Erişilebilirlik

30 Mart Amerikan Basınından Özetler



New York Times yazarlarından Thomas Friedman, Ortadoğu’daki ayaklanmalardan sonra durumun son derece karmaşık olduğunu kaydediyor ve bunun daha bir başlangıç olduğunu yazıyor. Yarım yüzyıldır özgürlük ve serbest piyasa ekonomisi gibi en büyük küresel eğilimlerin dışında kalan Ortadoğu halklarının birdenbire demokrasi arayışı içine girmesinin karışıklık yaratmasının kaçınılmaz olduğunu yazan Friedman, Libya’ya askeri müdahalenin Amerika’nın yeni Ortadoğu’da karşı karşıya kalacağı zor seçimlerden yalnızca biri olduğunu belirtiyor. Friedman, yazısına şöyle devam ediyor:

‘2011’in Ortadoğu’suna hoşgeldiniz! Gerçek nedir öğrenmek mi istiyorsunuz? Gerçeği kaldıramazsınız çünkü yeni Ortadoğu tehlikeli, şiddet ve aynı zamanda umut dolu, patlamaya hazır, ahlaki ve siyasi belirsizliklerle dolu bir yer. Başkan Obama Pazartesi gecesi yaptığı konuşmada ‘bazı ülkeler başka ülkelerdeki katliamlara kayıtsız kalabilirler. Ama Amerika farklıdır. Başkan olarak harekete geçmeden önce katliamın ve toplu mezarların fotoğraflarını görmeyi beklemeyi reddediyorum’ dedi. Amerika’yı bu şekilde gören bir başkanımız olduğu için mutluyum. Ama aynı zamanda havadan destek sağlayarak insani yardım yapabileceğimizi, sonra da durumu NATO’ya devredip işimizin bittiğine inanacağımızı düşünmek saflık olur. İçimden bir ses Libya’da doğru dürüst bir sonuç almak için postallara ihtiyacımız var diyor. Ya asilere Kaddafi’yi defetmeleri için yardım etmek ya da Kaddafi sonrası Libya’sında barışgücü görevi üstlenmek ve demokrasiye geçişte aşiretler arasında hakemlik yapmak için. Ama bu postallar bizim postallarımız olamaz. Amerika bir savaşı daha gerek mali, gerek insan gücü, gerekse kaynaklar açısından kesinlikle kaldıramaz. Ama müttefiklerimizin bu işi bizsiz başarabileceği konusunda da şüpheliyim. Başkan Obama’nın şansının yaver gitmesi için dua ediyorum. Umarım Kaddafi rejimi kumdan kale gibi dağılır, muhaliflerin doğru düzgün oldukları anlaşılır ve ayağa kalkmaları için asgari düzeyde uluslararası yardıma ihtiyaçları olur. Böylece hem Amerika’nın Ortadoğu’daki itibarı düzelir, hem de insani yardım operasyonu çok sayıda kişinin hayatını kurtarıp bir başka Arap ülkesini daha demokrasi kampına katmış olur. Tanrım, lütfen Başkan Obama’nın şansı açık olsun.’

Başkan Obama’nın Pazartesi gecesi Libya’ya müdahaleye ilişkin konuşmasının açık ve kararlı olduğunu belirten Christian Science Monitor ise koalisyon ortaklarına daha fazla sorumluluk vermek olarak tanımlanabilecek ‘Obama Doktrini’nin bazı riskleri de beraberinde getirdiğini öne sürüyor. Gazete şöyle devam ediyor:

‘Başkan Obama Libya konusunda bir orta yol belirledi ve Amerika’nın bir diktatörün demokrasi arayışı içindeki halkını gaddarca katletmesine seyirci kalamayacağını söyledi. Libya konusunda büyük riskler sözkonusu: insani bir kriz, kayıtsız kalmanın bölgedeki diğer diktatörlere vereceği mesaj, Libya’nın komşuları Tunus ve Mısır’da filizlenen demokrasiler bunlardan bazıları. Başkan, Amerika’nın askeri güç kullanarak Libya’da rejimi değiştirmeye kalkışmayacağını söyledi. Bunun nedeni Libya’nın Amerika’ya doğrudan tehdit oluşturmaması. Bunun yerine Amerika kısıtlı, destek verici bir rol oynayacak ve Kaddafi’nin askeri olmayan yollardan devrilmesi için koalisyon ortaklarıyla işbirliği yapacak. Amerika, ‘Obama Doktrini’nin ilk kez sınandığına tanık oluyor. Obama Doktrini, doğrudan tehdit altında olmadığı durumlarda Amerika’nın sorumluluğun büyük bölümünü diğer ülkelere devretttiği çok taraflı askeri müdahale anlamına geliyor. Bu yaklaşım, Amerika’nın rolünü kısıtlıyor ve Kaddafi’nin devrilmesini de garanti etmiyor. Koalisyon oluşturmak yeni bir kavram değil. Başkan George W. Bush da 2003’te Irak’ı işgal etmeden önce, baba Bush ise 1990’da Irak askerlerini Kuveyt’ten çıkarmak için koalisyon desteği almıştı. Başkan Obama’nın yaklaşımının deneysel tarafıysa sorumluluğu başkalarına devretmek. Bunun avantajı Amerika için maliyetin düşmesi, risk paylaşımı ve Amerika’nın kabadayı olarak algılanmasının engellenmesi. Ancak kontrolü devretmenin riskleri de var. Amerika çekildiğinde kim öne çıkacak? Komisyonların liderliği zor seçimlerden kaçınmak anlamına gelebilir. Uzlaşı, Kongre’den yasaları geçirirken işe yarayabilir ancak Amerika’nın güvenlik konusundaki çıkarları sözkonusu olduğunda yetersiz kalabilir.’

Washington Post
ise ‘Suriye’de diktatör Beşar el Esat reform yapabilir mi?’ sorusunu yöneltiyor. Dışişleri Bakanı Clinton’un hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi partili Kongre üyelerinin son aylarda Suriye’ye yaptıkları ziyaretlerden Beşat El Esat’ın reformcu olduğu sonucunu çıkardığını söylediğini hatırlatan gazete, Esat’ın demokratik değişim talebinde bulunanlara ateş açarak karşılık verdiğini yazıyor. Gazete şöyle devam ediyor:

‘Bakan Clinton ve Obama Yönetimi Esat’ın teröre destek veren, İran’la yakın ilişki içinde olan gaddar bir diktatör de olsa bir şekilde Batı müttefiki haline getirilebileceği inancına sıkı sıkıya sarılmış durumdaydı. Kongre üyeleri ve gazeteciler, yaptıkları toplantılarda, 45 yaşındaki Esat’ın reform yapabileceğine ilişkin verdiği ipuçlarından cesaret alıyor, Şam’da ağırladığı Hamas liderleriyle bağını koparabileceğini, İsrail’le barış anlaşması imzalamasının çıkarına olduğunu göreceğini, rejimi liberalleştireceğini düşünüyordu. Ancak Esat bunlardan hiçbirini hayata geçirmedi. Ancak kabinesi istifa ettikten sonra danışmanları Esat’ın baskını olağanüstü hali kaldıracağına ve diğer reformlara ilişkin bir konuşma yapacağını duyurdu. Bu nedenle Obama Yönetimi Esat’tan hala umudu kesmiş değil. Ancak Esat’ın istese de reform sözlerini yerine getireceğine inanmıyoruz. Esat’ın değişim taleplerini şiddet ve boş sözlerle geçiştirmeye çalıştığını düşünüyoruz.’

XS
SM
MD
LG