Erişilebilirlik

Suriye’de Ateşkes Sürebilecek mi?


Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılması planlanan Suriye toplantısı konusunda uzmanlar tabloyu belirsiz görüyor.

Toplantının Ocak ayının 16’sı veya 18’inde yapılabileceği yönünde kulislere bilgi yansımıştı, son olarak Rusya’dan 23 Ocak’ta yapılabileceği yönünde bilgi geldi. Ancak gün geçtikçe Astana Toplantısı için nasıl bir müzakere masası kurulacağı konusunda sıkıntılar yaşandığı bilgisi kulislerde konuşuluyor.

Ankara’da 29 Aralık günü Rusya ile müzakere masasında ateşkes mutabakatı imzalamış muhalifler ile Şam rejimi ve İran arasındaki anlaşmazlıklarda yaşanmaya devam ediyor.

Suriye’deki ateşkes sürecini ve Astana Toplantısı’nın gelişimini, dış politika alanında uzman Doç.Dr. Sait Yılmaz ve Türk Dışişleri’nde Ortadoğu Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuş Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

“Suriye’deki savaş 10-15 yıl olarak düşünülmeli”

Ankara’daki ateşkes mutabakatı için “Böyle bir anlaşma gerekliydi” diyen Yılmaz, ancak Astana Toplantısı ile uzun süreli ateşkes sağlanması noktasında karamsar. Yılmaz, “Savaş ortalama 10-15 yıl olarak beklenmeli. Bu savaşı Suriye ve Irak olmak üzere iki cepheli olarak düşünmeliyiz. Neden ateşkese ihtiyaç vardı? Esad kazanımlarını konsolide ediyordu. Sahada 26 ayrı muhalif grup biliniyor. Kuzeyde Ahrar El-Şam, El-Nusra İdlib’e doğru çekildi. Muhalifler arasında zehirli karışım var. Buradaki tüm muhalif gruplar açısından bir gelecek olması bakımından ateşkes söz konusuydu. IŞİD’in sona ermesi, YPG’nin varlığı, El-Bab, Rakka ve Musul-Kerkük operasyonları ile ilgili durumlar netleşmeden ateşkes uzun sürmeyecektir. Ancak Esad’ın artık Şam’daki varlığı ve düşmeyeceği belli oldu” dedi.

Yılmaz, “IŞİD sorunu çözülmeden, YPG de temizlenmeden, Irak’ta ne olacağı belli olmadan ‘ortak harita’ üzerinde anlaşılmadan buraya barış gelmeyecek. Artık bunun tersine çevrilmesi kabiliyeti kalmadı” yorumunda bulundu.

“Kalıcı ateşkes çıkar mı, belli değil”

Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol ise, Türkiye’nin önceliği göç akımı ve güvenlik tehdidi nedeniyle Suriye’deki iç savaşı sonlandırma olarak belirtti. Çelikkol, Türkiye’de yaşayan 3 milyon Suriyeli var. Moskova’daki toplantı daha çok Suriye’de ateşkes sağlanması yönündeydi. Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda alınan bir karar var. Moskova’daki kararlar önemli. Kalıcı bir ateşkes için ön çaba olarak önemliydi. Astana’daki toplantı yapılabilirse kalıcı bir ateşkes çıkar mı? Bunlar henüz açık değil. Türkiye bir bakımından Halep’te insani krize çözüm bulunması için önemli bir adım atıldı ve bunun kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi isteniyor” diye konuştu.

Çelikkol, “Cenevre süreci içerisinde de bir siyasi çözümde şu anda Esad rejiminin belirli bir süre daha iktidarda kalmasını içeriyordu. Rejim ile muhalefet arasında bir görüşme öngörülüyor Astana’da. Ilımlı muhalefeti bir araya getirecek formül öngörüyor. Ateşkes ve anlaşmanın İran, Türkiye ve Rusya tarafından garantör olarak temini için çalışılması da önemli. Türkiye, ılımlı muhalefet üzerinde rol oynuyor. Rusya ve İran de rejim üzerinde rol oynuyor. Astana süreci de bu roller üzerinde duruluyor” görüşünü aktardı.

Kritik noktalardan birisi PYD-YPG mi?

Astana’da garantör ülkeler konumunda olacak Rusya, Türkiye ve İran arasında, Suriye’deki Kürtler konusunda görüş ayrılıkları biliniyor. Rusya’nın, Ankara’nın talebine rağmen PYD’nin Moskova ofisini kapatma girişiminde bulunmadığı gözlemleniyor.

PYD kaynaklı Türkiye ile İran arasında sorun bulunduğunu kaydeden Yılmaz, “Türkiye’nin YPG hassasiyeti gibi Rusya – İran anlaşmazlığı da denklemde görünüyor. Lübnan’da Hizbullah ve benzeri güçler savaşta etkili oldu. İran’ın Suriye’deki durumdan da beklentisi var. Şimdi Rusya bir anda burada İran’ı kenara itecek bir konum edindi. Bütün taraflar eğer toprak bütünlüğünde anlaşıyorsa YPG de dahil bütün örgütler düşman kabul edilmeli. Ancak masada görüşleri temsil edilmeli. Ama Astana’da bu nasıl sağlanacak göreceğiz” dedi.

Rusya ile Türkiye’nin görüş birliğine varmasındaki temel noktayı, toprak bütünlüğü noktasından kaynaklı gördüğünü ve öyle olması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “YPG de IŞİD gibi kangrendir. Hem Rusya’nın hem de ABD’nin ısrarına rağmen aksi olmaz. Sadece güçlü ulus-devlet yapısıyla Suriye’de kontrol sağlanabilir” düşüncesini paylaştı.

Türkiye’nin Suriye’de istemediği hususları anımsatan Oğuz Çelikkol da, “Türkiye, Suriye’nin parçalanması ve buradan başka devletler çıkmasını istemiyor. Suriye’de toprak bütünlüğüne verdiği önemi hep belirtiyor. Moskova’daki açıklamalar da Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapması bakımından önemliydi. Rusya, Türkiye ve İran Suriye’nin etnik, din temelli bölünmesinin istenmediğini ifade etti. Suriye’de DEAŞ’ın da kalması istenmiyor. Bu da Türkiye’nin hep ortaya koyduğu husus. Suriye’deki Fırat Kalkanı Operasyonu ise, iki terör örgütüne karşı hem DEAŞ’ın kontrol ettiği bölgelerin geri alınması hem de DEAŞ’ın boşalttığı bölgelerde PYD’nin hakim olması istenmiyor. Bu çerçevede gelecekteki durumu izlemek gerekiyor” diye konuştu.

ABD’de Trump yönetimi Suriye’yi nasıl etkileyecek?

Çelikkol ve Yılmaz, Suriye konusunda ABD’de iş başına gelecek Donalp Trump’ın nasıl bir politika izleyeceğini de denkleme dahil etmek gerektiğini görüşünde.

Çelikkol, “Suriye’de 5 yıldır iç savaş İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük insani sorunlardan birisini ortaya çıkarmış durumda. Artık bir çözüm bulunması gerektiğini ortaya koyuyor. Astana’daki toplantı yapılması, rejim-ılımlı muhalefet arasında bir yol haritası üzerinde anlaşma olup olmayacağı henüz açık değil. Askeri çözüm bulunamayacağı hem rejim hem de muhalefet tarafından genellikle kabul ediliyor. Astana sürecini, Cenevre sürecini tamamlayıcı olarak da görmek mümkün. Şimdi Trump nasıl bir Suriye politikası ortaya koyacağı da önemli Bunları da görmek lazım” dedi.

Yılmaz da, çözüm açısından Donald Trump beklentisine işaret ederek, “Son mesajları ve bazı radikal görüşleri ya da İsrail söylemleri diplomatik değildi. Ancak Türkiye için tehlikeli olan Kürtlerin bağımsızlığına olumlu baktığı nokta. Türkiye – ABD ilişkileri tarihin en kötü döneminde çatışma nokta getirmesidir. Ama nasıl bir yol izleyeceği iş başına gelince ortaya çıkacaktır” diye konuştu.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG