Profesör Doktor Zakir Avşar, Amerika'nın Sesi'ne Türk-Amerikan ilişkilerini değerlendirdi. Profesör Avşar, değerlendirmesinde şu görüşleri dile getirdi:
" Bu konuda diplomasiye çok büyük işler düşüyor. Şu anda Türkiye’yle Amerika arasında iki önemli konu var; 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrasında bu darbecilerin önemli bir kısmının Amerika’dan himaye gördüğü biçiminde bir anlayış yerleşmiştir. Darbenin arkasında olduğu düşünülen kişi de Amerika’da yaşamaktadır. Türkiye bununla ilgili müracaatlarını Amerika’ya yapmıştır. Takibatını da sürdürmektedir. Bir diğer önemli mesele de; Türkiye’nin Suriye’deki çıkarlarıdır. Yine Amerika’nın da Suriye üzerindeki çıkarlarının dengeli bir şekilde götürülmesi meselesidir. Burada temel yaklaşımımız ne? Temel yaklaşımımız, terörle mücadele konseptini bir kez daha önümüze koyarak, bu mücadelede ortaklıklarımızı, çıkarlarımızı, faydalarımızı maksimum derecede yakınlaştırmaktır. Bu iki meselenin de ipoteğinden Türk-Amerikan ilişkilerini bir an evvel kurtarmamız gerekmektedir. Türk kamuoyu hem IŞİD konusu, hem FETÖ konusunda hem de PKK-YPG ve benzeri örgütler konusunda son derece hassastır” diye konuştu.
Amerika’nın IŞİD’le mücadelede benimsediği yöntemin, bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etme mücadelesi olduğunu kaydeden Avşar,
“ İşte Türkiye’nin itirazı tam da bu noktadadır. IŞİD’le mücadele edilmesi esastır, lazımdır, gereklidir. Fakat bu mücadeleyi başka bir terör örgütü üzerinden vermenin anlamı yoktur. O terör örgütünün o bölgede bütün halkların haklarını kısıtladığı, insan hakları ihlallerine sebebiyet verdiği açıktır. Bunun için de Amerika ve Türkiye’nin bir araya gelerek yine diplomasi yoluyla ve yine askeri güçlerini müşterek şekilde sahada kullanmak suretiyle hem IŞİD belasıyla, hem diğer bütün terörist yapılanmalardan kurtulması, Suriye’de bir an evvel bir istikrarın temin edilmesi esastır” dedi.
‘Amerika Bu Yanlış Yoldan Vazgeçmeli’
Amerika’nın Türkiye gibi bir ülkeyi, güçlü bir orduyu, NATO’da ortaklığı olan güçlü bir ortağı bırakıp, sahada beraber hareket etmek istemesini Türk kamuoyunun yanlış bulduğunu belirten Avşar,
“ Onun için de biz diyoruz ki bundan vazgeçin, bu yanlış bir yoldur, terör örgütleriyle hareket ederek terörizmle mücadele olmaz. Terörizmle kurumsal bir ilişki içinde olalım. Terörizme karşı ortak bir metin belirleyelim. Hiç kimse diğerinin teröristini onaylamasın, meşru görmesin, ona zemin ve imkan sağlamasın. İnsan haklarını geliştirelim. Toplumsal hayatı daha düzenli, dengeli hale getirelim. Suriye’de ortak politikalar çerçevesinde davranalım. IŞİD’ten kurtulalım. IŞİD, bütün gücünü bir başka terör örgütünün nefes alma mücadelesinden kaynaklanan desteğiyle bulmaktadır. PKK, YPG ve diğer örgütler IŞİD’ı adeta varlık sebebi olarak görmektedir. Ve onların tamamen yok olmasına izin vermemektedirler. Bunlar birbirlerini bir manivela olarak kullanmaktadırlar. Şimdi İkisi de birbirine muhtaç. Onun için de PKK’nın bir diğer terör örgütünü tamamen yok edebileceği düşünülebilir mi? Bu son derece mahsurlu bir yaklaşımdır. Asla böyle bir şeye girmeyeceklerdir. Bizim yapmamız gereken şey nedir? TSK ve Amerika’nın bir araya gelerek, terörle mücadelede hiçbir terör örgütüne taviz vermeksizin, ortak amaç doğrultusunda hareket etmektir“ diye devam etti.
‘Erken seçim sonrası Türkiye’de istikrar devam edecektir’
Seçimlerin mevcut yapıyı güçlendirerek çıkaracağı kanaatinde olduğunu dile getiren Avşar,
“O yüzden de Türk Amerikan ilişkilerine çok da fazla etki edeceği düşüncesini taşımıyorum. Sistem değişikliği olacak biliyorsunuz, seçimlerle birlikte Cumhurbaşkanlı hükümet sistemi dediğimiz bir model gelişecek. Parlamentonun ağırlığı artacak. Parlamento tam bir yasama mevkine dönüşecek, bu yüzden de seçimler demokrasi üzerinde bazı etkiler yaratacak. Çünkü yeniden yapılanma zaruri hale gelecek. Özellikle Başbakanlık başta olmak üzere bazı bakanlıkların veya kurumların işlevleri ortadan kalkacak, cumhurbaşkanlı hükümet modeli içerisinde o mevkiye, o mertebeye taşınacak. Bürokraside de kan değişimi şeklinde bir değişimi de ister istemez getirecek. Ama bundan kuşku mu duymalıyız, bundan kaygılanmalı mıyız? Hayır, öyle değil, çünkü bugün Türkiye’nin öyle ya da böyle yerleşik bir bürokrasisi vardır. Nitelikli bir bürokrasisi vardır. Bu yerleşik ve nitelikli insanlar bu sistem içinde mutlaka yerlerini alacaktır. Ondan hiç kimsenin şüphesi olmasın. İki ülke ilişkilerini de etkilemez. Hatta olumlu gelişmelere de sebebiyet verebilir diye düşünüyorum“ dedi.
Suriye’ye saldırı meşru, gerekli ve önemliydi’
ABD’nin Suriye’de, Duma saldırısı sonrası kimyasal silah tesislerine düzenlediği hava saldırılarını ‘son derece meşru, gerekli ve önemli’ olarak niteleyen Avşar,
“ Netice itibariyle de Türkiye, ilk saatlerden itibaren hatta daha öncesinde böyle bir saldırıyı olumlu bulduğunu ifade etmiştir, desteklediğini söylemiştir. Bu saldırı sonuçta masum insanları korumayı hedeflemiştir. Uluslararası anlaşmalarla kullanılması men edilmiş kimyasal silahların bölgede yaygınlaşmasının ve kitlevi ölümlerin önüne geçmek için bir caydırıcılık unsuru taşımaktadır. Çok çok önemlidir ve de gereklidir” diye konuştu.
Avşar sözlerini,
“ Bir bilim adamı olarak bana göre de son derece gereklidir, yerindedir fakat eksiktir, niye eksiktir? Sonuç itibariyle bu saldırıyı yapan kişiyi cezalandırmamıştır sistem. Bu saldırıyı yapan kişi, iktidar, hala Suriye’de hüküm sürmektedir. Tekrarlamayacağının hiçbir garantisi yoktur. Niye? Çünkü geçmişte de kimyasal silah kullanmıştır. Geçmişte de benzer bir tedbir alınmıştır. Ama yinelemiştir. Yarın fırsatını bulduğu zaman konjonktürü uygun gördüğü zaman kendi açısından çok daha büyük bir kimyevi, kitlevi bir imha yolunu seçmeyeceğini bize kim garanti edebilir? Bu bakımdan da bu zihniyetin tamamen tasfiye edilmesi gerekmektedir. Suriye’de çözümün önündeki en büyük engel Esad rejimidir“ diye sürdürdü
