Erişilebilirlik

‘Barış İçin Akademisyenler’in Davaları Başlıyor


11 Ocak 2016 tarihinde 1128 akademisyenin imzalamış olduğu “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyle ilgili başlatılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında açılan davalar, 5 Aralık’tan itibaren İstanbul’daki beş farklı ağır ceza mahkemesinde görülmeye başlanacak.

Akademisyenler, Terörle Mücadele Kanunu’nun terör örgütü propagandasını düzenleyen 7/2 maddesinden yargılanacak.

Yasa maddesinde “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” denildiğinden “Barış İçin Akademisyenler” 7 yıl 6 aya kadar hapis cezası isteniyor.

Duruşma öncesi Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu bugün İstanbul Tabip Odası’nda bir panel düzenledi.

Panelistlerden biri 7 Şubat 2017 tarihli Kanun Hükmünde Kararname’yle Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’yle ilişkisi kesilen İbrahim Kaboğlu’ydu.

Prof. Kaboğlu: Yaşanan bilim soykırımıdır

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan anayasa hukukçusu, akademisyenlere yapılan muamelenin Hitler Almanyası’nın uygulamalarından bile kötü olduğunu söyledi.

Prof. Kaboğlu, “Bu kadar bilim insanının bir anda sorgusuz sualsiz hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlerinden atılması, bütün haklarından yoksun bırakılması hatta dünyanın hiçbir yerinde bu bilimsel faaliyeti yaptırmamak bir bilim soykırımıdır. Bunu Hitler’inkiyle karşılaştırmayalım diyorum. Hitler attı ama ülkeden de gönderdi. Türkiye’ye gelenlerden bir kısmı, benim hocalarımın hocasıydı. Bizim arkadaşlarımız da Almanya’ya İngiltere’ye şuraya buraya giderek insanlığın gelişmesine de katkıda bulunacaklardı, onları burada söndürmek için ellerinden geleni yaptılar” dedi.

Prof. Kaboğlu, imzacı akademisyenlerin yaşadıklarından 11 Ocak 2016’da “Kendilerine akademisyen diyen güruh, devleti suçluyor. Bu zihniyetin ihanetiyle yüz yıl önce de karşılaştık. O zaman da bu ülkeyi ancak yabancıların düzeltebileceğine inanan ve kendilerine aydın diyen mandacı bir güruh vardı. Ya devletin yanında olursunuz ya da teröristin ve terör örgütünün yanında olursunuz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sorumlu tutuyor.

Kaboğlu: 11 Ocak’tan beri yaşamımız tehdit altında

21 Aralık’ta İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde mahkemeye çıkacak olan Kaboğlu, “11 Ocak’tan beri hedef gösterildik, yaşamımız tehdit altında. 11 Ocak gecesi devletin en üstünde bizi hedef gösteren kişinin söylediği sözler suç oluşturmaktadır. Mahkemede ‘ben suç işlemedim, sen suç işledin’ diyeceğim. Benim yaptığım senin suçunu teşhir etmekti. Ben anayasanın bana tanıdığı yetki ve görevlerin asgarisini yerine getirdim. Ben suç işlemedim. O kişi o şekilde konuşmasaydı mahkemeler harekete mi geçecekti? Türkiye’yi seri cinayetleri ülkesine getirenlerin hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini dillendirmeliyiz” diye konuştu.

KESK Başkanı: Sesimizin kısılmasına izin vermeyeceğiz

KESK Eş Başkanı Aynur Gezen ise iktidarın uzun süredir üniversitelerde bir tasfiye süreci için hazırlık yaptığını bildiklerini söyledi.

Kendisi de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ihraç edilen Gezen, “Bir torba yasayla araştırma görevlileri güvencesiz kadroya geçirildiler. Üniversiteler şirketleştirildi. Peyderpey bu dalga geliyordu. Üniversitedeki kıyım yalnız akademisyenlerle sınırlı değil. 60 bin öğrenci tutuklu, 100 bin öğrenci yargılanıyor. Onlar da büyük bir baskı altında. Bir tasfiye sürecini bekliyorduk. AKP iktidarı eğitimde yarattığı dönüşümle eleştirel düşünceyi ortadan kaldıran biat eden kuşaklar yaratmak istiyor. 1128 akademisyen ise sivil halka yönelik şiddete karşı barış talebini dile getirdi. Hiçbir şekilde sesimizin kısılmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Prof. Tükel: Akademi biat etmez

Türk Tabipler Birliği Başkanı (TTB) Raşit Tükel de bildiriyi imzalayan akademisyenler arasında yer alıyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki görevine devam eden Prof. Tükel hakkında da dava açıldı.

TTB Başkanı, tüm baskılara rağmen imzacı akademisyenlerin biat etmediğini söyledi. Tükel, “Barış bildirisine imza atmış akademisyenler baskılara maruz kaldı. Bir anda ihraçlar başladı. Bazıları açığa alındı. Gözaltılar, tutuklamalar oldu. Küçük illerde yaşayan akademisyenlerin neredeyse yaşam hakları ellerinden alınmaya çalışıldı. Akademi biat etmez, etmedi de gerçekten. Ne kimse bu sürecin muktedirlerine boyun eğmedi, dayanışma gösterdi. Bir araya geldi dayanışma akademileri oluşturdu. Üniversite demek özgür düşünce ortamında eleştirel fikir üretmektir. Üniversitenin işlemesini getirmesi için bir akademisyenin düşüncesini açıklarken baskı altına alınmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Chomsky’den destek

En başından beri ‘Barış İçin Akademisyenler’le dayanışma gösteren ABD’li dilbilimci Noam Chomsky de ilk duruşma öncesi bir mesaj gönderdi.

Prof. Chomsky, “Türkiye’deki toplumun dostları, büyük bir dehşetle bu gelişmeleri takip etmektedir. İddianamenin dili aslında yaşanılanların son derece özenle korunması gereken özgür düşünce ifadesinin temeline yönelik bir saldırı olduğunu bizlere belirgin bir şekilde göstermektedir. Endişe içinde olan vatandaşların yanında yer almak doğal olan ve övülmesi gerekilendir.

Bu çağrıda, terörizmi en ufak bir şekilde destekleyecek bir nokta yoktur” dedi.

STÜDYO VOA

Mehmet Şimşek’ten “harcamaları azaltma” mesajı - 18 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG