Erişilebilirlik

'Türkiye’nin Ekonomide Öngörülebilir Olmaya İhtiyacı Var'


Türkiye’de kamuoyuna açıklanan Yeni Ekonomik Program YEP, halka özellikle çalışanlara fatura çıkardığı, kamu harcamaları artışına dayandığı gibi farklı yönleriyle tartışılmaya devam ediyor. Prof. Dr. Yalçın Karatepe de o tartışmada iktisat bilimi açısından somut dayanaklardan yoksun olduğunu söylediği YEP’in, aksine yatırımcılar açısından öngörülebilir ekonomik yaklaşım gerektirdiğini vurguluyor.

'Türkiye’nin Ekonomide Öngörülebilir Olmaya İhtiyacı Var'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:09:51 0:00

Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Değişim Başlıyor” sloganıyla duyurduğu, 2020-2022 dönemini kapsayacak üç yıllık Yeni Ekonomi Programı’n yansımaları sürüyor. Albayrak’ın, geçen yıl 20 Eylül’de “Dengelenme, Değişim ve Disiplin” sloganıyla 2019-2021 dönemi için duyurduğu programın ardından bu ikinci programını inceleyen iktisatçılar, fazlasıyla olumlu tablo çizilmesinden yana endişelerini ifade ediyor. Mahfi Eğilmez, Mustafa Sönmez, Özgür Demirtaş, Uğur Gürses gibi iktisatçılar, sosyal medya mesajlarıyla YEP’e ilişkin endişelerini dile getiriyor. O tartışmada yer alan isimlerden birisi de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe oldu. Karatepe, siyasi iktidar ve Bakan Albayrak’ın aksine yeni YEP’in somut dayanakları olmadığını vurgulayarak, örneğin 2020 sonrası yüzde 5’lik büyüme hedefine nasıl ulaşılacağı şeklindeki iyimser beklentileri sorguluyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak

Ekonomist Karatepe, VOA Türkçe’nin sorularına verdiği yanıtta, YEP’in halka faturası konusunda özellikle halkın tüketiminde artış olacağı varsayımına karşılık halkın gelirini arttırıcı herhangi bir unsur göremediklerini ifade etti. Hükümet’in bu YEP’le birlikte, IMF’in ”Esnek çalışma” gibi iş güvencesi aleyhine bir takım düzenlemelere yeşil ışık yakmış olabileceğini işaret eden Karatepe, örneğin işçi, memur maaşlarını gerçekleşmiş değil, beklenen dolayısıyla da daha düşük orandaki enflasyona göre arttırma gibi IMF’in önerisine YEP’te yer verildiğini anlattı. Karatepe, Türkiye’de yaşayan her vatandaş gibi ekonomiden umutlu olmak istediğini ancak öngörülebilir, ekonomik gelişmeyi sağlayacak somut adımlara dayalı ekonomik tedbirler alınmadıkça bu yeni YEP konusunda ümitli olmadığını söyledi. Karatepe’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyleydi:

Enflasyon altında ücret zammı alacak vatandaş nasıl tüketecek?

VOA Türkçe: Yeni YEP ile ilgili genel değerlendirmeniz nedir? Geçen yılki ve yeni YEP arasında nasıl farklar görüyorsunuz?

Yalçın Karatepe: ‘Ekonomiden sorumlu Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak, ikinci Yeni Ekonomi Programı YEP’i açıkladı. İkinci diyorum çünkü geçen sene de YEP açıklamıştı. Bu programda geçen seneye göre revizyonlar yaptıklarını ve özellikle iyimser beklentilerini bu programa yansıttıklarını görüyoruz. Enflasyonun düşeceği, büyümenin 2020'den sonra yüzde 5’ler seviyesine çıkacağı, işsizlikte kademeli olarak bir gerileme yaşanacağı gibi oldukça iyimser beklentilerle oluşturulmuş bir program ile karşı karşıyayız. Ama bu programda ortaya konulmuş iyimser hedeflerin nasıl tutturulacağına ilişki sağlam dayanaklar olmadığını da açık biçimde görüyoruz. Örneğin, 2020 yılından itibaren ‘Türkiye ekonomisi üç yıl boyunca yıllık yüzde 5 oranında büyüyecektir’ öngörüsü var. Nasıl büyüyecekseniz? Bunun için ekonomik aktiviteleri arttırmanız gerekiyor. Bunu iki şekilde öngördükleri anlaşılıyor. Bunlardan birisi kamu harcamalarını arttırmaya devam edeceklerini çünkü bütçe açıklarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranını geçen seneye kıyasla yukarı çıkardıklarını görüyoruz. Dolayısıyla 2020, 2021 ve 2022 yıllarında bütçe açıklarının artarak devam edeceği öngörülüyor. İkincisi de vatandaşın artık para harcamaya başlamasını bekliyorlar. Bunu da YEP’te ‘Yurtiçi talepte artış bekliyoruz’ ifadesiyle çok açık bir biçimde görüyoruz. Bunun nasıl olacağı konusunda tereddütlerim var. Çünkü vatandaşlarca daha çok para harcaması için gelirinde artışı olması lazım. Ama bu gelir artışı işaretlerini bu programda göremiyoruz’

‘Kamu kontrolündeki ücret veya fiyat artışı gibi konularda beklenti niteliğindeki enflasyon oranını esas alarak artışa gidilmesi öngörülüyor. Örneğin 3 ay sonra yeni asgari ücret belirlenecek. Aralık ayı sonunda 2020 yılında uygulanacak asgari ücret belirlenecek. Bu belirlenirken hükümet, 2019 yılı içerisinde gerçekleşen enflasyonu değil 2020’ye enflasyon beklentisini dikkate alacağını programda ifade ediyor. Sadece asgari ücretle ilgili değil diğer bütün ücret artışları da benzer durum söz konusu. Örneğin, YEP’e göre bekledikleri enflasyon oranı yüzde 8,5 dolayısıyla asgari ücret kabaca yüzde 8.30 civarında arttırılacaktır. Şimdi 2019’da gerçekleşen enflasyon bunun üzerinde olduğu için bu vatandaşlar açısından reel olarak yoksullaşma anlamına gelecektir. Özetle geliri artmayan vatandaşın harcamalarını artırarak ekonomik aktiviteyi nasıl canlandırmasını bekliyorlar, ben hakikaten bu işi çözebilmiş değilim’

‘Dış ticaret gibi pek çok YEP’teki tahminleri dayandırdıkları varsayımları çok sağlam görülmediği için bu hedeflerin tutturulmasında ciddi soru işaretleri var. İktisatçılar ve piyasa tarafından karşılık bulmayan bir program gibi görünüyor’

IMF’in ‘esnek çalışma’ dediği iş güvencesizliği mi yaygınlaşacak?

VOA Türkçe: IMF’nin Türkiye’den talep ettiği hangi noktaları hükümet uygulayacak ya da uygulamayacak görünüyor?

Karatepe:‘Geçen hafta IMF Türkiye Raporu kamuoyuyla paylaşıldı. IMF’in Türkiye’den yapılmasını istediği birtakım düzenlemeler var. Bir kısmını bu YEP’te görüyoruz. Öte yandan IMF’in istediği iki şeyi Türk Hükümeti’nin yapmayacağı belli oldu. Bunlardan birisi bütçe disiplini. IMF, artan bütçe açığının sürdürülemez olduğunu, bunun disiplin altına alınması gerektiğini ve bütçe açığına bağlı bir büyüme modelinin orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir büyüme patikasına girmesine yol açmayacağını söylemişti. Programda gördüğümüz bütçe açıklarının Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) oranı geçen seneki program üstüne çıkmış olması, işte yüzde 3’ler civarında bir bütçe açığının ile sürdürüleceği anlaşılıyor. Bunun gerekçesini anlayabilirim çünkü ekonomik aktiviteleri canlandırabilmek için 2019’da yaptıkları gibi 2020, 2021 ve 2022 yıllarında da kamu harcamalarına önem verecekler görünüyor. Diğer bir konu, IMF’in talep ettiği ama bu programda dikkate alınmayan konu, Türkiye Varlık Fonu. Bu fon kurulduğundan beri Türkiye’de önemli soru işaretlerine yol açtı. Bunlardan en önemlisi Türkiye Varlık Fonu’nun bütçe dışında bir yapı olması nedeniyle denetlenmesi, şeffaflığı, maliyetleri, harcamaları gibi konuların kamusal olarak kontrol etmeye imkan olmaması. IMF’se, Türkiye Varlık Fonu’nun bütçeyle ilişkilendirilmesini talep etmişti ki gerçek bütçe rakamlarını oradan görelim. Aksi takdirde Türkiye Varlık Fonu’nun bir paralel Hazine gibi hareket edeceği ve birtakım harcamalar buradan yapılacağı söyleniyor.’

‘IMF’nin talep ettiklerini YEP’e koyduklarını da görüyoruz. Biraz önce bahsettiğim ücret artışları meselesi. IMF bunu açıkça yazmış diyor ki ‘Siz bütün artışları beklenen enflasyona göre yapınız’. Ücret artışlarının buna göre olacağı çok açık biçimde bu programda yazılmış. İkinci bir konu da IMF’in önerdiği şeylerden bir tanesi, Türkiye’de esnek çalışma diye tanımlanan bir konu var. Esnek çalışmadan kast edilen şey şu; Çalışanların işten çıkartılmasını kolaylaştıracak mekanizmaların kurulmasını istiyor. Türkiye’de çalışanların iş güvencesine yönelik önemli mekanizmalar var. Kıdem tazminatı, ihbar uygulaması vesaire gibi düzenlemeler var. Bu düzenlemeler, işten çıkarmayı biraz zorlaştırıyor. IMF de bu konularda değişikliklere gidilip işçi çıkarmayı kolaylaştıracak taleplerde bulunuyordu ve bunu esnek çalışma olarak adlandırılıyordu. Hükümet’in de bu konuda adımlar atacağı anlaşıyor. Çünkü bu programda esnek çalışmayı yaygınlaştıracakları adımları belirtiyor. Bunun da sosyal paydaşlara danışılarak yapılacağı söyleniyor çünkü geniş halk kesimlerini ilgilendiriyor.’

‘Ayrıca kamu-özel işbirliği olarak adlandırılan yapılar var. Şehir hastaneleri, otoyollar, köprüler, havaalanları gibi. Hükümet şimdiye kadar ‘Biz bir kuruş para harcamadan yatırımlar yapılmasını sağlıyoruz’ diyordu. Fakat biz biliyoruz bu projeler için kamusal yükümlülükler oldukça fazla. Belirli sayıda araç geçişi, hasta sayısı gibi yükümlülükler yerine gelmezse devlet bütçesinden ödeme yapılması söz konusu. IMF, bunun açık şekilde bütçe ile ilişkilendirilmesini talep ediyordu. Bu programda buna atıf yapıldığını görüyoruz.’

İstanbul Borsası’nda kimin parası olduğu öğrenilemeyecek mi?

VOA Türkçe: YEP’te İstanbul Borsası işlemlerinde nasıl bir değişiklik görülüyor?

Karatepe:‘Çok ilginç bir şey var böyle bir cümleyle geçmişler bir program içerisinde. İstanbul Borsası’nda yüzde 60 oranında yabancı yatırımcı var yani hisse senetleri onlar tarafından satın alınmış. YEP’te şimdi ‘Omnibus’ diye daha önce anlamını bilmediğim İngilizce bir ifade var. Ben de YEP’te görünce baktım neymiş diye ve bir yatırım hesabı altında farklı kişilere ait parayı yönetebilmeye imkan veren bir düzenlemeymiş. Dolayısıyla İstanbul Borsası’nda ‘Omnibus” bir hesap oluşturulduğunda bunun altında kimin parası olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Mevcut durumda bireysel yatırımcılar kamuoyuna açıklanmasa bile denetleyici otoriteler için bilgileri kayıtlarda tutuluyordu. Şimdikiyse denetleyici durumu, şeffaflığı ortadan kaldırabilecek bir düzenleme. YEP’te bununla Türkiye’ye sahibi bilinmeyen para gelişini kolaylaştırma hedefi güdüldüğünü düşünüyorum. Böylece borsa endeksinde yukarıya eğilim sağlanarak, Türkiye ekonomisinde iyiye gidiş algısının oluşturulması hedefleniyor gibi görünüyor.’

“Türkiye ekonomisi öngörülebilir olmadıkça ümit değilim”

VOA Türkçe: Bu YEP çerçevesinde Türkiye ekonomisinden, geleceğinden umutlu musunuz?

Karatepe:‘Ben umutlu olmak istiyorum çünkü bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak ekonominin iyiye gitmesi hem diğer vatandaşlar hem de benim refahımı doğrudan etkileyen bir şeydir. Fakat somut, ayakları yere basan, gerçekçi hedefleri olan ve bu hedeflere ulaşmak için kullanacağı araçları sağlam bir biçimde ortaya koyan bir programla karşı karşıya değiliz maalesef. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin bu YEP’le iyiye gideceğine dair benim bir beklentim var mı? Hayır. Türkiye ekonomisi biraz kontrol dışında kendi şartları içerisinde bir yerlere varmaya çalışıyor, ama ekonomi yönetimi ekonomiyi düze çıkaracak sağlam politikalar hayata geçiremiyor. İlk yapılması gereken Türkiye’nin öngörülebilir olmasını sağlamak. Ben bu programda Türkiye’nin öngörülebilir olmasını sağlamaya yönelik herhangi bir tedbir göremedim. Bütün ekonomik kararlar gelecekte sonuç doğurur. Geleceğe ilişkin kararlar sağlam değilse belirsizlik durumu olur ve yatırımdan kaçınılır. Özetle, kısa vadede belirli sonuç doğurması mümkün olan kararlarla Türkiye ekonomisini uzun vadede sağlıklı bir yere götürmek mümkün değil. Dolayısıyla 2020, 2021 yıllarından ümitli miyim? Maalesef şimdiki rakamlar çok ümitli olmama imkan vermiyor.’

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Donald Trump’ın sus payı davasında yeni aşamaya geçildi – 22 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG