Erişilebilirlik

10 Ekim Amerikan Basınından Özetler


10 Ekim Amerikan Basınından Özetler
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:53 0:00

Washington Post, Amerika’nın Birleşmiş Milletler Temsilcisi Nikki Haley’nin ani istifasının birçok soru işaretini beraberinde getirdiğini yazıyor. Gazete, Kongre ara seçimlerine bir ay kala istifa eden Haley’nin nasıl bir siyasi hesap içinde olduğunun merak uyandırdığını bildiriyor. Habere göre Güney Carolina valisi olduğu dönemden bu yana Cumhuriyetçi Parti’nin yıldızı en hızlı parlayan siyasetçilerden biri olan Haley, 2020 başkanlık seçimlerinde aday olmayacağını açıklasa bile parti içinde Trump’ın önündeki en büyük engellerden biri haline gelebilir. Henüz 46 yaşında olan ve önünde uzun bir potansiyel siyasi kariyer bulunan Haley, Trump Yönetimi’nden dostane şekilde ayrılan nadir kabine üyelerinden biri. Cumhuriyetçi Partili siyasetçilere yakınlığıyla bilinen anketçi Christine Matthews’a göre Haley’nin kariyer çizgisi, Başkan George W. Bush’un Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleeza Rice’ınkine benziyor. Geçmişte adı sık sık olası başkan yardımcısı adayları arasında anılan Rice da tıpkı Haley gibi gerek ılımlılar gerekse muhafazakarlar tarafından sevilen bir isimdi. Hint asıllı olması, gençliği ve hem pragmatik hem de muhafazakar çevrelere hitap etmesi, Haley’nin adının 2020’de olmasa bile 2024’te başkan adayları arasında anılmasının önünü açabilir.

Washington Post bugün ayrıca Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kayboluşu ve öldürülmüş olma ihtimaliyle ilgili ayrıntılara yer vermeyi sürdürüyor. Gazete, Türk istihbarat yetkililerinin, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan Konsolosluğu’na giriş yaptığı 2 Ekim’de iki ayrı özel uçakla biri sabaha karşı, diğeri öğleden sonra İstanbul’a gelen 15 kişilik Suudi ekibe odaklandığını yazıyor. Ekibin, Kaşıkçı’nın konsolosluğa gelmesinden önce binada beklemeye geçtikleri düşünülüyor. Habere göre konsolosluk binasından yaklaşık yarım kilometre uzaklıktaki konsolosluk rezidansında neler yaşandığı da soruşturmanın odağında yer alıyor. Rezidansın güvenlik kameralarından alınan görüntü, koyu renk camlı bir minibüsün rezidansın önünde bulunduğunu gösteriyor. Henüz doğrulanmamış bir habere göre minibüs, rezidans önünde dört saat kaldı ve rezidansın Türk çalışanları, o gün acele şekilde izne çıkarıldı. Güvenlik yetkilileri, minibüsün, söz konusu Suudi ekipten bazı kişileri Kaşıkçı’nın konsolosluğa girişinden yaklaşık iki saat sonra rezidansa götürdüğünü söylüyor. Uçuş kayıtları ve soruşturmaya yakın kaynaklar, 15 kişilik Suudi ekibin günün sonunda Kahire ve Dubai’ye gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldığına işaret ediyor. Öte yandan Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasından önce Amerikalı yetkililerin, Suudi’lerin Kaşıkçı’yı yakalama planları yaptıklarına ilişkin iletişim içinde olduklarına dair istihbarat elde ettiğini bildiriliyor.

Washington Post bugün ayrıca Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in kaleme aldığı bir yazıya da yer veriyor. Cengiz, Başkan Trump’a hitaben yazdığı yazıda, bir yıldan uzun süredir memleketinden uzakta, Amerika’da yaşamak zorunda kalmasının ülkesini ve ailesini özleyen ve “her an acı çekiyorum” diyen Kaşıkçı’yı son derece olumsuz etkilediğini dile getiriyor. Cengiz’in yazısı özetle şöyle devam ediyor: “Evlenmek üzereydik, Washington ve İstanbul arasında mekik dokumaya hazırlanıyorduk. Umut doluyduk. Cemal, uzun yıllara dayanan deneyimleriyle Washington’da etkin bir gazeteci olmak istiyordu, Washington Post’ta yazmaktan ve artık sesi çıkmayan meslektaşlarının sesi olmaktan ötürü minnet doluydu. Amerikan vatandaşlığına başvurmuştu, İstanbul ziyaretinin amacı ise Washington’a dönmeden önce gereken evrakları toparlamaktı. Ülkesindeki tutuklama dalgaları onu giderek daha çok kaygılandırıyordu. Ancak Türk topraklarındaki Suudi konsolosluğuna gitmekten endişe duymadı çünkü kendisine bir şey olacağını düşünmüyordu. Konsolosluğa girerken içeride güvenliğinin tehdit edileceğinden şüphe duymuyordu. Şu kadarı doğru: Konsolosluğa girdi ama çıktığına dair bir kanıt yok. Son günlerde durumu yakından takip eden Türk yetkililerinin işlerini nasıl yaptıklarına tanık oldum. Türk hükümet yetkililerinin becerilerine güveniyorum. Başkan Trump ve First Lady Melania Trump’a, Cemal’in ortadan kayboluşuna ışık tutmaları için yalvarıyorum. Başta Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman olmak üzere Suudi Arabistan’ı da aynı hassasiyeti göstermeye ve konsolosluğun kamera görüntülerini yayınlamaya davet ediyorum. Bu olay iki ülke arasında olası bir siyasi krizi körükleme potansiyeline sahip olsa da olanların insani yönünü göz ardı etmeyelim. Cemal değerli bir insan, örnek bir düşünür, ilkeleri için savaşan cesur bir insandır. Türkiye’de kaçırıldığı ya da öldürüldüğü doğruysa bundan böyle nasıl yaşarım, bilmiyorum. Umudum her geçen gün azalsa da Cemal’in hala sağ olduğuna inanıyorum.”

XS
SM
MD
LG