Erişilebilirlik

Almanya Seçimlerinde Türk Asıllı Seçmen Arada Kaldı


Almanya’da genel seçimlere iki günden az bir süre kaldı. 24 Eylül Pazar günü yapılacak seçim öncesinde Türkiye'yle ilişkiler, Almanya’daki seçim kampanyaların neredeyse en popüler konusu oldu.

Seçimlere üç hafta kala 3 Eylül’de, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri ve Başbakan Angela Merkel ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı ve başbakan adayı Martin Schulz’un ilk ve son televizyon düellosunda uzun bir süre Türkiye'yle ilişkileri tartışması ve Schulz’un, "Başbakan olursam müzakareleri keserim" demesiyle doruğa çıkan bu tartışmanın, seçmenin tercihine nasıl yansıyacağı merakla bekleniyor.

lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:45 0:00


Federal Meclis’e girme ihtimali bulunan tüm partiler ve adayları, son haftalarda Türkiye konusunda istisnasız sert açıklamalar yaparak, çeşitli yaptırım önerilerini bile gündeme getirdiler. Seçim öncesinde Türkiye’ye yönelik en sert tavır koyan partilerden biri sosyal demokrat SPD oldu. SPD’nin başbakan adayı Martin Schulz, Avrupa Parlamentosu başkanı olduğu daha önceki yıllarda Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesi konusunda tavır almış, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediğini açıklamıştı. Son bir yılda iki ülke arasında yaşanan sorunlar, Ermeni soykırımı tasarısının Alman meclisinde kabulüyle başlayan İncirlik’deki Alman askerlerinin Alman parlamenterler tarafından ziyareti gerilimi, referandum oylaması sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Partili siyasetçilere Almanya’da toplantı yasağı getirilmesini ‘Nazi metodları’ olarak tanımlaması ve en az iki Alman gazetecinin Türkiye’de tutuklanmasıyla gerilen atmosferde, Schulz’un ve partisi SPD’nin Türkiye’ye yumuşak tavrının sertleşmesine neden olduğu tahmin edilen son gelişme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, seçimlerde Türkiye kökenli seçmenleri "Türkiye düşmanı" olarak nitelendirdiği, Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller'e oy vermemeye çağırması oldu.

Schulz yaptığı seçim konuşmalarında, ''Türkiye’nin ‘AB’nin temel değerlerini her gün çiğnediğini'' öne sürerek, müzakereleri sürdürmenin bir anlamı olmadığını kaydetti. SPD seçim programında da “Ne Türkiye ne de AB kısa vadede Türkiye’nin AB’ye üyeliğine hazır” ifadesi yer alırken, ülkede idam cezasının yeniden yasalaşması halinde AB üyelik müzakerelerine derhal son verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Başbakan Angela Merkel ve Birlik Partileri CDU/CSU, SPD’ye kıyasla oldum olası Türkiye’nin AB üyeliğine tümden karşı. Ancak Merkel geçmişte "Ahde vefa ilkesine sadık kalacağız ve anlaşmalar çerçevesinde verilen tüm vaatlere uyacağız" şeklinde görüş bildirmişti. Birlik Partileri’nin seçim programında: “Biz Türkiye'nin hem Avrupa hem bizim ülkelerimizde yaşayan insanlar arasındaki ilişkiler açısından stratejik ve ekonomik önemini biliyoruz. Bu nedenle Türkiye'yle AB arasında ilişkileri daha derinleştirmek istiyoruz. Sıkı ve özel bir işbirliği hem Avrupa'daki hem de Türkiye'deki insanların yararına. Türkiye ile AB arasında mümkün olduğunca güçlü bir işbirliği, dış ve güvenlik politikaları sorunlarında stratejik işbirliklerinden yanayız,” cümleleri kullanılırken, Başbakan Merkel özellikle Schulz’la çıktığı TV düellosu sonrasında üslubunu sertleştirdi. Türkiye'de hukuk devleti, özellikle ifade ve basın özgürlüğü konularında yaşanan son gelişmelerden kaygı duydugunu ifade eden Merkel, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesini Avrupa Birliği’nin gündemine Ekim ayındaki zirvesinde masaya getirmek istediğini açıkladı.

Meclise girmesine kesin gözüyle bakılan Yeşiller ve Sol Parti de Türkiye’deki yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’yi en sert şekildeki eleştirileriyle tanınıyor. Sol Parti, AB müzakerelerinin kesilmesi, Türkiye’ye silah satışının tümüyle durdurulması, turist gönderilmemesi veya seyahat uyarısı yapılması, Diyanet’e bağlı imamların sınırdışı edilmesi gibi radikal önerileri gündeme getirirken, eşbaşkanlığını Cem Özdemir’in yaptığı Yeşiller de, Türkiye’ye silah satışının durdurulması gerektiğini savunuyor. Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine son verilmesine karşı olduğunu açıklayan Özdemir, ekonomik önlemlerin daha etkili olacağı görüşünü dile getiriyor.

Liberal FDP de "müzakerelerin bu şekliyle" bitirilmesini istiyor. Türkiye'nin gerekli koşulları yerine getirmediği için AB üyesi olamayacağını savunan FDP, Türkiye'yi sadece "NATO üyesi ve AB ile sıkı ilişkileri olan bir komşu" olarak gördüğünü seçim öncesinde açıkladı. Ancak FDP lideri Lindner’in diğer liderlere kıyasla Türkiye konusunda çok sert açıklamalardan kaçınması dikkat çekti.

Yapılan anketlere göre mecliste muhtemelenen en büyük muhalaefet partisi olarak yer alacak olan Almanya için Alternatif de Türkiye’nin AB üyeliğini red ediyor, ayrıca Ankara ile yapılan sığınmacı anlaşmasının hemen feshedilmesini, AB sınırlarının tel örgülerle donatılmasını ve Türkiye’deki Diyanet’e bağlı Almanya‘daki camilerin kapatılmasını talep ediyor.

Berlin’deki siyasi gözlemciler Türkiye konusundaki sert söylem ve taleplerin seçim sonrası farklı olacağından ve ilişkilerde yumuşama yaşanacağını tahmin ediyor. Berlin Türk Cemaati Başkanı Bekir Yımaz gibi, Almanya’daki Türklerin temsilcileri gerginliğin ve karşılıklı sert sözlerin Türkiye kökenlilerin yaşamlarını olumsuz etkilediğini belirterek, seçim malzemesi yapılan Türkiye karşıtlığı kampanyasının sona ermesini umut ediyorlar.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG