Erişilebilirlik

23 Mart Amerikan Basınından Özetler


New York Times, Birleşmiş Milletler Afganistan eski özel temsilcisi Lakhdar Brahimi ve eski büyükelçi ve Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Thomas R. Pickering’in Afganistan’daki savaşın sona erdirilmesine ilişkin ortak kaleme aldıkları bir yazıya yer veriyor. Afganistan’daki çıkmazın Hamit Karzai’nin hükümeti ve müttefikleri, Taleban ve Taleban’ın Pakistan’daki destekçileri ve diğer uluslararası ve bölgesel taraflarla çözülebileceğini belirten Brahimi ve Pickering, Afganistan’da uzlaşı zamanının artık geldiğini belirtiyor ve şöyle diyor:

‘Afganistan’da Amerika liderliğinde yürütülen terörle mücadele çabalarına rağmen Taleban direnmeye devam ediyor. Taleban’ın kökünün kazınacağını düşünmek gerçekçi değil. Taraflar birbirini şiddete başvurarak yenilgiye uğratmayı ummamalı. Batılı ülkelerde kamuoyunun Afganistan Savaşı’na verdiği destek giderek düşüyor. Afgan halkı da uzun ve zorlu savaştan artık bıktı usandı. Varılacak barış anlaşması, Afgan halkının çoğunluğunun kabul edeceği kapsamlı bir siyasi düzeni, Taleban’ın El Kaide’yle olan bağlarını koparmasını ve uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığının kontrol altına alınmasını gerektiriyor. Bunları başarmak kolay olmayacak. Taleban’ın merkezi ve yerel yönetimlerde temsil edilmesine izin verilmesi, örgütün seçim sonuçlarına uymasının sağlanması, kılık-kıyafet, davranış ve hukuk alanlarında İslami yasaların yerinin doğru belirlenmesi, savaş suçlularının adalet önüne nasıl çıkarılacağına karar verilmesi, insan ve kadın haklarının güvence altına alınması, bazı Taleban militanlarına polis teşkilatları ve güvenlik güçlerinde yer verilmesi gerekiyor. Yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi de anlaşmanın bir parçası olacak kuşkusuz. Uluslararası toplum Kamboçya ve Bosna’da da benzer sorunlarla karşı karşıya kalmış ve çözüme ulaşmayı başarmıştı. Afganistan’da durum çok zorlu ancak umutsuz değil.’

Christian Science Monitor, Latin Amerika’ya yaptığı resmi ziyaretlerin Başkan Obama’nın çok yanlı yaklaşımını destekler nitelikte olduğunu bildiriyor. Obama’nın Şili’de Latin Amerika’nın küresel barış ve refaha erişmede daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söylediğini hatırlatan gazete, Başkan’ın aynı yaklaşımı Libya konusunda da sergilediğini belirtiyor ve şöyle diyor:

‘Başkan Obama Latin Amerika’nın siyasi partilerin nasıl kurulması, hür seçimlerin nasıl yapılması, güç aktarımının barışçı olması için neler yapılması, reform ve uzlaşı yolunda nasıl adımlar atılması gerektiği konularında artık deneyimli olduğunu söyledi. Latin Amerika 10 yıl önceki gibi değil artık. Çok daha demokratik. Ticaret hacmini arttıran Latin Amerika ülkeleri, artık yabancı ülkelerden gelen yardıma daha az ihtiyaç duyuyor. Bölgenin zengin doğal kaynakları Çin’in dikkatini çekmiş durumda. Arjantin ve Brezilya G20 üyesi. Şili OECD’ye katıldı. Brezilya ve Kolombiya Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde geçici üye. Uruguay’sa Birlemiş Milletler Barış Gücü’ne büyük katkıda bulunuyor. Ancak bu ülkelerden daha fazla sorumluluk almalarını isteyen Amerika’nın da üzerine düşeni yapması gerekli. Kolombiya ve Panama’yla olan ticaret anlaşmalarının Senato’da hala onaylanmamış olması rahatsızlık yaratıyor. Meksika Amerika’dan uyuşturucu çetelerine silah akışını durdurmasını ve uyuşturucu tüketiminin azaltılmasını istiyor. Bütçe sıkıntılarının ve siyasi zorlukların hüküm sürdüğü bu dönemde Amerika’nın çok yönlü yaklaşımını sürdürmesi bekleniyor. Bunun bir örneğini Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Libya’ya uçuş yasağı oylamasında gördük. Amerika diğer ülkelerin de sorumluluğu paylaşmasını talep etti. Peki Amerika’nın kendini arka plana çektiği bir dönemde önderliği kim üstlenecek? Obama kendisini uluslararası ilişkilerde eşitleyici rolü oynayan bir lider olarak görebilir. Ancak geri çekilip başkalarının sorumluluk üstlenmesini izlemenin de zorlukları var.’

Los Angeles Times yazarı Jonah Goldberg ise Başkan Obama’nın Libya konusunda yavaş hareket etmesinin Kaddafi’nin güçlenmesine yaradığını yazıyor. Goldberg şöyle diyor:

‘Şubat’ta Libya’daki devrim hareketi tazeliğini korurken Amerika’nın Kaddafi’nin askeri üslerindeki uçak pistlerini bombalaması ya da sessizce askeri yetkililere rüşvet vermesi Kaddafi’yi devirmeye yetebilirdi. Kaddafi hükümetinin üyeleri topluca istifa ediyordu. Pilotlar kendi halklarının üzerine bomba yağdırmayı reddediyordu. Askerler asilerin yanına geçiyordu. Libyalılar Trablusgarp’ta rejime açıkça karşı çıkıyordu. Hemen hemen herkes deli Kaddafi’nin zamanının dolduğunu düşünüyordu. Ama böyle bir yaklaşım Obama için Amerika’nın tek başına hareket etmesi anlamına gelirdi. Bunun üzerine Obama işleri yavaşlatmayı tercih etti. Kaddafi de güçlendi. Karmaşanın doruk noktasına eriştiği anda Obama çok da fazla açıklama yapmak zorunda kalmadan Kaddafi’yi devirebilirdi. Ulusal çıkarlarımızı korumak için Arap Birliği ve Güvenlik Konseyi’ne niçin ihtiyaç duyuyoruz? Neden Kongre’ye başvurmadık? Obama Gabonluların ‘evet’ demesini bekleyene kadar Senato’yu da bekleyebilirdi.’

XS
SM
MD
LG