New York Times, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusunda patlak veren dünyanın en büyük ikinci Ebola salgınının kontrolden çıkmak üzere olduğunu bildiriyor. Gazete yeni ve etkili Ebola aşısının salgının baş gösterdiği ilk aşamada başarı sağlamasına rağmen yeni vakaların son iki aydır hızla arttığın yazıyor. Habere göre salgını kontrol altına alma çabalarına ekte vuran etkenlerden biri, tedavi merkezlerine ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar. Ebola’nın kökünü kazımayı amaçlayan ulusal hükümete duyulan şüphe ve hastaları tedavi merkezlerine göndermeye çalışan yabancı sağlık yetkililerine yönelik güven eksikliği. Doktorların ve tedavi merkezlerinin saldırıya uğramasından sonra çalışmalara ara verilmesi, Ebola virüsünün yayılmasına neden oldu. Bazı yardım kurumlarının virüsün en yaygın olduğu bölgelerdeki sağlık personelini geri çekeceğini açıklamasıysa Ebola’yla mücadeleye büyük bir darbe indirdi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Kongo’da şimdiye kadar bin 1550 kişi Ebola salgını nedeniyle yaşamını yitirdi. Ancak yardım örgütleri, ölü sayısının çok daha yüksek olduğu uyarısında bulunuyor.
Washington Post ise Demokrat Parti başkan aday adayları arasında şu anda en yüksek oy oranına sahip olan eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın partinin liberal kanadına hitap etmeyi, geçmişin hatalarını düzeltmeyi ya da devrim niteliğinde değişim çağrısı yapmayı reddettiğini yazıyor. Gazete, Biden’ın adaylığının ve yarışı önde götürdüğünü gösteren kamuoyu yoklamalarının, Trump döneminde Demokrat seçmenlerin istekleri konusundaki varsayımları alt üst ettiği yorumunda bulunuyor. Habere göre Biden, Demokrat Parti ön seçimlerinde oy verecek seçmenlerin yüzde 35’inin desteğine sahip. Öte yandan Biden’ın Elizabeth Warren ve Pete Buttigieg gibi rakipleri, Trump’ı bir sebep değil, Amerikan siyasi sistemindeki yozlaşmanın sonucu olarak kabul ediyor. Biden ise esas meselenin Trump’ın kendisi olduğunu savunuyor ve düzenlediği bağış kampanyalarında, Trump’ın dört yıl daha başkanlık yapmasının Amerika’yı yolundan iyice saptıracağını yineliyor. Biden’ı eleştiren liberallerse eski Başkan Yardımcısı’nın anketlere göre yarışı önde götürmesinin geçici olduğunu ve Demokrat Parti’nin sol liberal kanada yakın seçmenlerin önceliklerini temsil etmediğini düşünüyor.
Wall Street Journal ise milenyum neslinin mali durumuyla ilgili bir değerlendirmeye yer veriyor. Gazete, orta yaşa doğru yaklaşan Milenyum neslinin, on yıllık ekonomik büyüme dönemi ve düşen işsizlik oranına rağmen finansal açıdan kendilerinden önce gelen tüm nesillerden daha kötü durumda olduğunu yazıyor. Değerlendirmeye göre 1981-1996 yılları arasında doğan Amerikalılar, evlenme ve çocuk sahibi olma oranları ile mülkiyet ve servet sahibi olma açısından Büyük Buhran’dan bu yana kendilerinden önce gelen tüm genç yetişkinlerin gerisinde. Eğitim seviyesinin rekor düzeyde yüksek olduğu günümüzde gençlerin evlenme ve çocuk sahibi olma gibi yetişkinliği tanımlayan geleneksel kilometre taşlarına geç erişmesi, Amerika’nın demografik ve ekonomik yapısını değiştirebilir. Milenyum neslinin son 32 yıldır doğum oranını en alt seviyeye çekmiş olması ise gelecekte artacak olan emekli nüfusu destekleyecek iş gücünün azalması anlamına geliyor.
Los Angeles Times ise seçmenlerin sandığa gitme oranını yükseltmeyi amaçlayan Silikon Vadisi’ndeki bazı yatırımcıların, yetkilileri, Amerika’da telefonla oy kullanma seçeneğini ciddi olarak değerlendirmeleri konusunda adım attıklarını yazıyor. Gazete, aralarında girişimci Bradley Tusk’ın da olduğu teknoloji dünyasının bazı önderlerinin telefonla oy kullanma fikrini değerlendirmeleri konusunda Batı Virginia eyaleti ve Colorado’nun Denver kenti yetkililerini şimdiden ikna ettiğini bildiriyor. Bradley Tusk, 2028 başkanlık seçimlerine kadar telefonla oy kullanma sisteminin seçmenlere bir seçenek olarak sunulabileceğini öngörüyor. Ancak habere göre bilgisayar ve yazılım mühendislerinin, kriptologların ve hükümette şeffaflığı savunanların oluşturduğu gruplar, telefonla oy kullanma seçeneğine karşı çıkıyor. Bunun nedeni, geliştirilecek olası bir sistemin özellikle Rus sanal korsanlara karşı savunmasız olması ve bunun demokrasiye zarar vermesi.