Erişilebilirlik

HTŞ’nin Hakimiyeti Sonrası İdlib’de Olası Senaryolar


Her ne kadar Türkiye’nin dikkati son dönemde Fırat’ın doğusu ve Menbiç’e yönelse de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Astana Süreci kapsamında ateşkesin tesisi ve takibi için 12 gözlem noktası kurduğu İdlib, 2019 yılının ilk günlerinden beri hareketli günler geçiriyor.

1 Ocak’ta İdlib’in kuzeyinde bulunan Daret İzzet bölgesini kontrol eden Nureddin Zengi (NZ) güçlerine saldıran ve Suriye El Kaidesi olarak bilinen, daha önce Nusra adını kullanan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütü, 10 gün içinde stratejik öneme sahip Daret İzze ve Atarip’le beraber en az 10 yerleşim merkezini ele geçirdi. Çatışmalara katılan Ahrar üş Şam’ın da aralarında bulunduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne (UKC) bağlı silahlı gruplar, HTŞ karşısında mağlup oldu.

HTŞ, çatışmayı İdlib’in güneybatısına da yayarak, o bölgede ‘ılımlı muhalifler’ olarak kabul edilen UKC’nin elinde bulunan sekiz köy ile Gab düzlüklerinde de kontrolü sağladı.

Çavuşoğlu: “Terör örgütlerine ne yapacağımızı konuşmamız lazım”

Suriye’deki gelişmeleri takip eden Suriye Gündemi adlı internet sitesinin yayınladığı haritada HTŞ’nin İdlib’in neredeyse %60’ını ele geçirdiği görülse de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, El Kaide’nin Suriye kolunun İdlib topraklarının çoğunluğunda kontrolü sağladığı iddialarını doğrulamadı.

Suriye Gündemi'nde yayımlanan harita
Suriye Gündemi'nde yayımlanan harita

İdlib’in terör yuvası olmasının sorumlusu olarak ‘rejim’ olarak nitelediği Şam yönetimi ve ona destek veren ülkeleri gösteren Dışişleri Bakanı, “O teröristleri Dara'dan Humus'tan rejim ve destekçisi ülkeler gönderdi. En son sıra İdlib'e gelince, bunu bahane ederek İdlib'e saldırmak amaçtı. Ama genel anlamda baktığımız zaman İdlib muhtırası başarılı bir şekilde uygulanmıştır. HTŞ'nin ya da El Nusra'nın, İdlib bölgesinin %50'sini ele geçirdiği söylemi doğru değildir. Radikal gruplar alınan tedbirlerden rahatsız ve ılımlı muhalefete saldırıyor. Bu terör örgütlerine yönelik ne yapacağımızı da konuşmamız lazım” dedi.

İdlib’de durumun ciddi olduğunu kabul eden Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin Suriye’de siyasi çözümü sağlayabilmek için üzerine düşeni yapıcı bir şekilde yaptığını söyledi.

Adana’daki HTŞ operasyonu İdlib’deki örgüte mesaj mı?

Türkiye’deyse uzun zaman sonra ilk kez bu örgüte yönelik bir operasyon yapıldı. Adana’da yapılan operasyonda aralarında Suriye’de savaştan zarar görenlere gıda yardımı yapan Fukara-Der Başkanı Hasan Süslü’nün de aralarında bulunduğu 13 kişi HTŞ ile bağlantılı oldukları iddiasıyla gözaltına alındı.

21. Yüzyıl Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek, bu operasyonu Türkiye’nin HTŞ’ye gözdağı olarak yorumluyor.

VOA Türkçe’ye konuşan Dilek, “Bu Türkiye’den HTŞ’ye verilen güçlü bir mesaj. HTŞ, Ocak ayı başında İdlib’i büyük oranda kontrol altına aldı. Şimdi İdlib’e baktığımızda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurduğu gözlem noktalarının önemli bir kısmı bu örgütün kontrol ettiği alanda kalmış durumda. Adana’daki operasyonda gözaltına alınanlar örgütün lider kadrosu olmasa da lojistik transferde rol oynadığı bilinen bir kişinin olduğunu biliyorum. Türkiye, bu operasyonla HTŞ’ye ‘Hakim olduğu yerde askerlerimize karşı bir şey yapmayı sakın aklından geçirme’ mesajı hatta bir nevi gözdağı veriyor” dedi.

HTŞ lideri Colani: “PKK bu devrimin düşmanıdır, Fırat’ın doğusunun özgürleştirilmesi taraftarıyız”

Ocak ayında İdlib ve çevresindeki alan hakimiyetini pekiştiren HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed Collani, kendi yayın organlarından Emcad Medya’ya yaptığı açıklamada HTŞ’nin diğer muhalifleri yok etmeye çalıştığı iddialarını reddetti. Collani, 15 HTŞ emirinin ölümüne sebep olduğunu iddia ettiği Nureddin Zengi grubunun 4 HTŞ’liyi daha öldürmesinin ardından İdlib’te savaşın çıktığını söyledi.

Fetih Medya’da yer alan çeviri habere göre Colani, Çavuşoğlu’nun da dile getirdiği Dara ve Humus’tan gelen savaşçıların HTŞ’ye destek verdiği iddiasını kabul etmedi.

Habere göre HTŞ lideri, “Rus ve İranlı düşmanlar her hangi bir bölgeye girmek için bir delile ihtiyaç duymamaktadır. Dera, Guta, Humus’a HTŞ hakim değildi, bilakis buralar ‘ılımlı’ olarak adlandırılan grupların kontrolü altındaydı. Bizim Zengi’nin hakim olduğu bölgeleri yönetmede hiçbir rağbetimiz yoktur. Bu bölgelerde yerel meclisler bulunmaktadır ve sivillerle ilgili alanları onlar yönetmektedir. PKK bu devrimin düşmanıdır ve Sünni Araplardan büyük bir kesimin yaşadığı bölgeleri işgal etmiştir. Orada yaşayanlar bizim aşiretlerimizdir. Onların evlatları bizimle birlikte savaşmaktadır. PKK’nın ortadan kaldırılmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Bizler Fırat’ın doğu bölgesinin özgürleştirilmesi taraftarıyız” diye konuştu.

HTŞ lideri, kısa bir süre önce savaştıkları Ahrar’ül Şam ve Şukur’ül Şam gibi örgütlerle anlaşma yaptıklarının da altını çizdi.

Abdullah Ağar: “İdlib’deki hareketlilik Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki konsantrasyonunu bozacak nitelikte”

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan güvenlik uzmanı Abdullah Ağar İdlib’de çatışmaların zamanlamasına dikkat çekti.

Ağar, “İdlib bölgesi kendi kendine oluşmadı, sistematik bir şekilde projelendirildi. Suriye’deki altı bölgede yaşanan çatışmalardan sonra bütün radikaller, İdlib’e transfer edildi. Şimdi hepsi orada kendi küçük adacıklarına sıkışmış vaziyette. İdlib’de ortaya çıkan radikalizmi bombalayarak yok etmiş olmuyorsunuz aksine o radikalizmi bir şekilde körüklemiş oluyorsunuz. Islah edilmesi gerekiyor. Bu ihale de Türkiye’nin sırtında kalmış durumda. Rusya Türkiye ve İran M4 ve M5 karayollarının İdlib’de kalan kısmının güvenliğini sağlanması için 2018’in son günlerini milat olarak belirlemişlerdi. 2018 bitti, HTŞ ile NZ arasında kızılca kıyamet kopardı. Türkiye, Menbiç ve Fırat’ın doğusunda yığınak yaparken konsantrasyonunu bozacak şekilde hareketlilik ortaya çıktı. Öyle ki o hareketlilik, Zeytindalı bölgesini tehdit etmeye başladı. Burada şüpheli fotoğraflar var. Türkiye’nin olası operasyonu etkilemek üzere bazı grupların hareketlendirebileceği şeklinde şüpheli bir hareketlilik diyebiliriz” dedi.

Güvenlik uzmanı, uluslararası güçlerin terör gruplarından medet ummak yerine barışı ve istikrarı desteklemesi gerektiğini söyledi.

Dilek: “Türkiye, İdlib’de Rusya ile karşı karşıya geliyor; olaylar büyürse ABD ve NATO’dan yardım isteyebilir”

21. Yüzyıl Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek ise İdlib’deki hareketlilikte ABD’nin rolü olmasını ihtimal dahilinde bulurken Türkiye’nin bölgede yavaş yavaş Rusya ile karşıya kalmakta olduğunu söyledi.

Dilek, “Türkiye, Soçi mutabakatı kapsamında atması gereken adımları atmadı. HTŞ ile olay kızıştığında da Türkiye, kendine yakın gruplara yardım yapmadı. Bu Türkiye’nin Rusya’nın önünü açması gibi de yorumlanabilir. Ancak şu da unutulmamalı ABD’nin Suriye’den çekileceği açıklamasıyla İdlib’deki saldırıların artması eş zamanlı oldu. Rusya’nın sabrı tükeniyor. Üstelik Türkiye’nin ABD ile ‘kanka’ haline gelmesi, İdlib’e yönelik askeri yığınağı Fırat’ın doğusuna sevk etmesi Kremlin’de tereddüt oluşturuyor. Rusya lideri Putin’le Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın -Türkiye’nin yüz yüze görüşme talebine rağmen- telefonda dahi görüşmediklerini not etmek gerek. Çünkü o da ABD ile ilişkilerin nereye evrileceğini görmek istiyor. İşbirliği yapıyor gibi görünsek de karşımızda Rusya var. Bana kalırsa İdlib’de olaylar büyürse yeni bir terör ve göç dalgası başlarsa Türkiye ABD ve NATO’dan yardım isteyebilir” ifadelerini kullandı.

STÜDYO VOA

BM Genel Kurulu’ndan Filistin’le ilgili olumlu karar – 10 Mayıs
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG