Dünya genelinde göçmenlik politikalarıyla ilgili bir öfke dalgası hakim olmasına rağmen Hollanda’da seçmenler, merkezdeki partilere ikinci bir şans daha tanıdı. Bazıları bu seçim sonucuyla bu küçük ama etkili ülkenin yeni Müslüman göçmenlerin Avrupa’ya akışına kapı araladığını düşünüyor. İslam ve göçmen karşıtı aday Geert Wilders bu seçimde yenilgiyi kabul ediyor ancak kadınlara ve eşcinselleri baskı altında tutan kültüre karşı olan savaşının devam edeceğini söylüyor.
Wilders mecliste çoğunluğu elde edemedi ama partisi mecliste sandalye kazanmayı başardı. İktidardaki merkez sağ parti de taban kaybetmesine rağmen meclisteki çoğunluğunu muhafaza etti.
Hollanda 17 milyonluk nüfusuyla küçük bir ülke olsa da ekonomik ve kültürel anlamdaki büyük gücüyle modern batı liberalizminin sembolü ülkelerden biri.
Wilders’in partisinin seçimde fazla varlık gösterememesi, Almanya ve Fransa’daki milliyetçiler açısından bir yenilgi anlamına gelmeyebilir. Fransa’da 2015 ve 2016 yıllarında terör saldırıları oldu. Benzer şekilde Almanya da biri geçen yıl Aralık ayında Berlin’de olmak üzere çeşitli terör saldırılarıyla karşı karşıya kaldı.
Hollanda’nın durumuysa farklı, çünkü bu ülkede son dönemlerde bir terör saldırısı yaşanmadı. Uzmanlara göre, bu, seçmenlerin neden bir kez daha merkez partilere destek verdiğini açıklıyor.
