Erişilebilirlik

"Pandemi Dış Politikayı ABD Gündeminden Düşürdü"


"Pandemi Dış Politikayı ABD Gündeminden Düşürdü"
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:09:59 0:00

2020 ABD Başkanlık seçimine sadece aylar kaldı. Yarış tüm hızıyla sürerken, Amerika bir yandan Corona virüsüyle mücadele ediyor, bir yandan da tarihinin en önemli protesto gösterilerine tanıklık ediyor. Bu süreçten Türk- Amerikan ilişkileri nasıl etkilendi? Başkanlık yarışında son durum ne? Yaşananlar Amerikan ekonomisini nasıl etkiledi? Bu soruları Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi CSIS Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza’ya yönelttik.

Amerika, 2 buçuk milyondan fazla vaka, 130 bine yaklaşan can kaybıyla Corona virüsünden en çok etkilenen ülke. Sağlık alanında yaşanan bu kriz hem Amerikan ekonomisini, hem de Amerika’nın iç ve dış siyasetini derinden etkiledi. Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi CSIS Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza’ya göre, bu durum Türk Amerikan ilişkileri için de geçerli:

"Dış politika Amerika'nın gündeminden düştü. Doğal olarak bu pandeminin getirdiği hasar, hem sağlık açısından hem de ekonomik açıdan hem Başkan Trump yönetiminin, hem de Kongre’nin tüm dikkatini çekti. Hatta bu arada Kongre’nin uzun bir süre oturum yapmaması, Kongre’nin dış politikaya girmesini daha fazla etkiledi diyebiliriz. Bu dönemde bir takım temaslar, doğal olarak ülkeler arasındaki temaslar devam etti başkanlar arasında. Başkan Trump ve Başkan Erdoğan arasındaki temaslar, en azından dört tane telefon konuşması oldu Mart, Nisan, Mayıs, Haziran’da. Bu konuşmalar dış politikaya bir noktaya kadar yön verebilir. Zira Trump’ın altında bir sivil ve askeri sistem var. O sistemin de, yukarıdan aldıkları talimatları uygulamaları gerekiyor. Uygulanıp uygulanmadığını Trump’ın Beyaz Saray’daki takımının takip etmesi gerekiyor. Zaten Trump'ın Corona pandemisinden önce de bu konularda çok dikkatli olmadığı, konuşup hatta söz verip onu uygulamadığını gördüğümüz için şu anda Türk-Amerikan ilişkilerinin buzdolabında demeyelim ama diğer, ABD’nin diğer ilişkileri gibi gündemden alt kademelere düştüğünü ve pandemiden önce de gündemde olan konuların ve sorunların giderilmediğini söyleyebilirim."

Türk Amerikan ilişkilerine damgasını vuran gelişmeyse, F-35 savaş uçaklarının program ve üretim ortağı olan Türkiye’nin, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın alması sonrasında ABD tarafından bu programdan çıkarılmış olmasıydı. ABD buna gerekçe olarak F-35 savaş uçaklarının gizli bilgilerinin Rusya tarafından öğrenilmesi riskini ve S-400’lerin NATO sistemleriyle uyumlu olmamasını göstermişti. Amerika Savunma Bakanlığı Pentagon’un bu hafta Türkiye’nin programdan çıkarılmış olmasına karşın uçağın 139 parçasının Türk üreticilerden satın alınmaya devam edeceğini açıklaması konuyu bir kez daha gündeme taşıdı.

Bülent Alirıza, "Sadece S-400 değil, onunla bağlantılı olarak Türkiye’nin almak istediği hatta parasını bile verdiği ve üretiminde de baştan beri önemli bir rol oynadığı F-35 savaş uçakları var. Onun ötesinde CATSAA diye tanımlanan yaptırımlar var. Bu üç konuda herhangi bir olumlu gelişme olmadı. Hatta hatta olumsuzdan bahsedebiliriz, o da ne? Türkiye'nin parasını verdiği F-35'lerin Amerikan Hava Kuvvetleri'ne transfer edilmesi" şeklinde konuştu.

Türkiye, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın yeni yayınlanan kitabında yer alan iddialarla bir kez daha Washington gündemine taşındı. Bolton’ın Trump yönetiminde görev aldığı dönemi anlatan kitabı Washington’da büyük yankı uyandırdı.

Alirıza, "Bolton’un bunları yazması ulusal güvenlik danışmanı olarak bir yıldan fazla Trump'ın yanında çalışan bir yetkili olarak söylemesi önemli fakat kendisine yöneltilen eleştiri ‘Tamam madem eğer bu kadar rahatsızsaydın, niye görevden ayrılmadı? İki, madem ki bu göreve layık değil diyorsun, azledilme sürecinde sana iletilen, Kongre’den iletilen davete niye icabet etmedin? Onları orada söyleyebilirdin. Belki o süreci etkileyebilirdin. Fakat ben bir tarihçi-analist olarak yazdıklarını ilginç buldum. Bunları zaten daha önceden de duymuştuk. Mattis, eski Savunma Bakanı görevden ayrıldıktan sonra buna benzer şeyler söyledi fakat bunu Bolton’un çok açık bir şekilde yazması tabii doğal olarak Trump’ın dış politika olarak konusundaki ne kadar başarılı veya başarısız olduğu konusunda olumsuz görüşü daha da pekiştirdiğini söyleyebiliriz" dedi.

''Bence bu virüs Trump’ın aleyhine, Biden’ın lehine oldu''

Bu iddialar tartışılırken, bir yandan da Kasım ayındaki Başkanlık seçimi yaklaşıyor. Ancak Corona virüsü salgını her iki adayın seçim çalışmalarını da derinden etkiledi: "Bence bu virüs Trump’ın aleyhine, Biden’ın lehine oldu. Trump, seçimi, 2016 seçimini kazandığı günün ertesi günü zaten açıklamıştı adaylığını, devamlı bir seçim kampanyası modunda olduğunu söyleyebiliriz. Bu gibi mitinglerden zevk alan ve onu destekleyen grubu da daha da teşvik etmek için kullanan bir başkan. O yüzden seçim kampanyası yapamaması onu olumsuz bir şekilde etkiledi diyebiliriz. Biden’ın Delaware’deki evinde takılıp kalması, kendisini daha doğrusu kendisinden beklenen performansı seçimde olumsuz bir şekilde etkilemediğini sanıyorum. Zaten kamuoyu araştırmaları da onu gösteriyor. Konuyu biraz daha genişletip tarih perspektifinden bakarsak, bu pek anormal bir durum değil. Zira Trump, hem kendisini sevenlerin hem de kendisini sevmeyenleri pekiştiren, onları kutuplaştıran bir başkan ve genellikle ABD başkanlık seçimleri Amerikan siyasetinde bir deyim var, genellikle başkanı indirmek isteyen rakipleri kazanmaz, başkanlar kaybeder diye, 1976'da Jimmy Carter'ın Nixon’a tepki yüzünden seçimi kazanması beklenmedik bir şekilde, Reagan’ın 1980'de Jimmy Carter’ı yenmesi İran krizinden dolayı rahatsızlık dolayısıyla, 1992'de 12 yıllık Cumhuriyetçi iktidardan sonra Arkansas Valisi Clinton’un seçimi kazanması, ondan sonra onun yaptığına, yaptıklarına karşı olumsuz bir tepki oluştuğu için Bush’un 2000'de kazanması, ondan sonra 2008'de Obama'nın Bush’a karşı Irak savaşı ve diğer konular yüzünden olan tepkiyi kullanması yüzünden, başkanların, bu başkanların kaybettiğini, ona karşı çıkanların kazandığını görebiliriz. Ona benzer bir durum şu an da bence geçerli. Biden’ın çok ciddi bir seçim kampanyası yapması bence gerekmiyor, Trump’a karşı olanlar zaten motivasyona pek ihtiyaçları olmayan kesimler zenciler, Latinler, üniversiteye gitmiş olan kadınlar, bir de Corona virüsü nedeniye geçmişte Trump’a çok destek veren, dolayısıyla geçmişte Trump’a destek veren yaşlılar Corona virüsüne karşı tepkisinde başarılı olmadığına inandıkları için Trump’ta desteklerini çekiyorlar, belki Biden’a vermiyorlar fakat şu andaki kamu araştırmaları gösterdiğine göre, Biden’ın favori olduğu ve şu anda onun atbaşı değil, bayağı fark attığını görürüz. Tabii önümüzde bir 4 ay daha var ama bu üç kriz, birbirini etkileyen üç kriz ile boğuşan Trump, Corona virüsü pandemisi, ekonomik kriz, inanılmaz boyutlara varan bir işsizlik var. Ve tabii o zencilerle yaşanan sorunlar… Üçünde de olumsuz puan alıyor kamuoyu araştırmalarında ve eğer büyük bir hata yapmazsa Biden, açık ara favoridir. Eğer mucizevi bir formül bulup seçim kampanyasındaki kampanyanın seyrini değiştirmezse Trump da bu seçimi zor kazanır gibi görünüyor."

Biden kazanırsa Türk-Amerikan ilişkileri nasıl etkilenir?

Ülke genelinde yapılan anketler, Biden’ın önde olduğunu gösteriyor. Peki anket sonuçlara sandığa da yansır ve Başkanlık koltuğuna Joe Biden oturursa, Türk Amerikan ilişkilerinin seyri nasıl olur?

Bülent Alirıza, "Biden’ın geçmişte Türkiye ‘ye karşı özellikle Kıbrıs konusunda genç bir senatör olarak 1974 Kıbrıs Operasyonu’ndan sonra bir pozisyon aldığı doğru, sadece Kıbrıs değil onunla bağlantılı olarak Yunan lobisi ile yakın temas içinde olduğu de doğru. 1999-2000 yılında rahmetli Bülent Ecevit ve İsmail Cem’le yaşadığı gerginlik var Senato’da fakat ondan sonra unutmayalım 8 yıl başkan yardımcılığı yaptı. Obama döneminde yeni bir balayı yaşadı diyebiliriz Türk Amerikan ilişkileri. O yeni balayında Biden da önemli bir rol oynadı. 2011 yılında Türkiye’ye başarılı bir ziyaret gerçekleştirdi. Ondan sonra tekrar gitti ama 2011 ziyareti önemli bir ziyaretti, Biden hakkındaki olumsuz görüşleri büyük ölçüde Ankara'da silmiş oldu. Tabii gelirse tecrübeli bir takım getirmesini bekliyorum. Çok erken onu konuşmak için. Örneğin, eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns’ü Dışişleri Bakanı yaparsa, Tony Blinken’ı milli güvenlik danışmanı yaparsa ki ikisini de yapmayabilir fakat ona benzer isimlerin gelmesini bekliyoruz. İkisi de işi çok iyi bilen, Türk-Amerikan ilişkilerine damga vuran insanlar ve ana konularda çok büyük bir değişiklik yani Türkiye ile ABD arasındaki ittifak ilişkisine dayalı yaklaşımda bir değişiklik beklemiyorum. Nerede değişiklik bekliyorum? O da başkanlar arasındaki diyaloğun şu andaki gibi yakın olmasını beklemiyorum. Ankara bunun o şekilde devam etmesini istese bile, Washington’da Trump’ın Erdoğan’la çok yakın bir ilişki içine girdiğine dair bir intiba var. Demokratlar da buna karşı çıkmışlar ve Biden, bu sebepten ve bir de daha geleneksel bir dış politika mekanizması oluşturup yöneteceği için öyle bir şey beklemiyorum" diye konuştu.

Bu ihtimalin olması bir başka soruyu da beraberinde getiriyor. 8 yıl boyunca Başkan Yardımcılığı görevi yürüten Biden, Başkan olması halinde kimi yardımcısı seçecek. İşte bu konuda atacağı adımı partiden gelen baskılar belirleyecek gibi görünüyor.

Bülent Alirıza şunları söyledi:

"Kadın seçeceğini söylüyor. Bir zenci kadın seçme konusunda kendisine parti içinde ciddi bir baskı var yine spekülasyon olacak ama zenci bir kadın örneğin California Senatörü Kamala Harris gibi birini seçebilir. Ama unutmayalım bu Biden’ın Başkan Yardımcısı olduğu dönem için de geçerlidir, başkan yardımcılarının etkisi çok sınırlıdır ve genellikle başkanlar yön verir, bunu herkesten daha iyi tabii Biden biliyor."

Biden’ın Başkan seçilmesi halinde siyah bir kadın başkan yardımcısı seçeceğine kesin gözüyle bakılırken, siyahlar da son haftalarda hak arayışlarını yüksek sesle dillendirdi. George Floyd’un ölümü, bu kitleleri sokağa taşıdı. Çalışmalar, siyahların Corona virüsünden daha çok etkilendiğini ortaya koyarken, salgın, yıllardır süren haksızlıkların üzerine dökülen benzin olarak yorumlanıyor:

"Üç kriz de birbirini aslında etkiliyor ve tetikliyor. Unutmayalım ölenlerin yüksek oranda nüfustaki baza göre söylüyorum, büyük bir çoğunluğu nüfustaki oranlarına nispeten zenciler, sokağa dökülen de zenciler. Kendilerine yapılan bir haksızlıktan dolayı sokağa dökülmüşler fakat sağlık sorunları belli ki gündeme gelmiş, işsizlik onları da etkilemiş tam oranı bilmiyoruz ama bayağı zenci etkilenmiş, onun ötesinde tabii bunların geleneksel sorunları var polisle, hapishanedekilerin yine yüksek bir oranı zenci. Bütün bunlar birikmiş, bir de Trump’a karşı olan ki bunu seçimden hemen sonraki büyük nümayişte de görmüştük, alttan alta zaten devam ediyordu son dört yıl boyunca da, o da sonunda sokağa yansıdı ve sokakta gördük."

''Ekonomik tablo yarışta Trump için eksi puan''

Tüm bu yaşananların ekonomiye yansımalarıysa olumsuz oldu. Bülent Alirıza’ya göre tablo kötü. Bu da göreve geldiği günden bu yana ekonomideki başarılarıyla övünen Trump için Başkanlık yarışında eksi bir puan:

"Trump her zamanki iyimser tarzıyla bunun bir V tipi bir iyileşme olacağını yani dibi bulduktan hemen sonra eski duruma hatta ona inanılırsa daha da iyi bir konuma geleceğini söylüyor. Fakat çoğu, ki buna IMF de dahil, dün CSIS’in başekonomistiyle konuştum, çok kötü bir tablo çizdi. Şu anda işsiz olanların tekrar iş başına dönmeleri onları istihdam eden işyerlerinin normale dönmesi çok zor olacak. Sadece restoranlara bakalım. Restoran sektörü tamamen şu anda bir darbe yemiş durumda. Onlar ne zaman normale dönecek, o restorana giden insanlar ne zaman tekrar dönmeye alışacak? Ne zaman orada çalışan insanlar alınacak? Havacılık sektörüne bakın, havayolları çok fena bir darbe yemiş yine o da sağlık krizinin bitmesiyle bağlantılı. O yüzden ben çabuk toparlanmasını beklemiyorum Amerika’nın ama tabi Amerika’nın hemen hemen sınırsız bir para basma yetkisi, sonunda dolar bir rezerv para birimi dolayısı ile trilyonlar verip ekonomiyi sağlam tutmaya çalışmış. Bu diğer ülkelerden farklı bir durum ama sonunda bir noktaya kadar yapabilirsiniz bunu. Bunun sonunda ekonominin kendisini toparlaması lazım. O da, ekonomik güven de sağlık krizinin bitmesine dayalı. Trump açısından, siyasi açıdan değerlendirdiğimizde bundan daha kötüsü olamazdı. Zira Trump kendisi hakkındaki bütün olumsuz görüşe rağmen ‘Bakın ekonomi ne kadar iyi gidiyor, işsizlik en düşük orana düşmüş, beni sevmeyebilirsiniz ama bana oy verin, bu devam etsin’ diyordu ve bir dereceye kadar da Amerikan kamuoyunu etkileyebiliyordu. O kart elinden alındığı için Trump’ın karakteri yönetme stili ve inişli çıkışlı tutarsız yaklaşımları gündeme geliyor ve onun karşısında Biden’ın ‘Ya işte bırakın ben ekonomiyi düzelteyim' demesi eskisi kadar önemli değil fakat o da bir faktör, çok yeni bir şey söylemesi gerekmiyor. Hangi Başkan iktidardaysa, bir ekonomik kriz geldiğinde onun faturasını ödüyor. Trump’ın da bundan farklı olacağını sanmıyorum."

Kısacası Amerika Corona virüsü salgını ve siyahların protestoları gölgesinde bir seçime gidiyor. Sonucu da bu süreçte adayların tutumları ve atacakları adımlar belirleyecek.

XS
SM
MD
LG