hükümetiyle gördü. Bu düzenin adı; kayıtsız şartsız halkta olduğu söylenen egemenliğin halkın elinden alınıp kayyuma teslim edilmesidir. Bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı-Kayyum Sistemidir. Bu iktidar, kayyımı bir rejim haline getirmeye çalışmaktadır. Bunun için seçim sonuçlarını ortadan kaldırarak, yerel yönetimleri, siyaseti, toplumsal alanı topyekun kayyumlaştırmaya çalışmaktadır. Bekleriz ki Cizre’nin, Nusaybin’in, Kızıltepe’nin, Mardin’in, Diyarbakır’ın, Karayazı’nın sesi İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Adana’dan, Mersin’den de duyulsun. Karadeniz’den de duyulsun, ses verilsin. Demokrasiye hukuka, halk iradesine hep birlikte sahip çıkılsın. Eğer kayyıma bugün hep birlikte karşı çıkılmazsa, ortak mücadele verilmezse, yarın sıra İstanbul’a, Ankara’ya, başka kentlere mutlaka gelecektir. Saray’daki baş kayyımın hedefi seçimle kazanamadığı her yeri kayyumla ele geçirip Saray’a bağlamaktır. Bunu görmemek, anlayamamak tam bir siyasi körlüktür. Muhalefeti kayyumlaştırma tuzağını sorumlu herkesin görmesi, gereken demokratik tavrı ve cesareti bir an önce göstermesi gerekir. Aksi takdirde yarın geç çok geç olabilir. Verilen oylar ve sandıktan çıkan irade onurdur. Gün, bu iradeye, bu onura sahip çıkma günüdür. Gün demokrasiye sahip çıkma günüdür. Gün halka sahip çıkma günüdür” diye konuştu.

Belediye başkanlarının değiştirilmesi de KHK’lılarla başladı

31 Mart Yerel Seçimleri ardından seçilmiş HDP’li belediye başkanlıkları yerine görevlendirme yapılması, ilk önce seçilmiş isimlerin KHK’yla kamu görevlerinden ihraç edilmiş olmaları gerekçesiyle başlamıştı.

Yüksek Seçim Kurulu’nun 18 Nisan’daki kararıyla, HDP’nin seçilmiş belediye başkanlarının, KHK’yla kamu görevlerinden ihraç edilmiş isimler olduğu için, seçilme hakları olmadığına hükmedilmişti. Böylece HDP’nin kazandığı Erzurum’un Tekman, Van’ın Edremit ve Tuşba, Diyarbakır’ın Bağlar ilçeleriyle Kars’ın Dağpınar beldesinde belediye başkanlıkları AKP’li isimlere geçmişti.

İçişleri Bakanlığı’nın Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediye başkanlıklarına ilgili il valilerini görevlendirmesiyle, kayyum atamasıyla HDP’li seçilmiş belediye yönetimlerini değiştirme süreci devam ediyor. İçişleri Bakanlığı’nın haklarındaki “terör örgütü üyeliği” gibi terör soruşmaları gerekçesiyle yürüttüğü kayyum atama işlemleriyle HDP’nin kazandığı 15 belediye başkanlığı söz konusu ilin valisi ya da ilçe kaymakamı yönetimine bağlandı.

HDP, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde kazandığı 19 belediye başkanlığını kağıt üstündeki kararlar ile yitirmiş oldu.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG