Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, Brüksel’de Avrupa Birliği ekonomi ve maliye bakanlarıyla bir araya geldi. Birlik ekonomilerinin derin krizde olduğu dönemde Türk ekonomisinin gösterdiği performans Avrupa Birliği kanadından övgü aldı.
Avrupa Birliği, özellikle de Euro Bölgesi ekonomileri son derece ciddi bir kriz ortamından geçerken 27 ülkenin ekonomi ve maliye bakanları aday ülkelerdeki muhataplarıyla bir araya geldiler. Diyalog amaçlı bu toplantı geçen yılkilere oranla biraz farklıydı. Diğer toplantılarda genelde Avrupa Birliği kanadı konuşur, tavsiyelerde bulunur hatta direktif verir Türkiye ise dinlemek ve derdini anlatmaya çalışmakla yetinirdi. Bu kez ise denklem tersine döndü ve gözlemlerini aktaran, tavsiyede bulunan ve hatta uyaran Türkiye oldu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan toplantıdaki havayı şu şekilde yansıttı: “Bugün masanın etrafındaki bakışları görseydiniz, maliye bakanları gerçekten bir imrenme ve gıptayla bakıyorlardı. Kolay değil. Onlar, ‘Yüzde 0 mı büyüyeceğiz, 1 mi büyüyeceğiz?’ derken, ‘Piyasa tahminlerine göre biz yüzde 4.5’le 7 arasında büyüyeceğiz’ dediğimizde çok farklı bir durum oluşuyor tabii.”
Babacan, bu tablonun oluşumunu da ilginç bir açıdan ele aldı: “Muhataplarımızın Türkiye’yle ilgili izlenimleri son derece olumlu. Bir bakıma Avrupa’da olanların tam tersi oluyor Türkiye’de. Tabii bunlar kendiliğinden de olmadı çünkü biliyorsunuz geçen yıl biz politika olarak Avrupa’da yapılanların tam tersini yaptık. Biraz da bunun etkisi var.”
Avrupa Birliği’nin, oluşturduğu 750 milyar Euro tutarındaki mekanizma, beklenen etkiyi yaratmış gözükmüyor. Pekiyi krizin devamı halinde Türk ekonomisi bundan etkilenecek mi? Babacan bu konuda net konuştu: “Avrupa Birliği’nin büyümesi ileride daha yavaşlayacaksa ihracat kanalından, ticaret kanalından bizi bir miktar olumsuz etkileyebilir. Euro’nun değeri önemli. Euro’nun değer kaybı yine bizim ihracatımız üzerinde olumsuz etkiler gösteren bir unsur.”
Avrupa Birliği’nin son belgelerinde Türkiye’den seçim döneminde mali disipline dikkat etmesi talep ediliyor. Babacan, 2011’in seçim yılı olması nedeniyle mali disiplinden taviz verileceği iddiasını reddediyor: “Seçim ekonomisi illa çok para harcamak demek değil. Eğer ülkede güven ortamını oluşturabiliyorsanız, oluşturduğunuz güven ortamıyla büyümeyi sağlayabiliyorsanız, yatırımları sağlayabiliyorsanız… Tüketici güven endeksi Şubat 2008’den bu yana en yüksek seviyede. Üretici güven endeksine bakıyorsunuz dört yılın en yüksek seviyesinde. Hem reel sektör, iş dünyasının geleceğe bakışı çok olumlu hem de halkımızın geleceğe bakışı çok olumlu. Böyle bir ortamı yakalamışken, seçime giderken mali disiplinden taviz vermek, mali disiplini bozmak bir bakıma bizim kendimizi kendi ayağımızdan vurmak anlamına gelir.”
Babacan, Avrupa Birliği ve Türk ekonomisindeki son gelişmelerin, Türkiye’nin üyeliğini ekonomik gerekçelerle engellemek isteyenlerin elinde kullanacakları malzeme kalmayacağını gösterdiği görüşünde.
