Şili’den Rusya’ya kadar birçok ülkedeki nükleer malzemenin güvenlik altına alınması hedefi ile dünyadaki çatışmaları ve dolayısıyla nükleer silah edinme dürtüsünü azaltma hedefi birbirine karıştırılmamalıdır. Bunun için de Amerika’nın yumuşak gücünü, yani ikna yeteneğini kullanması gerekiyor. Nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya hedefini ilk olarak dile getiren Amerikan başkanı Henry Truman idi. Ancak daha sonra, Amerika, Rusya’nın nükleer silah kapasitesine yetişmek için rekabete girmek zorunda kaldı. Aslında bu rekabet, hangi ülkenin daha iyi yönetildiği konusundaydı. Sonuçta komünizm kaybetti. Bu örnek bize, düşüncelerin, dürtülerin ve temel gerçeklerin daha fazla önem taşıdığını gösteriyor. Obama da nükleer silahları kontrol altına almak isterken bu dersi unutmamalıdır.
USA Today 11 Eylül saldırıları sonrasında teröristlerin nükleer silah edinebilecekleri düşüncesinin giderek öne çıktığını kaydediyor. gazete, bu nedenle nükleer silahların güvence altına alınmasının büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor:
Obama, nükleer güvenlik zirvesine katılan ülkelerin dört yıl içinde nükleer malzemeleri güvence altına alacak hedefler belirlemelerini istiyor. Bu hedefe ulaşmanın ne kadar zor olduğu düşünülürse, hedefin ne kadar cüretkâr olduğu da daha iyi anlaşılır. Ancak tam da bu nedenle, bu son derece doğru saptanmış bir hedeftir. Bütün dünya, karşı karşıya olunan tehdide karşı kayıtsız durumda. Obama, durumun vahametini ortaya koyarak doğru bir sorunun aciliyetini bilince çıkartıyor.
Bu uçakların kullanılmasına yönelik eleştiriler, düzenlenen saldırıları yasa dışı suikast veya yargısız infaz olarak tanımlamaya kadar vardı. Ancak dışişleri bakanlığı hukuk danışmanı Harold Koh’un da belirttiği gibi Amerika, El Kaide ve bağlantılı gruplarla silahlı bir çatışma içinde. Bu silahlı örgütlerin üyeleri de çatışmanın tarafı oldukları için uluslararası hukuka göre yasal birer hedeftir. Koh’un mevcut çatışma bölgesi dışında da olsa, savunma hakkına yaptığı vurgu da ayrıca önemlidir. Üstelik vurulacak hedefler bizzat başkan tarafından onaylanmaktadır. İlgili kongre üyelerine periyodik olarak bilgi verilmektedir. Bu denetim süreci, insansız uçaklarla düzenlenen saldırıların yasadışı olmadığının ayrı bir kanıtıdır.
İşsizlik oranının % 9,7’ye, ortalama işsiz kalma süresinin de 31 hafta gibi rekor bir düzeye ulaştığı bir dönemde işsizlere yardım etmek ve istihdam yaratıcı önlemler almak en büyük önceliktir. Elbette ki, bütçe açığını kapatacak çözümler üretilinceye kadar Amerikan ekonomisindeki sorunlar devam edecektir. Ancak, bütçe açığını çözmek için işsizlik yardımının süresinin uzatılmasına karşı çıkmak yanlış bir yöntem olur. Bütçe gelirlerini artıracak ve giderleri azaltacak birçok başka yöntem var. Kongre üyelerinin bu konuda yaratıcı fikirler üretmelerini bekliyoruz.