Erişilebilirlik

Karabağ’da Minsk Grubu ile Çözüm Mümkün mü?


Azerbaycan ile Ermenistan arasında ölümlere yol açan çatışmalar nedeniyle Karabağ meselesinde Rusya, ABD ve Fransa’nın eş başkanlığındaki Minsk Grubu’nun 22 yıldır çözüm sağlayamaması tartışma konusu olarak gündemde. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr. Cavid Abdullahzade, “Minsk Grubu çerçevesinde bu iş barış ile çözümlenemiyor göründüğü için Azerbaycan harekete geçme ihtiyacı duyuyor ve bu durum Birleşmiş Milletler bağlamında uluslararası hukuka aykırılık içermiyor” dedi.

Ermenistan’ın hafta sonunda topçu ateşi açmasıyla birlikte başlattığı çatışma ortamında Azerbaycan dün akşam yeniden tek taraflı ateşkes kararı almıştı. Ancak bugün sabah yeniden çatışmalar olduğu bilgisi basına yansırken sivil halkın da etkilendiği can kayıpları söz konusu. Bu son çatışma ortamıyla birlikte 22 yıldır Ermenistan ile Azerbaycan arasında kalıcı barış sağlanmamış olması nedeniyle Minsk Grubu’nun çözüm üretmemesi tepki yaratıyor.

Askeri çatışmalar sürecinde Azerbaycan ve Ermenistan’ın Ocak 1992’de bugünkü adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na üye olmasıyla konu uluslararası platforma taşınmıştı. 1994’te Minsk Grubu AGİT’in önerisiyle resmen oluşturuldu. Eş başkanlığını Rusya, ABD ve Fransa’nın yürüttüğü Minsk Grubu’nda Türkiye, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, Belarus, İsveç ve Finlandiya yer alıyor.

Konuya ilişkin “Hukuki Yönleriyle Karabağ Sorunu” kitabında detaylı incelemelere yer veren Azeri kökenli Doç.Dr. Cavid Abdullahzade, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı. Müzakere sürecinde Azerbaycan’ın uluslararası hukuka da uygun olarak öncelikle Ermenistan’ın Karabağ dışında işgal ettiği bölgelerden çekilmesini talep ettiğini hatırlatan Abdullahzade, Ermenistan’ın işgal ettiği diğer Azerbaycan topraklarından çekilmeyerek müzakere sürecinin tıkanmasına yol açtığını kaydetti. Ermenistan’a, Birleşmiş Milletler ve Minks Grubu’nun yaptığı çağrılar ile de çözüm bulunmadığını söyleyen Abdullahzade, bu nedenle 22 yıldır çözümsüzlük yaşandığını vurguladı.

Karabağ’ın geleceğini konuşmak için öncelikle Ermenistan’ın bu bölge dışındaki Azeri nüfusu yoğunluğu olan Azeri topraklarından çekilmesi gerektiğini dile getiren Abdullahzade, Minks Grubu’nun yürüttüğü müzakere sürecini de şöyle değerlendirdi:

“Tartışmış öneriler her iki tarafı da memnun edecek duruma getirilemedi. Ateşkes öncesinde Ermenistan sadece Ermeniler’in yaşadığı bölgeyi değil, Azerbaycan’ın 6 ayrı kentini de işgal etmişti. Azerbaycan da ‘Buralardaki işgal sona ersin, sonrasında Karabağ sorununu konuşalım’ diyor. Dolayısıyla tıkanma hep aynı noktada gerçekleşiyor. Ancak Ermenistan’a Minsk Grubu ya da uluslararası kamuoyu tarafından ciddi baskı yapılmadığını görüyoruz. Hukuki açıdan Ermenistan’a ciddi yaptırım uygulanmalı ve işgal ettiği bölgeleri boşaltması sağlanmalı. Bunun yerine Ermenistan, 22 yıldır işgal ettiği yerlere Ermeni nüfusunu göç ettiriyor ve Azerilerin tarihi varlıkları yok ediliyor. Fiili durum işgalci devlet lehine işliyor. Nüfus transferi yapılması, kültür varlıkları yok etmek uluslararası suç aslında. Minsk Grubu çerçevesinde bu iş barış ile çözümlenemiyor gözüktüğü için Azerbaycan harekete geçme ihtiyacı duyuyor ve bu durum Birleşmiş Milletler bağlamında uluslararası hukuka aykırılık içermiyor.”

1994 yılında ateşkes yapıldığında o günkü durumun korunduğunu kaydeden Abdullahzade, “Ateşkes, sorunu çözmüş değil, buzdolabına kaldırmıştı, geçici olarak bekletmeye almıştı. Şimdi çatışmalar nedeniyle durum ateşkesten önceki konumuna döner. Bu durum da uluslararası hukukun resmen tanıdığı üzere Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’sinin Ermenistan’ın işgali altında olduğu gerçeği” dedi.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in açıklamalarında ifade ettiği “meşru müdafaa hakkı” konusunu da açıklayan Abdullahzade, hukuki açıdan Azerbaycan’ın yasal çerçevede hareket ettiğini şöyle anlattı:

“İki devlet arasında çatışma süreciyle ilgili Birleşmiş Milletler’in 4 ayrı kararı bulunuyor. Keza Avrupa Konseyi’nin de kararları söz konusu. Uluslararası süreçte Karabağ’ın ayrı devlet iddiası da kabul edilmedi. İşgal altındaki topraklara ilişkin ise Azerbaycan’ın toprakları olduğu teyit edilmiş durumda. BM Sözleşmesi’nin 2’nci madde 4’ncü fıkrasına göre; Ermenistan’ın ülke bütünlüğü ve güç kullanımı şartlarını ihlali söz konusu. Azerbaycan ise, ‘Kendi ülkemi kurtarmak için güç kullanabilirim’ deme hakkına sahip çünkü meşru müdafaa halinde. BM Sözleşmesi’nin 51’nci maddesi bu hakkı devletlere veriyor. Barışçıl yöntemlerle soruna çözüm bekliyoruz ama 1994’ten bu yana 22 yıldır Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarından Ermenistan çıkartılamadı. Şimdi hukuk açısından Azerbaycan uluslararası hukuka uygun davranmaktadır. Minsk Grubu ile ilgili sıkıntı da Rusya faktöründen kaynaklanıyor. Rusya’nın Gürcistan ile sorunu da göz önüne alındığında Kafkasya’yı etkileyebilecek tek askeri üssü Ermenistan’da bulunuyor. Rusya hem BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi hem de Minks Grubu eş başkanı. Eğer 1994’te Ermenistan’a karşı güç kullanımına karar verilseydi bu işgal sonlandırılırdı. BM bunu Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılması örneğinde olduğu gibi uyguladı. Ancak 1994’te Ermenistan lehine böylesi bir kararı Rusya veto edeceğini söyledi. Bugüne değin de sorun çözümsüz kaldı.”

Tarihsel açıdan Karabağ sorunu nasıl gelişti?

Bu arada işgal altındaki diğer bölgeler haricinde Karabağ bölgesiyle ilgili Ermenistan ve Azerbaycan taraflarınca “aidiyet” iddiası da varlığını koruyor.

Tarihçi Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi kitabında Karabağ’ın nüfusunda göç politikasıyla Ermenileştirme yapıldığı bilgisinden söz ediyor. Armaoğlu, kitabında nüfus meselesini şöyle açıklıyor: “Azerbaycan toprakları içinde bulunan Karabağ’ın 1823’teki nüfusunun yüzde 75’i Türk’tü. Çarlık Rusya’sı, Karabağ’a Ermeni nüfusu yerleştirme politikası gütmeye başladı. Bunun sonunda 1917’de Karabağ’daki Türk nüfusu oranı yüzde 56’ya gerilemiştir. SSCB’nin kurulması ile özerk bir cumhuriyet olarak Azerbaycan’a bağlanan Karabağ’a Ermeni göçü, Stalin döneminde daha da yoğunlaştı ve nüfus çoğunluğu Ermeniler’in eline geçti. Bugün Karabağ nüfusunun yüzde 75’ten fazlası Ermeni’dir.”

İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Arslan da, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, Karabağ ve çevresindeki işgal tablosunu Rusya’nın tetiklediği görüşünü aktardı. Karabağ’da nüfus değişimini 1828’ten itibaren gözlemlediklerini kaydeden Arslan, tarihsel süreci şöyle anlattı:

“1800’lü yıllarda Karabağ bölgesinde Ermeni nüfusu söz konusu değil. Şehir merkezlerinde birkaç kişi belki vardır diyebiliriz. Rusya, Gürcistan’ı da egemenliği altına aldıktan sonra Hazar Denizi’ne doğru ilerleme politikası güdüyor. 1828’te Rus Çarlığı ile İran arasında savaş başlıyor ve bu savaş nedeniyle İran’ın kuzeyindeki eyaletlerdeki Ermeni nüfusu Karabağ’a taşınıyor. 1829’da ise Van ile Erzurum bölgesi nedeniyle Osmanlı ile Rus Çarlığı arasında savaş başlıyor. O dönem çoğunlukla Revan Bölgesi’ne yani bugünkü Ermenistan’ın başkentine Ermeni göçü görüyoruz. Karabağ’da 1830’lu yıllarda ilk defa Ermeni nüfusu oluşturuluyor. Ermenistan’ın işgali öncesinde Karabağ’da Ermeniler’in kente gelişinin yüzüncü yılına ilişkin bir anıt vardı, o anıt yıkıldı. Dolayısıyla Ermeniler’in sonradan bölgeye yerleştiği gerçeği gizlenmeye çalışıldı. 1980’li yıllardan itibaren Ermeniler, Karabağ’da çoğunluğu ele geçirdi. Asıl sıkıntı ise, otonom bölge konumundaki Karabağ ile bugünkü Azerbaycan arasında Azeri topraklarını Ermenistan’ın işgal etmesi üzerine ortaya çıktı. Ermenistan önce o aradaki bölgeyi işgal etti ve sonra Azerbaycan aleyhine doğuya doğru da işgal politikası izledi. Azerbaycan’ın, yüzde 24’ü oranında toprak kaybı var. Tarihsel olarak Rusya’nın geliştirdiği bu Ermenistan’a toprak yaratma politikasını İngiltere’nin de desteklediğini söyleyebiliriz. 1983’de Lozan’daki Ermeniler’in düzenlediği kongrede ABD, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin aynı tavrı sergilediğini belirtebiliriz.”

Minks Grubu’nun çözümsüzlük meydana getirdiğini de söyleyen Arslan, “Tarihsel konumlarıyla baktığımızda Minks Grubu’nun eş başkanlarından Fransa Katolik Ermeniler’in hamisi, ABD iseProteston Ermeniler hamisi ve zaten Rusya’nın Ermenistan’dan yana tutumu ortada. Dolayısıyla müzakerelerde Azerbaycan’ın temsilini sağlayacak eş başkan mekanizması yok. Ermenistan’ın Karabağ otonom bölgesi dışındaki toprakları boşaltmasını sağlamaları lazım. Azerbaycan son ateşkes kararıyla da iyi niyetli bir tavır sergiledi” dedi.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Donald Trump’ın sus payı davasında yeni aşamaya geçildi – 22 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG