BERLİN —
Almanya'da Sosyal Demokrat Parti SPD gelecek yıl 22 Eylül'de yapılacak genel seçiminde Başbakan ve CDU Lideri Angela Merkel’e karşı Peer Steinbrück'ü aday ilan etti.
Hannover'de 600 delegenin katıldığı olağanüstü parti kongresinde başbakanlık adaylığı resmen açıklanan Steinbrück, yaptığı konuşmada Merkel'in ülkeyi ve Avrupa'yı nereye sürüklediğini kimsenin bilmediğini, geride kalan dört yılda Almanya'da zengin ile yoksul arasındaki gelir uçurumunun giderek büyüdüğünü ve muhafazakarların Merkel'in popülaritesi dışında hiçbir konuda ikna edici bir programları olmadığını savundu.
Sosyal Demokratların hedefinin şu anda Birlik Partileri-FDP koalisyonunu indirmek olduğunu söyleyen Steinbrück, kendisinin gelir dağılımında adalet, özgürlük ve dayanışma konularına vurgu yaparak SPD'yi birinci parti konumuna getireceğini ve Yeşiller'le koalisyon oluşturarak hükümete geleceklerini öne sürdü. Steinbrück delegelerin yüzde 93 oyunu alarak SPD'nin başbakan adayı seçildi.
Geçen hafta yine Hannover'de yapılan CDU Kurultayı'nda Merkel delegelerinden yüzde 98 oy alarak yeniden genel başkan ve başbakan adayı seçilmişti. 1947 Hamburg doğumlu Steinbrück, hem partisinin hem de Alman siyasetinin ekonomiyi en iyi anlayan ve global ekonomik sorunları zamanlıca okuyabilen isimleri arasında ön sırada yer alıyor.
2005–2008 yılları arasında Angela Merkel’in SPD ile kurduğu büyük koalisyonda Maliye Bakanlığı yapan Steinbrück, 2008’de Amerika’da Lehman Brothers’ın iflası sonrasında aldığı radikal önlemlerle Alman bankacılık sisteminin krizden zarar görmeden çıkmasını sağlayan isim olarak biliniyor.
Buna rağmen Steinbrück partisi içerisinde tartışmalı bir isim. Özellikle partinin sol kanadı kendi adayına eleştirisel yaklaşıyor ve sosyal konularda inandırıcılığı olmadığını savunuyor. Eleştirilerin başında milletvekili maaşına paralel son üç yılda yaptığı konferans konuşmalarıyla yaklaşık 1,25 milyon Euro yan gelir etme etmesi ve iki kez gelirlerini yanlış beyan ettiğinin ortaya çıkması geliyor.
Öte yandan Steinbrück partisi içinde Türkiye'nin AB'ye üye olmasını isteyenler arasında yer alıyor. Bu konuda eski Başbakan Gerhard Schröder'in çizgisini sürdürmeye kararlı olduğunu açıklayan SPD adayı geçen yıl yaptığı bir konuşmada, Merkel’in Türkiye’yi dışlamasını eleştirerek, 'AB Türkiye'yi reddetmemeli, Türkiye önümüzdeki 10 yılda dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olacak' şeklinde görüş belirtmişti. Mikrofonumuzu tuttuğumuz vatandaşlar da Steinbrück'ün bu konudaki tutumunu olumlu buluyor.
Ancak yapılan kamuoyu araştırmalarına göre 2005 yılından bu yana Başbakanlık görevini sürdüren Angela Merkel, gelecek genel seçimlerde de en güçlü isim olacağa benziyor. 'Başbakan doğrudan halk tarafından seçilse oyunuzu kime verirdiniz' sorusuna katılımcılarının yüzde 50'si, Angela Merkel derken Steinbrück'e oy vereceklerini söyleyenlerin oranı ise yüzde 36.
Hannover'de 600 delegenin katıldığı olağanüstü parti kongresinde başbakanlık adaylığı resmen açıklanan Steinbrück, yaptığı konuşmada Merkel'in ülkeyi ve Avrupa'yı nereye sürüklediğini kimsenin bilmediğini, geride kalan dört yılda Almanya'da zengin ile yoksul arasındaki gelir uçurumunun giderek büyüdüğünü ve muhafazakarların Merkel'in popülaritesi dışında hiçbir konuda ikna edici bir programları olmadığını savundu.
Sosyal Demokratların hedefinin şu anda Birlik Partileri-FDP koalisyonunu indirmek olduğunu söyleyen Steinbrück, kendisinin gelir dağılımında adalet, özgürlük ve dayanışma konularına vurgu yaparak SPD'yi birinci parti konumuna getireceğini ve Yeşiller'le koalisyon oluşturarak hükümete geleceklerini öne sürdü. Steinbrück delegelerin yüzde 93 oyunu alarak SPD'nin başbakan adayı seçildi.
Geçen hafta yine Hannover'de yapılan CDU Kurultayı'nda Merkel delegelerinden yüzde 98 oy alarak yeniden genel başkan ve başbakan adayı seçilmişti. 1947 Hamburg doğumlu Steinbrück, hem partisinin hem de Alman siyasetinin ekonomiyi en iyi anlayan ve global ekonomik sorunları zamanlıca okuyabilen isimleri arasında ön sırada yer alıyor.
2005–2008 yılları arasında Angela Merkel’in SPD ile kurduğu büyük koalisyonda Maliye Bakanlığı yapan Steinbrück, 2008’de Amerika’da Lehman Brothers’ın iflası sonrasında aldığı radikal önlemlerle Alman bankacılık sisteminin krizden zarar görmeden çıkmasını sağlayan isim olarak biliniyor.
Buna rağmen Steinbrück partisi içerisinde tartışmalı bir isim. Özellikle partinin sol kanadı kendi adayına eleştirisel yaklaşıyor ve sosyal konularda inandırıcılığı olmadığını savunuyor. Eleştirilerin başında milletvekili maaşına paralel son üç yılda yaptığı konferans konuşmalarıyla yaklaşık 1,25 milyon Euro yan gelir etme etmesi ve iki kez gelirlerini yanlış beyan ettiğinin ortaya çıkması geliyor.
Öte yandan Steinbrück partisi içinde Türkiye'nin AB'ye üye olmasını isteyenler arasında yer alıyor. Bu konuda eski Başbakan Gerhard Schröder'in çizgisini sürdürmeye kararlı olduğunu açıklayan SPD adayı geçen yıl yaptığı bir konuşmada, Merkel’in Türkiye’yi dışlamasını eleştirerek, 'AB Türkiye'yi reddetmemeli, Türkiye önümüzdeki 10 yılda dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olacak' şeklinde görüş belirtmişti. Mikrofonumuzu tuttuğumuz vatandaşlar da Steinbrück'ün bu konudaki tutumunu olumlu buluyor.
Ancak yapılan kamuoyu araştırmalarına göre 2005 yılından bu yana Başbakanlık görevini sürdüren Angela Merkel, gelecek genel seçimlerde de en güçlü isim olacağa benziyor. 'Başbakan doğrudan halk tarafından seçilse oyunuzu kime verirdiniz' sorusuna katılımcılarının yüzde 50'si, Angela Merkel derken Steinbrück'e oy vereceklerini söyleyenlerin oranı ise yüzde 36.
