Erişilebilirlik

‘OHAL Kalkmıyor Adı Değişiyor’


15 Temmuz Darbe Girişimi’nden beş gün sonra ilan edilen Olağanüstü Hal, 19 Temmuz 2018 itibariyle yürürlükten kalktı. Üç ay aralıklarla yedi kez uzatılan ve iki yıl süren OHAL döneminde Türkiye iki kez sandık başına gitti, otuz altı adet Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı.

Bu süreçte yaklaşık 130 bin kişi kamudan ihraç edildi, 1500’den fazla vakıf ve dernek kapatıldı.

İki yıllık OHAL döneminin sona ermesi Türkiye’nin yeninde demokratik bir hatta gireceğinin işareti olarak kabul edilebilir mi?

İnsan hakları çalışmalarıyla bilinen Mazlumder’in eski başkanlarından, Halk ve Adalet Platformu kurucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, OHAL’in kalıcı olarak kaldırıldığını düşünmüyor.

Gergerlioğlu: “ İktidar mecbur kaldığı için OHAL’i kaldırdı”

24 Haziran Seçimleri’nde Halkların Demokratik Partisi’nden Kocaeli milletvekili seçilen Gergerlioğlu, Amerika’nın Sesi’ne verdiği röportajda iktidarın ağırlaşan dış baskı nedeniyle OHAL’i kaldırdığı görüşünde:

“İki yıldır, dört gözle OHAL’in bitmesini bekliyorduk. Her üç ayda bir ve tam yedi kez ülkeyi daha rahat yönetebilmek için keyfi nedenlerle uzatılıyordu. Bu süreçte inanılmaz vicdansızlıklar yapıldı. OHAL’in oluşturduğu tablo çok vahim. 200 bin gözaltı, 70 bin tutuklama gerçekleştirildi. Cezaevleri %100 kapasitesini doldurdu. 30 bin fazla tutuklu barındırıyor. Konuştuğumuz cezaevi müdürleri dahi ‘halimiz perişan’ diyor ve sıkıntıları kabul ediyorlar. Uzun tutukluluk süreleri, geciken iddianameler hukuku mahvetti. Daha iki gün önce 1,5 yıldır tutuklu olan bir üniversite öğrencisinin ailesini ziyaret ettim. Daha iddianameleri yok. Bugün bir kez daha uzatılmadı çünkü dünya bu durumu artık kabul etmiyordu. Ellerinden gelse bitirmeyeceklerdi ama mecbur kaldılar.”

Gergerlioğlu: “Hukuka dönme ihtimalimiz yok”

HDP Kocaeli milletvekili, Meclis’e girdikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na verdiği yazılı önergelere yanıt alamamasının OHAL sonrası dönem hakkında negatif fikir verdiğinin altını çiziyor.

Geregerlioğlu, “Bence maalesef hukuka dönme ihtimalimiz yok. Demokrasi zaten ayaklar altında. Kaldırıldığı söylenen OHAL’in çıkarılmak için uğraşılan yasalarla üç yıl daha devam ettirilmek istendiğini anlıyoruz. Valilere, istemediği kişileri 15 gün boyunca kente sokmama yetkisi verildi. Cumhurbaşkanı istediği vakfı, sendikayı, gazeteyi kapatabilecek. Soru önergelerime bakanlıklar yanıt vermiyor, üç maymunu oynuyorlar. Binlerce akademisyen ihraç edildi. Pasaportlarına el kondu. Açlığa mahkum edildiler. Cumhurbaşkanı’nın pasaportlarla ilgili bir beyanı vardı ama arkası gelmedi. Şimdi OHAL kalktı deniyor? Nerede kimin için OHAL kalmış?”

Gergerlioğlu’nun dikkat çektiği konulardan biri, ihraç edilen akademisyenlerin durumu oldu. 12 KHK ile toplam 6 bin 41 akademisyen ihraç edildi. Bu akademisyenlerden 404’ünün üniversiteleriyle bağları “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için kesildi. Pasaportlarına el kondu. Emekli olanların maaşları kesildi.

Dr. Müftüoğlu: “OHAL’i kalıcı hale getirmek hedefleniyor”

2017’nin Mayıs ayında çıkarılan KHK’yla kamu görevinden ihraç edilmeden önce Marmara Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Özgür Müftüoğlu da son çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin OHAL sonrası demokratikleşme beklentisini boşa çıkardığını söyledi.

Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulunan Müftüoğlu, “OHAL ilan edilmeden önce ülkemiz ne kadar demokratikti? Kalktıktan sonra ne olacak? Açık olan bir şey var, Türkiye’de uzun zamandır hukukun üstünlüğü ve adalet hep problemliydi. OHAL’le daha da vahim oldu. Uzun tutukluluk sürelerine, adil yargılanma hakkının ihlali eklendi. OHAL’in kalkmasının arefesinde iktidarın uzun zamandır hukuk ihlallerini devam ettirecek düzenlemeler yaptığını gördük. Bana kalırsa bugün OHAL’in kalıcı bir hale gelmesi hedefleniyor. İktidarın 3 yıl boyunca kamu çalışanlarını istediği an işten çıkarma hakkına sahip olması önümüzdeki süreçte adaletin sağlanması konusunda umut vermiyor. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri gibi keyfi uygulamalar, mağduriyetlerin kalıcı hale geleceğinin işareti olarak kabul edilebilir” dedi.

Yaklaşık 400 Barış Akademisyeni’nin yargılandığını ya da yargılanmakta olduğunu belirten Dr. Müftüoğlu, ‘güçlü bir tek adam rejiminin olduğu ortamda yargıçlar nasıl adil yargılama gerçekleştirebilirler?’ diye soruyor.

OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla 170 medya kuruluşunun yayınına son verildi. Gazeteciler hakkında 3000’den fazla soruşturma açılırken DİSK Basın İş’in rakamlarına göre 164 gazeteci cezaevinde.

Faruk Eren: “OHAL sonrasında da gazetecileri ağır bir dönem bekliyor”

DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Canan Coşkun hakkında bugün 2 yıl 3 ay mahkumiyet verilmiş olmasının OHAL sonrası dönem oluşacak ortam hakkında kuşkuya yer bırakmayacak bir fikir verdiğini söyledi.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Eren, “Gazeteci Canan Coşkun, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatlarının tutuklanmasına ilişkin soruşturma dosyasında kısıtlama kararı olmasına rağmen ‘soruşturmayı tehlikeye atacak şekilde haber yaptığı, gizli tanığı teşhir ettiği’ iddiasıyla TMK 6/1 kapsamında 2 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. İstinaf mahkemesi kararı onarsa Canan Coşkun cezaevine girecek. Dava haberinde tanık ismi yazdığı için bu ceza everildi. Bu cezalandırma yeni dönemin de ne kadar ağır geçeceğinin habercisi. Yeni dönemde Türkiye’deki gazetecilerin başına ne geleceğin habercisi çok ağır karar. Baskılar devam edecek. OHAL kalkmıyor adı değişiyor. Hatta yeni sistemle birlikte, OHAL’de olmayan bazı uygulamalar kalıcı hale gelecek” dedi.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG