Erişilebilirlik

Lombardi: 'IMF Reformları Türkiye'ye Yarayacak'


Lombardi: 'IMF Reformları Türkiye'ye Yarayacak'
Lombardi: 'IMF Reformları Türkiye'ye Yarayacak'

IMF İcra Kurulu, G20 Maliye Bakanları zirvesinde alınan tavsiye kararlarını görüşmek üzere Cuma günü Washington'da toplandı. Bakanlar Güney Kore’de yaptıkları toplantılarda Uluslararası Para Fonu IMF’de yapısal değişiklikler yapılmasını önermişti. Bu öneriler arasında temsil ve oy haklarında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkeler lehine bazı değişiklikler yer alıyor. Başkent Washington’daki Brookings Enstitüsü uluslararası ekonomi uzmanlarından Domenico Lombardi, IMF reformlarında neler öngörüldüğünü ve bunun Türkiye için ne anlam taşıdığını değerlendirdi. Lombardi ile Melek Çağlar konuştu.



Çağlar- Güney Kore’de yapılan G20 Maliye Bakanları toplantısında alınan tavsiye kararları gelişmekte olan ülkelere nasıl bir yarar sağlayacak? Bu değişiklikler pratikte sözkonusu ülkelerin ekonomisine nasıl bir katkı yapacak?

Lombardi- G20 Maliye Bakanları’nın Güney Kore’de aldığı tavsiye kararları aslında IMF’deki yapısal değişiklikler yolunda atılmış çok önemli bir adım sayılabilir. Bu reformlar dinamik şekilde büyüyen gelişmekte olan ülkelere daha fazla temsil, daha fazla söz hakkı tanımayı amaçlıyor. Elbette ki Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor. Böylelikle %6’lık oy hakkı gelişmekte olan ülkelere aktarılıyor, bu ülkelerin kotaları ve temsili güçlendiriliyor, IMF kaynakları ikiye katlanıyor. Reformlarla birlikte Çin, IMF de en büyük üçüncü hissedar konumuna geliyor. Yine aynı şekilde Brezilya, Rusya ve Hindistan gibi ekonominin yeni dinamik güçleri IMF’nin en büyük 10 hissedarları arasında yer alabilecek. Bu gerçekten daha önce benzeri görülmemiş bir değişime işaret ediyor. Son tavsiye kararları çerçevesinde Avrupa Birliği ülkeleri 24 üyeli IMF İcra Kurulu’ndaki iki sandalyeden feragat etmeyi kabul etti. İşte bu değişiklikten yararlanacak ülkelerden biri de Türkiye.

Çağlar- Hangi Avrupa Birliği ülkeleri IMF yönetimindeki iki sandalyesinden vazgeçeceği resmen belirlendi mi?

Lombardi- Avrupalılar iki sandalyeden feragat etmeyi kabul ettiler. Ama bir sonraki seçimler 2012 yılında yapılacak. Bur durumda en az iki yıllık bir süreçten bahsediyoruz bu değişiklik için. Şu an göründüğü kadarıyla Belçika İcra Kurulu’ndaki sandalyesini Türkiye ile dönüşümlü olarak kullanacak. İsviçre de Polonya ile dönüşümlü olarak İcra Kurulu’nda yer alacak. Ayrıca İtalya’nın da sandalyesini İspanya ile paylaşması bekleniyor. Böylelikle İspanya Orta Amerika ülkelerini değil, Avrupa’yı temsil eder hale gelecek. Şu sıralarda müzakereleri devam ediyor ama İskandinav ülkeleri de belki yerlerini gelişmekte olan diğer Avrupa ülkelerine bırakmak durumunda kalacak. Avrupalılar 2012’ye kadar temsile ilişkin sorunları giderme sözü verdi, ama resmi olarak henüz bunu nasıl yapacaklarını açıklamış değiller. Yine de çıkacak sonucun az önce belirttiğim olasılıklar dahilinde şekilleneceği tahmin ediliyor.

Çağlar- IMF İcra Kurulu’nda yer almak prestij sağlayan bir durum, peki bu konumda olmak ülkelere başka ne tür artı değerler getirecek? Örneğin Türkiye IMF yönetiminde sandalye sahibi olunca bu, Türk ekonomisinin işleyişine pratik bir yarar sağlayacak mı?

Lombardi- Elbette Türkiye’nin IMF İcra Kurulu’nda temsil hakkı elde etmesi önemli bir gelişme. Bu, Türk ekonomisinin küresel çapta, uluslararası finans piyasalarında geldiği iyi konumun takdir gördüğünü de gösteriyor. IMF İcra Kurulu örgütün temel karar alma mekanizmasıdır. Kurul, kredi dağılımı dahil IMF’de alınan her türlü kararı inceler, gözden geçirir, tartışır ve bu sürecin sonunda onaylar. Türkiye’nin bu kurulda yer alması kısa vadede ekonomisine hemen yarar sağlayacak diye bir şey yok. Sistematik şekilde sürekli büyüyen bir ekonomi olarak, Türkiye’nin küresel ekonomiye ve dünya finans piyasalarına yön veren kararlara katılımı zaten zorunlu hale gelmişti. Bu aslında büyüyen Türkiye’ye düşen bir sorumluluk da denilebilir. Çünkü İcra Kurulu’nda yer alan Türkiye sadece kendisini değil diğer Batı Avrupa ülkelerini de temsil etmiş olacak.

Çağlar- Amerika, IMF’de yapısal reformlara gidilmesi konusunda oldukça ısrarcı davrandı. Amerika’nın bu politikasının ardında yatan gerekçeler neler?

Lombardi- Amerika, IMF’nin en büyük hissedarı ve böyle kalmaya da devam edecek. Dolayısıyla Amerika, IMF’nin idaresi, bu örgütün uluslararası finans sistemindeki rolü konularıyla yakından ilgili. Washington, IMF’nin yapısını güçlendirmek, idari yapıda reforma gitmek gerektiğine inanıyor. Amerika, gelişmekte olan ülkelerin IMF’nin tamamlayıcı parçası olduklarını, sadece bu kurumun aldığı kararlara, çizdiği politikalara boyun eğen taraf olmadıklarını hissetmelerini istiyor; bu ülkelerin karar sürecinde aktif olarak yer almasını hedefliyor. Son yıllarda Beyaz Saray hep gelişmekte olan ülkelere daha fazla oy, daha fazla temsil hakkı verilmesi yönünde politikalar izledi. Bunu yaparken izlediği mantık da şu: Daha fazla hak ve yetkisi olan gelişmekte olan ülkeler daha sorumlu şekilde hareket eder, hesabını vermekten kaçınacakları adımları atmazlar. Mesela Çin IMF’nin üç numaralı hissedarı haline gelince, Pekin yönetimi bu uluslararası kuruluşun kararlarına daha az itiraz edecektir. Çünkü zaten o kararın alınmasında kendi payı da olacaktır. İşte Amerika, gelişmekte olan ülkeleri sisteme dahil edebilmek için IMF reformlarında ısrarcı davranıyordu. Bu stratejinin yavaş yavaş işlerliğe kavuştuğu da her geçen gün daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor.

Çağlar- Son olarak gelecek hafta yapılacak G20 liderler zirvesine değinmek istiyorum. Ne zirveden nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?

Lombardi- Sanıyorum, IMF reformlarına verilen destek bir kez daha tekrar edilecek. Ama tabii asıl öne çıkacak konuların başında maliye bakanları toplantısında olduğu gibi dış ticaretteki dengesizliklerin giderilmesi ve küresel istikrarı sağlayacak makro ekonomik politikalar geliyor. Bu çerçevede Amerika gibi dış ticaret açığı yüksek olan ülkelerin bunu azaltıcı politikalar izleme vaadinde bulunması bekleniyor. Diğer uçta olan, yani fazlası bulunan Çin gibi ülkelerin de fazlaları azaltacak adımlar açıklaması mümkün. Her iki uçtaki ülkeler de mevcut durumun sağlıklı olmadığının farkında, o nedenle atılması gereken adımlarda fazla ayak diremeyeceklerdir. Toronto’daki zirveye oranla ben daha yapıcı bir diyalog beklentisi içindeyim. Zaten maliye bakanları toplantılarında Çin’in Amerika Maliye Bakanı Tim Geithner’ın önerisine itiraz etmemesi de bunun bir göstergesi.

Çağlar- Domenico Lombardi programımıza katıldığınız için// teşekkür ederiz.

Lombardi- Ben teşekkür ederim.

  • 16x9 Image

    Melek Çağlar

    Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

XS
SM
MD
LG