Erişilebilirlik

Kürt Sorununda Başa mı Dönülüyor?


Türkiye’de yüzlerce sivil toplum kuruluşu, ‘terör bağlantısı’ gerekçe gösterilerek kapatıldı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatılan STK’ların bazıları Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın bir kısmı Kürtlerin kurduğu derneklerdi. Bazıları PKK’ya yakın olsa da, bazılarının politik kimliği bile yoktu.

Olağanüstü Hal ilan edilmesinin ardından peş peşe çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere yılın ilk günlerinde 3 tane daha eklendi. Son KHK ile binlerce kamu çalışanı ihraç edilirken, 83 dernek kapatıldı.

1500 sivil toplum kuruluşu kapatıldı

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından faaliyetlerine son verilen sivil toplum kuruluş sayısı bin 500’e yükseldi. Hepsinde gerekçe, ‘Terör bağlantısı’. STK’ların bazıları, darbenin arkasındaki isim olarak açıklanan Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın oldukları için kapatıldı. Önemli bir bölümü ise PKK’ya yakınlığı gerekçe gösterilerek kapatıldı.

İstanbul Kürt Enstitüsü de kapatıldı

Kapatılan STK’lar arasında İstanbul Kürt Enstitüsü de vardı. Kürt sorununu bırakın tartışmayı, konuşmanın bile mümkün olmadığı 1992’de kuruldu. Önceleri tabelasının asılmasına izin verilmese de, sonradan buna da ses çıkaran olmadı. 2000 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, enstitü yönetimini Avrupa Birliği gününe resmen davet etti. Enstitü çalışanları mahkemelerde resmi bilirkişi olarak kabul edilirken, Kürtçe kurslarından sertifika alanlar da resmi tercüman olarak çalışabildi. Sadece dil ve edebiyat alanında faaliyet gösteren enstitü, kuruluşundan 25 yıl sonra kapatıldı.

Tan: “Mantığı nedir bilinmiyor”

Kürt Enstitüsü Eş Başkanı Sami Tan, karara anlam veremediklerini söyledi. Tan, “Mantığı nedir bilinmiyor, neyin hedeflendiğine anlam veremiyoruz. Türkiye’de şiddetin bitmesini istiyorsan demokratik kurumların önünü açman lazım. Bu kurumlara güç vermek lazım, burada tersi bir durum var. Siyasi bir kimliğimiz yok. Bizim yaptığımız faaliyetler belli; 92’den bu yana sözlük çalışmaları, Kürt edebiyatı araştırmaları, Kürt dili üzerinde çalışmalar yaptık. Kürt dilinin literatürünün gelişmesi üzerine çalışmalar yaptık. Bu konuda yayınlar yapıyorduk, farkındalık çalışmaları; panel, seminer, konferans yapıyorduk. Kürt dilinin ve kimliğinin statüsünün olmasını istiyoruz. Kürt dilini eğitim dilinin olmasının mücadelesini veriyoruz. Ama bu siyasi mücadele değil farkındalık yaratmaydı. Eğer Kürt sorunu demokratik olarak çözülmeyecekse, Türkiye’nin bütün sorunları demokratik alanda çözülmeyecekse, demokrasinin önü açılmayacaksa, Kürt Enstitüsü’nün tek başına var olmasının bir anlamı yok. Biz Türkiye’nin durumuna üzülüyoruz. Türkiye’nin 2013’teki deklarasyonla birlikte çatışmaların biteceğine, Türkiye’nin çözüm sürecine bir sonuca ulaşacağını, Türkiye’nin artık silahların yerine daha çok siyasal demokratik mücadeleyle yol alacağını umut ediyordum ama maalesef böyle olmadı” dedi.

Tan, Türkiye’nin yeniden cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi, Kürtlerin varlığının kabul edilmediği dönemlere döndüğü görüşünde. Tan’a bundan sonraki adımın ne olacağını soruyoruz. Yanıtı “Üniversitede (Kürtçe) bölümler var, TRT Kürdi var. Bundan sonra atılacak adım bunların kapatılması olur” şeklinde.

Kürtçe bölümler kapatılmadı ama son KHK’da Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili Bölümünün 6 Kürt akademisyeninin işine son verildi. İhraç edilen isimler toplumda siyasi görüşleriyle değil akademik çalışmalarıyla tanınıyorlardı.

Kürtlerin yönettiği kurumlara yönelik operasyonlar belediyelere kayyum atanmasıyla başladı.Kayyum uygulaması 2016’nın son aylarında başladı. Kürt siyasi partisi Demokratik Bölgeler Partisi’nin yönettiği belediyelerin 54’ünün yönetimi görevden alınarak yerlerine kayyum atandı. Belediyeler, Kürtlerle ilgili çalışma yapan dernekler, kişiler birer birer bertaraf edildi. Kürt örgütlülüğü önemli ölçüde ortadan kaldırıldı.

Kaya: “Kürtlerin siyasal alanda önü kesildi”

Merkezi Diyarbakır’da bulunan Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkanı Mehmet Kaya, Kürtlerin siyasal alanda önünün kesildiğini söyledi. Kaya, şiddetin meşrulaşma tehlikesinin bulunduğunu belirterek, ”Hangi şekilde olursa olsun, bunların kapatılması, istemediğimiz şiddetin toplum tarafından hak mücadelesinde meşru görülmesini sağlar ve hep söylediğimiz en tehlikeli ve yanlış olan budur. Bu karşılıklı şiddeti meşrulaştırmaya doğru gider. Kürtler arasında hak talebinde bulunanların şiddeti kullanması ne kadar meşrulaşırsa, batı kamuoyunda bunlara yönelik tepki meşrulaşır. Bu da temelinde toplumsal ayrışmanın daha derinleşmesine ve çözümü olanaksız hale getirmesine neden olur. Kürt örgütlenmesi FETÖ değil tam tersidir. FETÖ’de siyasi alandan silahlanmaya doğru bir boyut, devlet içinde kriminalleşen bir yapı oluşurken, Kürt örgütlenmesi şiddeti sivil yapıya, şiddetsiz ortama çekme çalışmasıydı ve devletin kontrolündeydi. Bunu tersine çevirmek sonuçta şiddetin meşrulaşmasına ve yeniden Kürtlerin 90’lı yılardaki ‘şiddetten başka çözüm yöntemi kalmadı’ algısının oluşmasına neden olur. Bu da Kürtlerin yönünü ona doğru(algıya) dönmesine sebep olur; ki bu ülkeye bir şey kazandırmaz süreci daha karmaşıklaştırır, içinden çıkılmaz hale getirir ve daha çok insanın ölmesine sebep olur ”dedi.

Kaya, devletin yeniden ‘ret ve inkâr’a döndüğü algısının güçlendiğine dikkat çekerek, “Bölgede AK Parti’nin çok oy almasına sebep, sürekli kendisinin ifade ettiği ‘Kürt sorununda ret ve inkar politikasını ortadan kaldırıyoruz’ görüşüydü. Bu da Kürtlerin diliyle, kültürüyle varlığını kabul etme anlamına gelir. TRT 6 gibi adımlar attı. Şimdi sıradan Kürt dili üzerine çalışan insanlara yönelik bu adımlar, kültürel anlamda çalışan kurumların kapatılması, Türkiye yeniden cumhuriyetin ilk yıllarındaki ret ve inkar politikasına dönüyor algısını güçlendiriyor. Sonuçta bu terörle mücadele olmaktan çıkıp bir azınlığın dili ve kimliği ile ilgili yapılan çalışmaların önüne geçmektir. Bir yerde bir asimilasyon politikası gibi algılanır, işin tehlikeli boyutu budur. Her hangi bir adli takibi olmayan böyle bir yapının, sadece istihbaratı bilgilerle ya da yaptığı çalışmalar nedeniyle kapatılması, Kürtlerde ret ve inkâr politikasına dönüş mü başladı gibi bir algının başlamasına neden olur” diye konuşu.

Kaya, Kürtlerin yıllar boyu elde ettiği kazanımların saldırı altında olduğunu belirterek, bu saldırıların sürme şansının bulunmadığını söyledi. Kaya, “Bu adımlar 7 Haziran seçiminde Kürt siyasetinin elde ettiği başarıların verdiği rahatsızlığın dışında değil. Bu FETÖ mücadelesi gibi değil demokratik mücadeleye yapılan saldırı gibi düşünmek lazım. Bu süreçte Türkiye bu konuda çok önemli bir ivme kazandı. Kazandığı ivmeyi geri döndürmeye çalıştı. Kazandığı ivme Türkiye demokrasisinin kazandığı ivmeydi. Türkiye AB ilişiklerinin geliştiği iç barışının geliştiği kazandığı ivmeydi. Dönüp baktığımız zaman(bu olanlar) hem iç barış, hem AB yol haritası ve demokrasiye darbe ve geri gitme adımıdır. Türkiye bu politikalarıyla AK Parti öncesi durumuna döner. Bu durum nedir; Avrupa’dan uzaklaşmak, iç kutuplaşma ve çatışmaların derinleşmesidir. Bu da Türkiye’ye çok bir şey kazandırmaz ama bu politikaların başarıya ulaşmadığını yaşayarak öğrendik. Yeniden denendiğini görüyoruz” şeklinde konuştu. Kaya, ne Türkiye’nin, ne PKK’nın mevcut politikalarını sürdürme olanakları bulunmadığını da sözlerine ekledi.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG