Erişilebilirlik

23 Kasım Amerikan Basınından Özetler


23 Kasım Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:52 0:00

Washington Post, Başkan Trump'ın Şükran Günü tatili için gittiği Florida'da gazetecilere yaptığı açıklamada, CIA'in Cemal Kaşıkçı cinayetinin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın talimatıyla işlendiği şeklindeki bulgularını bir kez daha reddettiğini yazıyor. Gazete, CIA'in cinayetle ilgili bazı ”hisleri” olduğunu ancak Kaşıkçı'nın ölümünden Muhammed Bin Selman'ı doğrudan sorumlu tutmadığını söylediğini bildiriyor. Habere göre Trump, Muhammed Bin Selman'ı destekler nitelikteki açıklamasında, ”Bu suçtan ve örtbas girişiminden nefret ediyorum. Size şu kadarını söyleyeyim, Veliaht Prens benden daha çok nefret ediyor ve Kaşıkçı'nın öldürülmesi talimatı verdiği iddiasını şiddetle reddediyor,” dedi. Trump, cinayetten kimin sorumlu tutulması gerektiğine ilişkin soruya ise, ”Belki de tüm dünya sorumlu tutulmalı çünkü dünya çok berbat bir yer haline geldi,” şeklinde yanıt verdi. Trump ayrıca Amerika'nın tüm müttefiklerinin Suudi Arabistan'la aynı standarda tabi tutulması durumunda, Amerika'nın hiçbir ülkeyle ittifak yapamaz hale geleceğini söyledi. Gazetenin danışmanlarından aldığı bilgiye göre Trump, dikkatlerin sürekli Kaşıkçı cinayeti üzerinden toplanmaya devam etmesinden rahatsızlık duyuyor.

New York Times ise Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili tartışmalar patlak vermeden önce Amerikan Enerji ve Dışişleri Bakanlıkları ile Amerika'dan nükleer tesis tasarımları satın almak için müzakereler yürüttüğünü bildiriyor. Gazete, Suudi Arabistan'la yapılması olası nükleer tesis anlaşmasının maliyetinin 80 milyar dolara kadar çıkabilme olasılığının bulunduğunu yazıyor. Gazetenin anlaşma hakkında bilgisi olan Amerikalı ve Suudi Arabistanlı yetkililerden edindiği bilgiye göre Suudi Arabistan, yurtdışından çok daha ucuza satın alabileceği halde kendi nükleer yakıtını imal etme konusunda ısrar ediyordu. Bu durum, Suudi Arabistan'ın kendi ürettiği yakıtı nükleer silah projesine dönüştürme olasılığından ötürü Washington'u kaygılandırıyordu. Habere göre Muhammed Bin Selman'ın bu yılın başında yaptığı, ”En büyük düşmanımız İran nükleer bomba geliştirdiyse biz de en kısa zamanda aynı yolu izleyeceğiz,” şeklindeki açıklaması, Amerikalı yetkililer açısından alarm niteliğindeydi. Muhammed Bin Selman'ın Trump Yönetimi'ne, Birleşmiş Milletler denetçilerinin Suudi Arabistan'ın bir atom bombası projesi üzerinde çalışıp çalışmadığına ilişkin incelemeler yapmasına olanak tanıyacak anlaşmayı imzalamayı reddedeceklerini bildirmesi, kaygıları daha da körükledi. Gazete, Enerji Bakanı Rick Perry'nin geçen Mart ayında Kongre'deki bir oturumda, Trump Yönetimi'nin Suudi Arabistan'ın nükleer yakıt üretmesinin yasaklanması konusunda ısrarcı olup olmayacağı şeklindeki soruyu yanıtsız bıraktığını hatırlatıyor. Trump Yönetimi, bundan sekiz ay sonra bugünse Suudi Arabistan'la yapılması gündeme gelen nükleer anlaşmanın hangi aşamada olduğu konusunda açıklama yapmadığının altını çiziyor. New York Times'a göre gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini işleyen ve cinayete ilişkin açıklamalarını sürekli değiştiren Suudi Arabistan'a nükleer teknoloji konusunda güvenilip güvenilemeyeceği hakkındaki soru işaretleri, söz konusu anlaşmaya gölge düşürüyor.

New York Times bugün ayrıca 2016 Demokrat Parti başkan adayı Hillary Clinton'ın Guardian gazetecine verdiği söyleşide, Avrupa'nın yükselen milliyetçilik ve aşırı sağcı popülist eğilimle mücadele edebilmesi için göç dalgasını kontrol altına alması gerektiğini kaydettiğini yazıyor. Habere göre Clinton, bazı Avrupa ülkelerinin göçmenlere kucak açması takdire değer olsa da bunun sağın yükselişine, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkma kararına ve siyasi çalkantılara yol açtığı görüşünde. Clinton, söyleşide, ”Özellikle Angela Merkel gibi liderlerin göçmenlere yönelik son derece cömert ve şefkatli yaklaşımlarını takdir ediyorum. Ancak Avrupa'nın bu konuda artık görevini tamamladığı şeklinde çok açık bir mesaj vermesi gerekiyor. Avrupa, 'Göçmenlere destek sağlamaya devam edemeyeceğiz çünkü göçmenlik meselesiyle başa çıkamazsak toplumdaki öfke giderek artacak' demeli,” şeklinde konuştu. New York Times, Clinton'ın Guardian'a yaptığı açıklamaların sert eleştirilerin hedefi olduğunu ve akademisyenlerden göçmen hakları savunucularına, sağ ve sol kanattan kanaat önderlerine birçok kesimde büyük şaşkınlık uyandırdığını yazıyor. Clinton'ın sağın yükselişini önlemek için göçmenliğin kontrol altına alınması gerektiğini savunan bu görüşleri, 2016 başkanlık kampanyası sırasında ”göçmenleri kötülemek yerine onları kucaklamalıyız” ilkesini savunmasıyla taban tabana zıt düşüyor. Gazetenin görüş aldığı tarih profesörü Tanja Bueltmann, Clinton'ın bakış açısının büyük bir yanılgı olduğunu kaydetti. Bueltmann, Avrupa'da sağın yükselişinin asıl nedeninin kemer sıkma politikaları gibi çok daha temel meseleler olduğunu, popülistlerin göçmen ve mültecileri günah keçici olarak kullandığını savunuyor. Öte yandan Amerikan solu, Clinton'ın göçmenlik konusundaki bu son görüşlerine tepkiyle yaklaştı. Clinton'ın Demokrat Parti içinde yükselişe geçen ilerici hareketten haberdar olmadığını, bu harekete ayak uyduramadığını savunan sol kesim, ara seçim kampanyaları sırasında arka planda olan eski başkan adayının saf dışı bırakılması gerektiğini savunuyor.

XS
SM
MD
LG