Wall Street Journal, İngiltere Başbakanı Theresa May ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un iç siyasette karşılaştıkları zorluklarla ilgili habere ana sayfasında yer veriyor. Gazete, Theresa May'in İngiltere Parlamentosu'nda Avrupa Birliği'nden çıkışla ilgili yapılacak kritik oylamayı erteleyerek, gerek hükümetini gerekse Brexit planlarını krize sürüklediğini yazıyor. Habere göre bazı kabine üyeleri, May'e, bugün yapılması beklenen oylamayı erteleme ve böylece Brexit planının reddedilmesi durumunda hükümetinin çözülmesi riskini bertaraf etme yönünde tavsiyede bulundu. Bu gelişme, İngiliz sterlininin bir yıldan uzun süre sonra ilk kez en düşük seviyeye gerilemesine neden oldu. Avrupa Birliği'nden 29 Mart'ta çıkacak olan İngiltere'de şimdi Brexit anlaşmasının yeniden ayarlanarak ele alınması ve parlamentonun oyuna sunulması gerekiyor. Gazete, Fransa'daki gelişmelerle ilgili olaraksa Cumhurbaşkanı Macron'un kamuoyuna seslendiği konuşmasının ayrıntılarını aktarıyor. Habere göre 40 yaşındaki yatırım bankacısı Macron, serbest piyasa ilkesine dayalı hükümetiyle işçi sınıfı ve kırsal nüfusun öfkesini dindirme gerekliliği arasında denge oluşturmaya çalışıyor. Macron, konuşmasında, protestolara yol açan ekonomik sıkıntıların kendi üzerine düşen sorumluluğunu üstlendiğini söyledi, ancak iş dünyasının önceliklerine verdiği önemi geri çekeceğine ilişkin hiçbir işaret vermedi. Gazete, Macron'un konuşmasının protestoları hafifletmeye yarayıp yaramayacağının net olmadığı yorumunda bulunuyor. Bazı protestocular, Macron'un konut maliyetlerinin düşürülmesi ya da işsizlere sağlanan hakların kapsamının genişletilmesi konusuna değinmediğini, bu nedenle sarfettiği ”kozmetik” nitelikli sözlerin yeterli olmadığını kaydetti.
New York Times ise Polonya'nın Katowice kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler iklim zirvesinin ayrıntılarına yer veriyor. Gazete, zirveye katılan Trump Yönetimi yetkililerinin dün fosil yakıtları savunduğunu ve kömür, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklardan hızla geri adım atmanın gerçekçi olmadığını iddia ettiğini bildiriyor. Habere göre Trump Yönetimi'nin bu savunması, çevrecilerin ve küresel ısınmayla mücadelede daha çok çaba harcanması gerektiğini savunan ülkelerin tepkisini çekti. Ancak Rusya, Suudi Arabistan ve Avustralya gibi fosil yakıt üreten ülkeler, Trump Yönetimi'nin aldığı tavra sıcak bakıyor. Başkan Trump'ın uluslararası enerji ve iklim danışmanı Wells Griffith, yaptığı konuşmada, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıtlara bir süre daha bağımlı olacağını ve bu yakıtları geliştirmenin verimli yollarını bulmanın tüm dünyanın çıkarına olacağını söyledi. Bu sözleri protestolarla karşılanan Griffith, Amerika'nın bol miktarda doğal kaynakları olduğunu ve bu kaynakları yeraltında tutmak gibi bir niyeti olmadığını söyledi. Gazete, Griffith'in bu sözlerinin, Amerika'yı, fosil yakıtları teşvik eden gayriresmi hareketin öncüsü konumuna taşıdığı yorumunda bulunuyor. Avustralya temsilcisi Patrick Suckling ise Griffith'in tavrını paylaştı ve fosil yakıtların daha uzun yıllar boyunca ana enerji kaynağı olarak kullanılacağını yineledi. Suckling, kömür yakılan fabrikalardan çıkan karbondioksitin depolanıp gömülebileceğini, bu teknolojininse başka ülkelere de ihraç edilebileceğini savundu.
Washington Post ise Rusya'nın geçtiğimiz Mart ayında İngiltere'de yaşayan eski Rus ajan Sergey Skripal ve kızına yönelik suikast eyleminin ters gitmesinden sonra hız verdiği propaganda çabalarıyla ilgili bir değerlendirmeye yer veriyor. Gazete, dezenformasyon operasyonlarının artık Rus propaganda makinasının ana öğelerinden biri haline geldiğinin altını çiziyor. Habere göre Batılı ülkelerin kurumları ve teknoloji firmaları, Rusya'nın gerçekliği saptırma ilkesine dayalı propaganda girişimleriyle başa çıkmakta zorlanıyor. Rusya'nın Amerikan seçimlerine müdahalesine ilişkin soruşturmanın devam ettiği gerekçesiyle adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisi, meseleyi ”sahte haber” olarak geçiştirmenin yanlış olduğunu, Rusya'nın asıl amacının demokrasinin temel taşlarını yerinden oynatmak ve hukukun üstünlüğüne saldırmak olduğunu kaydediyor. Gazete, Rusya'nın Soğuk Savaş döneminde de alternatif gerçekler yaratarak propaganda yaptığını, ancak günümüzde yürütülen taktiğin daha farklı olduğunu öne sürüyor. Buna göre Rusya, sosyal medya aracılığıyla kitleleri ikna etmek yerine kafalarını karıştırma yoluna başvuruyor. Kremlin'in gerçekliği saptırma çabalarını anlatan kitabın yazarı Peter Pomeransev, asıl amacın, insanların gerçeklere olan inancını yitirmesini ve adeta boş vermelerinin sağlanması olduğunun altını çiziyor.