Erişilebilirlik

Petraeus: 'Asıl Sorun IŞİD Sonrası Yaşanacak Güç Boşluğu'


Petraeus: 'Asıl Sorun IŞİD Sonrası Yaşanacak Güç Boşluğu'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:09:59 0:00

Amerikan Kara Kuvvetleri Komutanlığı da yapan Petraeus, IŞİD’in yenilgiye uğratılmasının Koalisyon ve Irak hükümetinin asıl hedefi olmadığını, asıl sorunun sonrasında yaşanacak güç boşluğunun nasıl doldurulacağının olduğunu söyledi:

“Bu sorunu çözmek için kapsamlı bir kampanya yürütmemiz gerekiyor. Teröristleri, sadece silahlı mücadeleyle yenemezsiniz. Bunun için çok daha fazlası gerekiyor. Tabi ki terörle mücadele operasyonları, insansız uçaklar ve özel harekatçılar terörün üzerine gitme konusunda çok önemli. Sadece Irak güvenlik kuvvetlerine değil, aynı zamanda Suriye, Libya ve dünyanın diğer bölgelerinde varlığını sürdüren IŞİD’e karşı savaşan bütün müttefiklerimize desteğimizi sürdürüyoruz. Ayrıca Pakistan’ın batısında bulunan el Kaide liderlerine karşı operasyonlarımız da devam ediyor. IŞİD’i yenmemiz ve kurduğunu iddia ettiği hilafeti yıkmamız, bizi IŞİD’i tamamen yok ettiğimiz yönünde yanıltmamalı. IŞİD’in hilafeti en azından internet ortamında devam edecektir. İŞİD militanları, insanları kendi saflarına çekmeye ve onları cani saldırılar yapmaya teşvike devam edecektir. Bu durum daha uzun bir süre devam edeceğinden onlarla her ortamda savaşmalıyız. Bizim sorunun köküne kapsamlı bir şekilde inmemiz gerekiyor. Yani askeri harekatlardan daha fazlasını yapmalıyız. IŞİD’i yenilgiye uğratmak tek hedefimiz olmamalı. IŞİD’in yenilmesi kaçınılmaz bir gerçek. Musul şehrinin alt yapısını ve sivil halkı korumak amacıyla harekatımızı ince dokuyup sık eleyerek devam ettiriyoruz. Bu da biraz zamanımızı alıyor ancak IŞİD eninde sonunda yenilecek. Ancak asıl mücadelemiz sonrasında başlayacak. Bölge yönetimini kim yürütecek. Burada sadece bir grup bulunmuyor. Sünni Arapların yanında Şii Araplar, Şii Türkmenler, Sünni Türkmenler, çok sayıda Kürt, Yezidi, Hristiyan ve aşiretler bulunuyor. Bölgede ayrıca iş yerleri, okullar ve üniversiteler bulunuyor. Bu unsurların hepsinin yeni kurulacak yerel yönetimde söz sahibi olması gerekir ki herkese adil ve eşit davranılsın.”

Emekli Orgeneral Petraeus ayrıca, Musul’ın IŞİD’den temizlenmesi sonrasında ülke birliğinin akıbetinin ne yönde olması konusunda da görüşlerini dile getirdi:

“Irak’ın Selahattin, Anbar gibi illerinde neler yapacağına bağlı. Yani diğer bir deyişle bu vilayetlerin nasıl yönetileceği burada çok önemli. Bu bölgelerde yaşayan farklı etnik gruplar ne kadar temsil edilecek? Bu etnik grupların ihtiyaçları nasıl karşılanacak. Çoğulcu bir yönetim şekli mi olacak yoksa sadece çoğunluk mu temsil edilecek. Bu sorunlar giderilirse IŞİD’in ektiği aşırılık tohumları yeşermeden bitirilebilir. Bağdat hükümetinin bu zamana kadar yürüttüğü siyaset maalesef yanlış temeller üzerine kuruluydu. Bu nedenle de zaten aşırılık, Irak’ta arttı çünkü muhalif gruplara yapılan baskı bu tür aşırılık yanlısı örgütlere desteği arttırdı.”

Obama kabinesi, Irak’ın toprak bütünlüğünün devam etmesini savunuyordu. Ancak Iraklı Kürt liderler, bağımsızlık istedikleri yönünde özellikle son birkaç yıldır açık beyanlarda bulunuyor. Petraeus, bu konu hakkında göreve yeni geçecek Trump kabinesine ne yönde tavsiye bulunduğunu şu sözlerle anlattı:

“Bu tabi ki Iraklılar’ın ve Kürtler’in bileceği bir mesele. Ben uzun zamandır Kürtlere özerk bir bölge verilerek Irak bütünlüğünün devam etmesinin, ülke için en iyi ve en uzun soluklu bir çözüm olacağını düşünüyorum. Kürtler’in de zaten bağımsız bir ülke kurabilmesi için yeterince maddi gücünün de bulunması gerekiyor. Ancak şu anki mali hesaplar bu planı desteklemiyor. Iraklı Kürtler, ülkenin petrolüne bel bağlamış bulunuyor. Ancak Kürtler Irak hükümetinin ürettiği ve sattığı petrolden daha fazlasını üreterek ve satarak daha fazla maddi kaynağa sahip olabileceğini düşünüyor. Bu yeterli bir altyapı olmadan çok zor. Bununla birlikte Kürtler sadece ülkenin kuzeyinde yaşamıyor. Ülke genelinde yaşayan ve sayıları yüzbinler hatta milyonlara varan Kürtler var. Bu nedenle ben Irak’ın bütünlüğünün korunması taraftarıyım. IŞİD’ın yenilgiye uğratılması bile ikinci öneme sahip. Öncelikle azınlıklar başta olmak üzere herkesin hakkı savunulmalı ve çoğulcu bir hükümet oluşturulmalı.”

IŞİD’e karşı eskiden ve şimdi yapılan hataların ne olduğu hakkında düşüncelerini paylaşan Petraeus, IŞİD’in Irak ve Suriye’de bu kadar güçlenmesinin nedeninin sadece Amerika’nın veya Batı’nın yaptığı yanlışlardan kaynaklanmadığını aynı zamanda eski Irak hükümetlerinin de bütün Irak halkını olması gerektiği gibi yönetemediğinden kaynaklandığını söyledi:

“Bunu en güzel tarihçiler söyleyecektir. Belki de daha hızlı ve kararlı hareket etmeliydik. IŞİD’le savaşımızda istediğimiz gibi hareket etme yetkimiz yoktu. Koalisyon güçlerini daha hızlı bir araya getirip, askerlerimizin hareketlerini kısıtlamadan IŞİD’e karşı durabilirdik. Tabi ki taraflı olarak geriye bakıp hep bu tür soruları sorabiliriz. Bunların dışında bu kadar çok Amerikan askerini ülkeden çıkarmak yerine daha fazla sayıda askeri ülkede tutarak Irak’ın güvenliğini sağlamada desteğimize devam edebilirdik. Benim ve Savunma Bakanlığı’nın tutumu bu yönde olurdu. Ancak sorun birazda Irak yönetiminden kaynaklanıyor. Özellikle Başbakan Maliki’nin yanlış politikaları ülkeye çok zarar verdi. Ki hatta daha öncesinde kurulan Irak hükümetleri bizim ulaşmaya çalıştığımız hedefleri geriye götürdü. Azınlık gruplar dışlanmaya başlayınca, örneğin bazı Sünni Arap grupları IŞİD gibi örgütlerin çıkmasından rahatsızlık duymadı. Bu nedenle IŞİD’i yenmenin yanı sıra Iraklı yetkililerin herkese eşit davranıp ülke bütünlüğünü korumaya yönelik adımlar atması gerekiyor.”

Musul’u IŞİD’den temizleme operasyonu sürüyor. Bu operasyonla birlikte Musul bölgesinde sıkışan birçok IŞİD militanının ablukayı kırarak Suriye’ye kaçacağından endişe ediliyor. “Bu duruma karşı koalisyon ve Irak güçlerinin bir planı var mı?” sorusuna Petraeus’un verdiği cevap şöyle oldu:

“Evet teröristler, Musul’a yapılan ablukayı kırıp Suriye’ye geçmeye çalışıyor. Bize ulaşan raporlar, IŞİD militanlarının son birkaç gün içinde bu yönde hareket ettiklerini gösteriyor. Ancak bu amaçlarına ulaşmaları çok zor olacak ve çok kayıp verecekler. Koalisyon güçleri bir yandan da Rakka’yı ablukaya almış bulunuyor ki bu abluka da gittikçe daraltılıyor. Bu nedenle Musul olsun Rakka olsun, bu bölgelerde bulunan teröristleri artık kötü son bekliyor. Her ne olursa olsun bu örgüt yok edilecek. Ancak sorulması gereken asıl soru IŞİD sonrası ne olacağı. IŞİD ordusundan geriye kalanlar gerilla olarak faaliyetlerine devam etmeye çalışacaklar. Bizim desteğimizle Irak Ordusu, IŞİD militanlarını yenebilir. Daha zor olan geriye kalan, uyuyan hücrelerle başa çıkmak. Bununla başa çıkmak için de yapılması gereken, hükümetin bütün etnik ve dini gruplara eşit ve adil davranarak halkın huzurlu yaşamasını sağlaması ve Irak halkının bu tür aşırılığa kaçan bireylere ve gruplara destek vermesinin önüne geçmesi olacaktır. Böylelikle Irak hükümeti, aşırılık yanlısı ekilen tohumların yeşermesinin önüne geçebilir.”

Trump’ın, Amerika’nın IŞİD’e karşı Rusya’yla işbirliğine gidebileceği yönünde söylemleri oldu. Trump, böylelikle hem Rusya ile ilişkilerin yumuşayacağına, hem de IŞİD’in daha hızlı yok edileceğine inanıyor. Ancak bütün liderlerin aynı hedeflerin peşinde olmadığını biliyoruz. Esat rejiminin devamı için çalışan bir Rusya ile Amerika’nın bir işbirliğine gitmesi sizce mümkün mü?

“Vladimir Putin’in bizim müttefikimiz olmadığını biliyoruz ki, Gürcistan ve Ukrayna gibi birçok konularda da bizim düşmanımız gibi hareket ediyor. Ulaşmak istediği, eski Sovyetler Birliğini yeniden oluşturmak ve aynı zamanda da ekonomik olarak güçlenmek. Rusya’nın uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olması da Putin’in hedeflerinden bir tanesi. Bu bağlamda da bölgede söz sahibi olmak için Esat’a destek veriyor. Bu desteğini verirken de sivil kayıpların önlenmesi için de yeterince önlem almıyor. Bunların hepsi göz önüne alınarak hareket edilmeli. Ancak nükleer başlıklı binlerce füzenin birbirine doğrultulduğu Soğuk Savaş yıllarında bile Rusya ile diyaloğumuz bitmemişti. Şimdi de diyaloğun kopmasından ve katı düşmanlık güdülmesinden yana değilim. Hatta şimdi savaşacağımız ortak bir düşmanımız bulunuyor.”

Peki olası bir Putin-Trump yakınlaşmasında Esat rejimi Suriye’deki varlığını sürdürebilir mi? Petraeus, Moskova’nın da Esat rejiminin Suriye’deki varlığını devam ettirdiği sürece ülkeye barış ve huzurun gelmeyeceğini bildiğini söyledi:

“Beşar Esat, Suriye’deki çözümün bir parçası olarak kalamaz. Asıl önemli soru, Esat’ın ne kadar daha ülkenin başında kalacağı ve sonrasında kimin veya neyin ülke sorumluluğuna geleceği. Bizim son yıllarda ulaşmak istediğimiz, bütün etnik ve dini grupları içine alan ve Suriyeliler tarafından seçilen bir hükümetin kurulması hedefi artık gerçekleştirilemez gibi duruyor. Ancak bu saatten sonra Suriye’nin bütünlüğünün korunabileceğini dahi düşünmüyorum. Suriye’de birkaç özerk bölge oluşabilir. Kürtlerin kontrolu altında bir Kürt bölgesi ve Sünni Arapların yaşayacağı otonom bölgeler oluşabilir. Kimse yüzbinlerce insanın ölümünden, hastaneler ve okulların bombalanmasından sorumlu bir bireyin altında yaşamak istemeyecektir. Suriye’nin bu saatten itibaren bütünlüğünün nasıl korunacağını bilmiyorum.”

Emekli Orgeneral David Petraeus, IŞİD militanlarının başta Suriye, Irak ve Türkiye gibi bölge ülkelerinde saldırılarının önüne geçilmesi için, fiziki ve siber ortamlarda yok edilmeleri gerektiğinin altını çizdi.

STÜDYO VOA

Mehmet Şimşek’ten “harcamaları azaltma” mesajı - 18 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG