Erişilebilirlik

Dünya Sağlık Günü’nün Teması Yüksek Tansiyon


Bugün 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve bu yılki konusu yüksek tansiyon. Yüksek tansiyon, sağlık için son derece tehlikeli ancak hakkında bilgi sahibi olanların sayısı oldukça az. Asya ve Afrika’daki bazı ülkelerde çok büyük bir kamu sağlığı sorunu haline gelen yüksek tansiyonu teşhis etmek de kolay değil.

Dünya Sağlık Örgütü, dünya çapında her üç yetişkinden birinde yüksek tansiyon olduğunu bildiriyor. Bazı Afrika ülkelerinde bu oran %40’a kadar çıkıyor.

Tuz yüksek tansiyona neden olan en önemli etken. Tuz tüketimi, kültür ve coğrafyaya bağlı olarak değişiyor. Gelir düzeyi yüksek birçok ülke, işlenmiş ve paketlenmiş gıdalardaki tuz oranını düşürmeyi başarmış.

Dünya Sağlık Örgütü yüksek tansiyonun dünyada 1 milyar kişiyi etkilediğini bildiriyor. Yüksek tansiyon, erken ölümlere ve kalıcı sakatlıklara neden oluyor. Teşhis zorluğu nedeniyle yüksek tansiyon “sessiz katil” olarak da adlandırılıyor.

Ancak tuz ve sodyum tüketimini azaltmanın yüksek tansiyonu ve kalp hastalıklarını öönleyebileceğini gösteren birçok araştırma var. Londra Tıp Fakültesi’nden Profesör Graham McGregor ve çalışma arkadaşları tuz tüketimi ve kan basıncı arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmaları gözden geçirmiş. Profesör özet olarak çok tuz yiyen insanların bedenlerinde çok fazla kan olduğunu söylüyor. Tuz yemek susatıyor ve su içmek de bedendeki kan hacmini arttırıyor.

Farklı ülkelerde 25 yaş üstü yüksek tansiyon oranları.
Farklı ülkelerde 25 yaş üstü yüksek tansiyon oranları.

McGregor insan bedeninin günde yarım gram tuza gereksinimi olduğunu ancak gelişmiş ekonomilerde her bireyin 8 ile 10 gram arası tuz tükettiğini söylüyor. Profesör yemeğine tuz katan tek memeli canlının insan olduğuna dikkat çekiyor. İnsanoğlu son 5 bin yıldır yemeklerine tuz katıyor. Bunun nedeni de tuzun yiyecekler üzerindeki koruyucu etkisi. Yiyeceklerin tuzlama yöntemiyle saklanması insanoğlunun yeme alışkanlığını değiştirmiş.

Profesör tuz tüketimini azaltmanın yüksek tansiyonu engellemekte önemi olduğunu ancak potasyum tüketimini arttırmanın da önemli olduğunu söylüyor. Araştırmalar yüksek potasyum tüketiminin felç oranını yüzde 24 düşürdüğünü gösteriyor. Bu çocuklarda da kan basıncını olumlu yönde etkiliyor.

Potasyum meyve ve sebzelerde olduğu kadar işlenmemiş et ve balıkta bulunuyor. Ancak yiyecek sektörü besinlerden potasyumu kaldırıp yerine tuz oranlarını arttırıyor ki bu sağlık açısından yapılabilecek en kötü şey. Çünkü potasyum tuzun bazı zararlarını etkisiz hale getiriyor. Potasyum sinir ve kas sistemi için önem taşıyor. Potasyumun genel olarak yiyecek tüketiminden alınması tavsiye ediliyor. Gelişmiş ülkelerde gülük potasyum tüketimi ortalaması 3 gram. Tavsiye edilen tüketim ise 4 gram. Arada kalan 1 gramlık açığı kapatılmak 2 ya da 3 porsiyon daha fazla meyve ya da sebze yemeye bağlı. Bu da 2-3 muz, 2-3 portakal ya da bir portakal, bir elma, bir muz ya da bir porsiyon sebze, iki meyve anlamına geliyor.

Kulağa kolaymış gibi gelse de kamu sağlığı alanında çalışanlar herkese daha fazla meyve ve sebze yedirmenin zor olabileceğini söylüyor. İngiltere, kamu bilinçlendirme kampanyalarına milyonlarca dolar harcamasına rağmen günlük potasyum tüketimi ortalamasını yükseltememiş. Ancak tuz tüketimini azaltmada başarı kaydedilmiş.

Profesör McGregor yenilen tuzun yüzde 80’inin yiyeceklerden kaynaklandığını söylüyor. İngiltere, yiyecek sektörünün, ürünlere koyduğu tuz oranını azaltmayı başarmış. Tuz oranı ortalama 9,5 gramdan 8 grama düşmüş. Bunun yılda 9 bin erken ölümü önlemesi bekleniyor.

Profesör MacGregor tuz oranlarının kademeli olarak azaltılması durumunda tüketicilerin lezzet değişimini fark etmeyeceğini söylüyor.

Kamu sağlığı yetkilileri gelişmekte olan ekonomilerin giderek Batı tarzı yeme alışkanlıkları elde etmesinden endişeli. Çünkü bu, daha tuzlu, şekerli ve yağlı yiyecekler tüketilmesi anlamına geliyor. Yetkililer bu nedenle kalp ve damar hastalıkları ve obezite oranlarında ciddi bir artış görmeyi bekliyor.

Yüksek tansiyonu tetikleyen diğer etkenler arasında yüksek alkol tüketimi, tütün kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı ve stresli yaşam geliyor. Türkiye’de yüksek tansiyon henüz bazı Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde olduğu kadar ciddi bir sorun olmasa da hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle bu riskin artabileceği ülkeler arasında yeralıyor.

STÜDYO VOA

EKOTÜRK Stüdyo VOA
lütfen bekleyin
Embed

No media source currently available

0:00 0:29:44 0:00
XS
SM
MD
LG