Erişilebilirlik

Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Neden Engellenemiyor?


Her yıl 25 Kasım tüm dünyada Kadına Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlanıyor. Bu gün, giderek daha da önemli hale geliyor çünkü aralarında Türkiye’nin de yer aldığı birçok ülkede kadına yönelik şiddet engelleneceğine artarak devam ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre, dünyadaki üç kadından biri yaşamları boyunca en az bir kez fiziksel ya da cinsel saldırıyla karşı karşıya kalıyor.

Örgütün “Çok Ülkeli Aile İçi Şiddet” başlıklı araştırması, şiddetin Afrika, Doğu Akdeniz ve Güney Doğu Asya bölgelerinde daha fazla yaygınlık kazandığını ortaya koyarken, ülkelerin gelişmişlik düzeyi azaldıkça, bu saldırılarla ilgili şikayetlerin adli makamlara yansıtılmasının dikkat çekici bir şekilde azaldığı belirtiyordu.

Avukat Gülbahar: “Türkiye’deki kadınların %92’si uğradığı şiddeti resmi kurumlara bildirmiyor”

Uzun yıllardır kadın hakları için mücadele eden Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan Avukat Hülya Gülbahar, araştırmaların Türkiye’de şiddet gören kadınların büyük çoğunluğunun konuyu adli makamlara aksettirmediğini teyit ediyor.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Avukat Gülbahar, “Hacettepe Üniversitesi tarafından 2008 yılında yapılan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, kadınların %92’sinin hiçbir resmi kuruma başvurmadığını gösteriyordu. 2014 yılında bu araştırma yinelendiğinde sonuçların pek de değişmediği görüldü” dedi.

2014 yılında yinelenen araştırmaya katılan şiddet görmüş 2.358 kadının yalnızca %1,4’ü durumu kurum ve kuruluşlara bildirirken %44’ü ailesi ve arkadaşları dahil hiç kimseye anlatmamayı tercih ediyordu.

Gülsüm Kav: “Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla çıkarılan kanun kuşa çevrildi, uygulanmıyor”

Kadın Cinayetleri Durdurma Platformu’ndan Gülsüm Kav, 2012 yılında kabul edilen Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu’nun yeterince uygulanmamasının şiddete uğrayan kadınların durumlarını gizli tutmaya ittiği kanısında.

VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Kav, “6284 sayılı kanunu adeta ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Sıla Gençoğlu’nun uğradığı şiddet kamuoyunun gündemine gelene kadar sözünü ettiğim kanun ‘yuva yıkan kadın’ları koruyor diye propaganda yapılıyordu. Kanun kuşa çevrildiği için şiddete uğrayan kadınların ancak beşte biri yetkili mercilere yaşadıkları şiddeti taşıyorlardı. Gerektiğinde kadınlara mali destek sağlamayı da öngören bu kanun tüm şiddet uygulanan kadınlara mutlaka uygulanmalı. Ancak bu kanun unutturulmaya çalışılıyor” dedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu: “2013-2017 arası 1855 kadın öldürüldü”

Kadınların Türkiye’de uğradığı şiddet eylemleri, artan bir şekilde cinayetle sonuçlanıyor.

2013 yılından bu yana işlenen kadın cinayetlerini takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tespitlerine göre, 2013’te 237, 2014’de 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de ise 409 kadın öldürüldü.

2017 yılında öldürülen kadınların %63’ü eşleri, sevgilileri ya da aralarında babaları ve erkek kardeşlerinin de olduğu diğer aile bireyleri tarafından öldürüldü.

Soylu: “2017 Ocak-2018 Ağustos arasında 230 bin 226 şiddete maruz kaldı, 393 kadın öldürüldü”

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in konuyla ilgili soru önergesi üzerine uzun yıllardır ilk kez İçişleri Bakanlığı bir veri açıkladı.

Sonu önergesini cevaplayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2017 yılında 133 bin 809, bu yılın ilk 7 ayında ise 96 bin 417 kadının şiddete maruz kaldığını söylerken, 2017 yılının Ocak ayından 2018 yılının Ağustos ayına kadar erkek şiddeti sonucu 393 kadının öldüğünü belirtti.

Gülbahar: “Kadın cinayetleri, Sayın Bakan’ın açıkladığının iki katı”

Kendisine gelen bildirimleri ve medyada çıkan haberleri derleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bu rakamın çok daha fazlasını ispatladığına dikkat çeken Avukat Hülya Gülbahar, İçişleri Bakanlığı’nın elindeki rakamların bunun gerisinde olmasını şöyle izah ediyor: “Gerçekte Türkiye’deki kadın cinayeti sayısı kadına karşı şiddet olaylarının sayısı Sayın Bakan’ın açıkladığının da üstünde. Kadın Cinayetleri Platformu’nun verilerine göre, sadece bu yıl 363 kadın öldürüldü. Buna geçen seneki cinayetler de eklendiğinde Sayın Bakanın son açıklamasının iki katı tespiti ortaya çıkıyor. 2002-2009 yılları arasında kadın cinayetleri %1400 artış göstermişti. 2009 yılında dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 953 kadının öldürüldüğünü açıkladı. Ayrıca o açıklama kaza, intihar, zehirlenme ve benzeri gibi bazıları aslında kadın cinayetine kamufle amaçlı öldürme biçimlerini de içermiyordu. Bu açıklama toplumda infial yaratınca dönemin aile bakanı 2009 yılı toplamı için 171 kadının öldürüldüğünü açıkladı. Biz o zaman devletin kadına karşı şiddetle verdiği rakamların güvenilir olmadığını tespit edip kamuoyuyla paylaşmıştık. Aile bakanın açıklamasına göre, 2009 yılının son beş ayında Türkiye’de kadın cinayeti sayısının sıfır olması, daha da vahimi 2009 ilk yedi ayında öldürülmüş olan 700’e yakın kadının dirilmesi anlamına geliyordu.”

Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu, bu yıl Ocak ayında 28, Şubat’ta 47, Mart’ta 25, Nisan’da 30, Mayıs’ta 37, Haziran’da 39, Temmuz’da 37, Ağustos’ta 41, Eylül’de 45, Ekim’de 34 olmak üzere en az 363 kadının öldürüldüğünü tespit etti.

Bu kadınların %56’sı eş, sevgili, eski eş veya sevgili ile aile bireyleri tarafından öldürülürken sadece %3’ünün devlet koruması olduğu belirendi.

“Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmiyor”

Platformdan Gülsüm Kav, erkek şiddetinin önüne geçilebilmesi için 8 Mart 2012’de yürürlüğe giren ve İstanbul Sözleşmesi olarak anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin mutlaka uygulanması gerektiği görüşünde:

“Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ne imza attı, ama imza atmak yetmiyor. Sözleşmenin denetleme grubu olan GREVIO (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu) Türkiye raporunda devlet sisteminin mağdurları koruyamadığını, kadınların zaman zaman, yeniden mağdur edilme ve/veya çifte mağduriyete” uğradığına dair kanıtların olduğunu saptadı. Türkiye’nin durumu gerçekten vahim. Maalesef sıralamada Sahra Altı Ülkeler’in hemen üstünde yer alıyoruz. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşam hakkını korumak için tüm yasal tedbirleri alacaksınız’ diyor. Yani ‘aşı yapın, eşitlik aşısı yapın’ deniyor. bir kadın zarar görüyse ‘adaleti sağla, etkin bir kovuşturma olsun’ diyor ama bizde cezasızlık devam ediyor. Biz ceza indirimleri ile mücadele ediyoruz. Cinsel saldırılarda serbest bırakılmalar yüzünden kadınlar davalara gidemiyor.”

“Türkiye, dünya toplumsal cinsiyet endekslerinde her yıl geri gidiyor”

Kadına şiddetle kadının toplumsal hayatta eksik temsili arasında bir bağ kuran Hülya Gülbahar ise geleneklerin de kadına şiddete yol verdiği kanısında: “Türkiye’de kadına yönelik şiddet önlenemediği gibi kadınların istihdamı, siyasette temsili, bürokrasideki ağırlığı da azalıyor. Dünya toplumsal cinsiyet istatistikleri endekslerinde Türkiye’nin yeri her sene biraz daha geriye gidiyor. Dünyanın diğer ülkelerinden farklı olarak Türkiye’de kadına karşı ayrımcılık ve şiddetin artmasının ana nedeni, kadınlar ile erkeklerin hayatın her alanında eşit olduğu fikrinin bir devlet politikası olarak terk edilmesi hatta tam tersine eşitlik fikrine karşı savaşa açılmasıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin açıkça belirtiği gibi kadına karşı şiddetin altında yatan ana neden tarihsel, toplumsal, ekonomik olarak kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliktir. Şiddetle mücadele için öncelikle, kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve bunu engelleyen dini, kültürel kodların dönüştürülmesi gerekir. Türkiye’nin gelenekleri adı altında kadın erkek eşitliğini imha eden gelenekler tasfiye edilmeli.”

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG