New York Times Mısır’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ömer Süleyman’ı, reformları hayata geçirmek yerine baskıcı yönetimi ayakta tutmaya çalışmakla suçluyor. Gazete, bunun kabul edilemez olduğunu savunuyor ve şunları yazıyor:
“Mısır hükümeti hangi reformu ne zaman bahşedeceğine kendi başına karar veremez. Reform sürecinin her boyutuna muhalefet liderleri de katılmalıdır. Olağanüstü hal kaldırılmalı, Mısır halkının ifade ve örgütlenme özgürlüğü tanınmalıdır. Tutuklanan bütün protestocular serbest bırakılmalı, geçen hafta göstericilere acımasızca saldıran hükümet yanlısı güçler yargılanmalıdır. Hükümet ve muhalefet, ortak bir çalışma yaparak seçim tarihini belirlemeli ve süreci denetleyecek bağımsız bir komisyon kurmalıdır. Oy verme işlemini ve oy sayımını Mısırlı ve uluslararası gözlemcilerin denetlemesi gerekir. Hükümet ve muhalefet partilerin seçime katılması için kriterleri birlikte belirlemeli, bütün adayların basın organlarından yararlanma hakkı güvence altına alınmalıdır.”
Christian Science Monitor İsrail’in Mısır’da yönetim değişikliğinden kaygı duyduğunu belirtiyor. Ancak gazete, Mısır’da demokrasinin kurulması halinde İsrail’in daha güvende olacağını öne sürüyor ve görüşlerini şöyle dile getiriyor:
“Amerika ve İsrail, Mübarek’in derhal görevden ayrılması talebine destek vermeyerek, muhtemel bir demokratik hükümeti yönetecek olan Mısırlıları karşılarına alma riskini üstleniyorlar. Ne kadar zor ve geç olursa olsun, Arap topraklarına demokrasi gelmesi, İsrail’in uzun vadeli çıkarlarına uygundur. Özgürce kendi yönetimini seçen özgür bir halka yapılan barış, bir diktatörün imzasıyla sağlanan barıştan çok daha güvenilirdir. Müslüman Kardeşler, serbest bir seçimin ardından işbaşına gelse bile Hamas’tan çok, Türkiye’deki Müslüman parti AKP’ye benzeyecektir. İsrailli ve Amerikalı liderler, demokrasinin Ortadoğu’daki uzlaştırıcı etkisini göz önünde bulundurmalıdır.”
Washington Post Almanya ve Fransa’nın Euro’yu kurtarma planının AB üyesi diğer ülkelerde tepkiye yol açtığını hatırlatıyor. Gazete, başarılı olsa biler bu planın uzun vadede huzursuzluğa yol açacağını vurguluyor ve şu görüşlere yer veriyor:
“Almanya, Euro’nun istikrarını finanse etme karşılığında, Almanlar dışındaki Avrupalıların daha düşük yaşam standartlarını ve egemenliklerinden taviz vermelerini istiyor. Almanya ve Fransa, buna karşılık Yunanistan ve İrlanda’nın borçlarını hafifletmeyi öneriyor. Ancak bu plan diğer ülkelerden çok fazla şey talep ediyor. Zaten plandan esas olarak söz konusu kredileri veren Alman ve Fransız bankaları kazançlı çıkacak. Fakat Euro öncesi dönemdeki gibi bir devalüasyona gitme şansı olmayan diğer ülkelerin önünde fazla seçenek yok.”
Wall Street Journal Türk ekonomisinin herkesi şaşırtan başarısının sürdüğünü yazıyor. Gazete, Türkiye’de sanayi üretiminin son bir yılda % 16,9 artarak bütün beklentileri aştığını kaydediyor ve şunları yazıyor:
“Sanayi üretimi, Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın % 25’ini oluşturduğu için, son veriler Türkiye’nin daha geneldeki ekonomik performansı açısından da büyük önem taşıyor. Verilerin açıklanmasının ardından ekonomistler, Türkiye’nin 2010’da % 8’den daha fazla büyümüş olabileceğini söylemeye başladılar. Sayısı giderek artan bir grup, Türkiye’nin dünyadaki en hızlı büyüme oranlarından birisini yakalamasının, BRIC kulübüne katılması için bir neden oluşturduğunu düşünüyor. Ancak ekonomistler, üretim artışındaki süreklilik arz eden sürprizlerin, Merkez Bankası’nın azaltmaya çalıştığı iç talebin yüksekliğini de ortaya çıkardığını belirterek, ekonomin aşırı ısındığı yönündeki kaygıları arttırdığını kaydediyor.”