Amerikan basını dün Dow Jones Sanayi Endeksi'nin tarihinin en hızlı bir günlük düşüşünü yaşayarak toplamda 1100 puandan fazla kayba uğramasının yankılarına geniş yer ayırıyor.
Wall Street Journal, Dow Jones'un bir günde uğradığı kaybın 2018'de elde edilen tüm kazanımların bir günde silinmesi anlamına geldiğini yazıyor. Gazete, Cuma gününden bu yana Amerika'daki satışların yol açtığı borsadaki bu düşüşün etkilerinin Tokyo'dan Madrid'e tüm küresel piyasalarda hissedildiğini kaydediyor. Habere göre Dow Jones Sanayi Endeksi'nin şu anki durumu geçen yıla oranla hala yüzde 21'lik kazanca işaret etse de uzmanlar, bu düşüşün aslında uzun zamandır beklendiği, yükseliş trendinin zaten sürdürülebilir olmadığı görüşünde. Bunun nedeni, Amerikan borsalarındaki çalkantıların uzun süredir tarihi oranda düşük seyretmesi, faiz oranlarının yükselişe geçmesi ve Merkez Bankası’nın ekonomik teşvik girişimlerini sona erdirdiğinin işaretlerini vermesi. Gazete, Uzakdoğu piyasalarının Dow Jones'da yaşanan çalkantıya tepkisiz kalmadığını, Uzakdoğu'nun en güçlü sektörleri olan teknoloji, kaynaklar ve mali paylaşımların son yılların en hızlı düşüşünü yaşadığını bildiriyor. Japon Nikkei Borsası'nın bir günde yüzde 4,7 oranında değer kaybetmesi, bunun örneklerinden biri. Hong Kong Hang Seng Borsası ise Ocak 2008'den bu yana en büyük kaybını yaşayarak yüzde 5,1 oranında düştü.
New York Times da Dow Jones Sanayi Endeksi'nde yaşanan ani çalkantıyla ilgili haber ve yorumlara yer veriyor. Gazete, bu konuyla ilgili olarak Paul Krugman imzalı bir makaleye yer vermiş. Aynı zamanda Nobel ödüllü bir ekonomist olan Krugman, ”Trump Coşkusu Sonunda Duvara mı Tosladı?” Başlıklı makalesinde, 'Borsa ekonominin tamamı değildir' şeklindeki temel kuralın çok iyi bilinmesi gerektiğinin altını çiziyor. Krugman'ın makalesi şöyle devam ediyor: ”Piyasaların son birkaç gündür yaşadığı düşüşün hiçbir anlamı olmayabilir. Borsadaki son düşüşün iyi bir nedeni olduğunu düşünmeyin hemen. Örneğin borsaların 1987'deki çöküşü, yatırımcıların hisselerini başkalarının sattığını görmeleri üzerine satmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştı. Hatta bu düşüş, ekonomik gerilemeden sonra değil, somut büyümeden sonra yaşanmıştı. Ancak yine de piyasalardaki çalkantı, ekonominin genel manzarasına iyice bakmamızı gerektiriyor. Amerikan ekonomisinin büyüme hızı yılda yüzde bir buçuğa gerileyecek. Yani Donald Trump ve dalkavuklarının söz verdiği gibi yüzde 3 oranında gerçekleşmeyecek. Veriler ayrıca hisse senetlerinin, uzun vadeli tahvillerin ve gayrimenkullerin değerinin, olması gerektiğinden yüksek olduğunu gösteriyor. 2000'li yıllardaki teknoloji patlamasından ya da 2006'daki emlak balonundan bahsetmiyoruz belki ama standart veriler, normal seviyelerin üzerinde seyrettiğimizi gösteriyor. İşsizlik oranı düşüyor, maaşlarsa yükseliyor. Bunların hepsi iyi haber, ancak Amerikan ekonomisindeki büyümenin işsizleri işe yerleştirmekle gerçekleşeceği anlamına gelmiyor. Bunun için verimliliği arttırmak gerekiyor. Trump'ın piyasaların alarm vermeye başlamasından hemen önce Amerikan tarihinin en iyi FED başkanlarından biri olan Janet Yellen'ı saf dışı bırakması da yanlış bir hamleydi. Ekonomi kötüleşirse emin olun ki karşımızda bu işten hiç anlamayan insanlar var.”
Washington Post ise ana sayfasında Suriyeli bir grup mültecinin dramını aktardığı özel bir habere yer veriyor. Gazete, Suriye ve Lübnan arasında doğal sınır olan dağları aşıp geçen ay Lübnan'a kaçmaya çalışan 70 kadar Suriyeli'nin 15'inin dağlarda donarak öldüğünü, yaşanan bu dramın, Suriyeli mültecilerin yedi yıldır süren savaşta yeni bir dönüm noktasıyla karşı karşıya olduğunu yazıyor. Habere göre insan kaçakçılarının yalan söyleyerek Lübnan'a kolay yoldan geçiş sağlayacakları sözü vermesi üzerine çok sayıda Suriyeli mülteci, kaçakçılara yüzlerce dolar ödeme yaparak yollara düşüyor. Acı gerçekle ancak dağların eteklerine vardıklarında karşılaşıyorlar. 15 Suriyeli'nin geçen ay donarak can verdiği dağlarda iki yaşında bir kız çocuğunun sağ kurtulmasına, Bekaa Vadisi'ndeki Chtaura kasabasındaki hastaneye kaldırılan çocuğun daha önce Lübnan'a kaçan babası tarafından tesadüf eseri bulunmasınaysa mucize gözüyle bakılıyor.