Erişilebilirlik

Akşener: “Korktukları İçin Korkutmaya Çalışıyorlar”


İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, MHP destekli AKP iktidarının barolar, sosyal medya, sivil toplum gibi alanlarda yaptığı son düzenlemeleri “Çok korktuğunuz zaman korkutursunuz. Türkiye böyle bir döneme girdi” şeklinde yorumlayarak, Cumhur İttifakı için “Sandıkta şamar yiyecekler” öngörüsünde bulundu.

VOA Türkçe Ankara muhabiri Yıldız Yazıcıoğlu, Meral Akşener ile birlikte
VOA Türkçe Ankara muhabiri Yıldız Yazıcıoğlu, Meral Akşener ile birlikte

Akşener, VOA Türkçe muhabirinin de yer aldığı bir grup kadın gazeteciyle Türkiye’nin 2021 yılındaki siyasi atmosferine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TBMM’de 36 milletvekiliyle siyasi parti grubuna sahip, altıncı sıradaki İyi Parti penceresinden durumu anlatan Akşener, Cumhur İttifakı’nın aksine muhalefet olarak “duygusal olmayan, vatandaş talebine uygun işbirliği” yaptıklarını söyledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için “Racon kesiyor AKP’ye” diyen Akşener, İyi Parti ve CHP’nin Millet İttifakı içinse “Racon kesmiyoruz, küsmüyoruz” tanımını yaptı.

CHP’yle, 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde ayrı ayrı adaylar göstermeleriyle ilgili olarak “ders çıkardık” ifadesini kullanan Akşener, o döneme ilişkin yaşadığı bir durumu da ilk kez açıkladı. Akşener, CHP’nin Muharrem İnce’yi aday gösterdiği 24 Haziran sürecinde seçime 15 gün kala kendisine Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi için telefonlar açıldığını söyledi.

Gelecek seçimler için Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında kimi aday gösterecekleri konusunda ise “seçim zamanı beklenmeli” görüşünü vurgulayan Akşener, İyi Parti olarak bu ay içerisinde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için hazırladıkları tasarıyı kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.

Meral Akşener, Türkiye’nin 2020 yılını barolar bölünmenin, sosyal medyada kontrolü arttırmanın ve sivil toplum örgütlerine kayyım atanmasının önünü açan yasal düzenlemelerle geride bırakmasını ve son olarak Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gibi her türlü toplumsal protestoya sert müdahale edilmesini “korku iklimi” olarak değerlendirdi. Akşener, “Korku ilginç bir psikolojidir. Çok korktuğunuz zaman korkutursunuz. Türkiye böyle bir döneme girdi. Korkuluyor, onun için de korkutulmaya çalışılıyor. Ama benim sahada gördüğüm tüm bunlar istiap haddini dolduran şeyler. Bardağı taşırmaya dönük hareketler. Fakat bu bardak sandık dışında taşmayacak. Ülkede milletimizin, seçmenin en önemli özelliği demokrasiye, milli iradeye bakış açısı oyudur. Bu oya uzanan eli sandıkta kırıyor. Şekil bir A; İstanbul seçimi. 31 Mart’taki 13 bin farkı, 23 Haziran’da 805 bine çıkardı” diye konuştu. Akşener, devamında, “Bu ekonomik tabloda herkes patlamaya hazır halde. Anadolu’da feraset ve irfan devrede. Ama sandıkta gereğini yapacaklar. Düşündüğümüzden, anketlere yansıdığından çok daha sert biçimde vatandaştan şamar yiyecekler” görüşünü aktardı.


ABD’de Joe Biden’ın yönetime geçmesi bir etki yaratıyor mu?

Erdoğan’ın “reform yılı” ilan ettiği 2021’de ekonomide hukuk ve demokrasiyle ilgili olduğu için reform yapılmasını beklemediğini de açıklayan Akşener, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kendisiyle ilgili açtığı ‘FETÖ bağlantısı’ iddialı soruşturmada defalarca başvurusuna rağmen kendisinden ifade alınmamasıyla ilgili olarak da “Muhtemelen talimat bekleniyordur. Reform olunca...” esprisi de yaptı.

Akşener, ABD’de Joe Biden dönemine geçilecek olmasıyla Türkiye’de reform söylemi başlaması arasında bir ilişki olup-olmadığı konusunda, “Hepimizi, muhalefeti Biden’cı ilan ettiler. Sonra Erdoğan çıktı dedi ki, ‘Biden hasta zamanımda evime geldi.’ Hiç bizim evimize gelen bir Amerikalı yok” ifadesini kullandı. Akşener, “Suriye’de Irak’taki gibi, anayasal zemine oturtulmuş bir Kürt Bölgesi olabilir mi?’ sorusuna da “Biden’dan sonra olay oraya gidebilir. Hep beraber göreceğiz. Biden ile yakın ahbap olmak için bu adımlar atılabilir diye düşünmeliyiz” yanıtını verdi.

İyi Parti Lideri Akşener, VOA Türkçe muhabirinin de aralarında bulunduğu kadın gazeteciler tarafından yöneltilen soruları özetle şöyle yanıtladı:

“Cumhur İttifakı, Erdoğan karşısında kim cumhurbaşkanlığına aday gösterecek?”

Akşener – “İki ittifak arasında çok önemli farklar var. Biri duygusal, et-tırnak, hemhal olmuş tekleşmiş bir yapı. Biz ise 24 Haziran Genel Seçimleri’ne 4 parti girmişiz. 31 Mart Yerel Seçimleri’ne 2 parti (İyi Parti ve CHP) gitmişiz. Saadet Partisi ve Demokrat Parti her yerde aday çıkarmış. Sonrasında iki de yeni parti (Gelecek Partisi ile DEVA Partisi) kurulmuş. Genel başkanlarına ittifak ile ilgili bir şey sorduğunuzda cevap vermiyorlar. Şu anda sistemlerini oturtmak durumundalar. Haklılar da. (CHP ile) Bizimki bir işbirliği. Problemlere karşı çözümlerimiz ayrı ve ayrı kurumsal kimliklerimiz muhafaza ediyoruz. Duygusallık söz konusu değil. Vatandaştan gelen talebe uygun bir işbirliği var. Birbirimize racon kesmiyoruz, küsmüyoruz. Yanlış anlamalar olunca gelip dürüstçe konuşuyoruz. Gizli saklı bir şey yok. Bu iş birliği sistemi bir tarafıyla kolay ve kalıcı, bir tarafıyla da yönetmesi zor bir iş.”

“Şimdi seçim geldi diyelim. Bu Millet İttifakı’nı hangi siyasi partiler oluşturacak? Ondan sonra ortak aday mı çıkarılması lazım bakacağız. Yoksa 2018’deki gibi mi ama orada bir deneme yaptık biz. Oradan bir ders çıkardık. Sonrasında nasıl bir sistem üzerinde yürünecek gibi işler ortaklaşa yapılacak. Kimlerle hangi siyasi partilerle olacaksa Millet İttifakı…”

“Ben kendi adıma konuşabilirim. ‘Türkiye’nin geleceğini kişisel hedeflerle zora sokmayacağım’ diyorum. Bunu bir genel başkanın bu kesinlikte söylediği de vaki değildir. Ben söylüyorum. Çünkü bizim partimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’ye nelere var olacağını gördüğü için kurulmuş bir parti.”

“24 Haziran için ‘ders çıkardım’ dediniz, bu ders nedir?”

Akşener – “Ben 24 Haziran’dan çok önemli bir ders çıkardım kendime. Mesela müthiş bir heyecan estirildi, ‘birinci turda alıyoruz’ denildi. O heyecan yaşandı. Ben şahsen ders çıkardım. Akademik kariyer yapan şahıs olarak çalışıp ders çıkardım. Ne oldu? Bana telefonlar açıldı, istifa et diye, 15 gün kala. ‘Birinci turda biter sen bu işi bozuyorsun’ diye. Ağzımı açtım mı? Benim (CHP adayi Muharrem İnce’yi) zora sokacak bir cümlemi duymadınız. Sonra seçimler bitti, İnce ile benim aldığım oy, Sayın Ekmelettin İhsanoğlu’nun (2014’te) aldığı oy kadar. Aynı muhalif seçmen kitlesi, bu kez ‘Neden Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne gitmediniz?’ dedi. Ben yüzde 7,3 almışım neyine itiraz edeceğim. Ama o seçmen, bana daha az ama İnce’nin önüne o faturayı koydu. Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin 1. Turda kazanılacağına inandırıldığı için… Gerçeklikten kopulduğu için… Halbuki 2. Tura kalınabilirdi.”

“Şimdi o seçmene benim kızma hakkım var mı, yok. Neden? Umudunun aşağı düşmesinde rol sahibi olmuş oldum. Meral Akşener’den değil muhalefet yapanlar olarak tümümüzden bahsediyorum. Şahsen ben değil... O umudu yeniden tahkim etmek bizlere düşüyor. 31 Mart projesi bunun bir eseridir. 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ısrarla altını çizmemin nedeni Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili bir ölçü olsun diye. Bunu CHP’ye veya bir başka partiye karşı ön almak söylemiyorum. Bu dersi çalıştığım için partimi topladım ve biz Eylül ayından (2018) itibaren 31 Mart Yerel Seçimleri için ittifakı konuştuk. Kararı alan il başkanları, GİK üyeleri, milletvekilleridir. Yerel seçimler ittifakı teklifini götüren biziz. Buradaki hedef İstanbul’du. İstanbul alınamaz, Tayyip Bey vermezdi! İstanbul’da İmamoğlu’nu tercih eden Sayın Kılıçdaroğlu... Benim en ufak etkim yoktur. Aday olduktan sonra İmamoğlu’nun yaptığı kampanyasında ilçe ilçe dolaştım. 4,5 milyon kişiyle temas ettim ama havuz medyasınca manşet yapılan mitingler olmadı.”

“24 Haziran’da hedef herkesin kendi adayını çıkarmasıydı ve Cumhurbaşkanlığı seçimini 2. Tura bırakmaktı. Başlangıçta öyleydi. Şimdi kimlerle ittifakta olacağımız belli değil. Ben sadece o kampanyada muhalif seçmen hangi noktaya getirildi diye söylüyorum. 24 Haziran’daki sonuç, İstanbul’da 31 Mart’ta 248 bin CHP’ye oy vermiş seçmenin sandığa gitmemesine neden oldu.”

“Toplumsal muhalefet kontrol altına alınırken, nasıl muhalefet yapılacak?”

Akşener - “Bunu siyasetçi çözecek. İyi Parti Genel Başkanı olarak tek talebim sandığa gidip oy kullanmanızdır. Mümkünse bize oy vermenizi isterim. Korku ilginç bir psikolojidir. Çok korktuğunuz zaman korkutursunuz. Türkiye böyle bir döneme girdi. Korkuluyor, onun için de korkutulmaya çalışılıyor. Ama benim sahada gördüğüm tüm bunlar istiap haddini dolduran şeyler. Bardağı taşırmaya dönük hareketler. Fakat bu bardak sandık dışında taşmayacak. Ülkede milletimizin, seçmenin en önemli özelliği demokrasiye, milli iradeye bakış açısı oyudur. Bu oya uzanan eli sandıkta kırıyor. Şekil bir A; İstanbul seçimi. 31 Mart’taki 13 bin farkı, 23 Haziran’da 805 bine çıkardı.”

“Bu korku iklimi erken seçime götürür mü?”

Akşener – “Ben öyle öngörüyorum. Ben ‘Haziran’da seçim bekliyorum’ dedim ama yanlış anlaşılmasın, bilgim, duyumum yok. Mesela Erdoğan, ‘Biden beni evde ziyaret etti’ diye anlatıldığında, bunun tercümesi benim adamla aramı bozmayındır. Erdoğan kazanmayı öngörerek, Joe Biden’ın karşısına güven kazanmış bir kişi olarak oturmayı tercih edebilir. Atılan adımların seçime doğru olduğuna dair benim okumam var."

“Bu ekonomik tabloda herkes patlamaya hazır halde. Bu ne kadar yönetilebilir? Gezdiğim için biliyorum, Anadolu’da feraset ve irfan devrede. Ama sandıkta gereğini yapacaklar, bakın göreceksiniz. Düşündüğümüzden anketlere yansıdığından çok daha sert biçimde vatandaştan şamar yiyecekler. Çünkü Ocak 2020’de çıktığımızda bu kadar konuşulmuyordu.”

“Anketler itibariyle ekonomik çözüm için muhalefete güven duyulmaması için ne düşünüyorsunuz?”

Akşener – “Eskiden vatandaşlar sadece anlatıyorlardı. Anket yapanlar kadar bilgi sahibiyim. Şu anda bize, ‘Şu problemi nasıl çözeceksin?’ diye geliyor. İl başkanlarıyla uzun toplantılar yaptım. Onlara da sahadan ‘Bu işi nasıl çözeceksiniz?’ diye sorular geliyor. Oranı düşük olmakla birlikte İyi Parti ‘çözebilir’ de ikinci sırada çıkmış durumda. Oran düşük ama gözle görülür hale gelmiş durumda. Dün böyle değildi.”

“Şimdi belediyeler eliyle, özellikle Ankara ve İstanbul’u takip ediyorum. Alkışlar olmadan, komşulara mahcup edilmeden bir yardım sistemi gündeme girdi. Çok güzel sonuçlar bunlar. Bu iki belediye örneğinde, yoksula karşı hiçbir şeyin değişmeyip, israfın ve üçkağıdın da ortadan kaldırılması ile daha fazla insana yardım edilir hale dönmesi, bir şeyi yıktı. Vatandaş farkında, 5 müteahhit için 30 milyar konuldu bütçeye, tarıma yardım 22 milyarda kaldı.”

“İnsan haklarında 1990’lar ile bugünün kıyaslanmasına ne diyorsunuz?”

Akşener - “8 Kasım 1996 yılında Bakan (İçişleri) oldum. Hem muhalefet hem iktidar içinde yer aldım. (Bugün) Dil pisleşti. Çok üstten konuşulan, ağzını açan herkesin hain damgası ile yaftalandığı bir süreç bu. O dönemde (1990’lar) Terörle Mücadele Yasası vardı, şu, bu vardı. İtiraz edildiğinde ilgililere ‘hukuka uygunluğu’ en azından söylerlerdi. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) laf eden yoktu. ‘Kanunlar, hukuk uygulanıyor’ denirdi. Böyle savunulurdu. Bugün hukukla ilgili güçlüklerin, Türkiye’yi yönetenlerin, Erdoğan başta olmak üzere çok hoyrat kimseyi takmayan bir tutum ve davranışları var. AYM bir karar veriyor, yerel mahkeme bunu reddediyor. İçişleri Bakanı (Süleyman Soylu) AYM’ye çemkiriyor. Böyle bir düzenek o dönemde yoktu. Hak ihlallerine yönelik şikayetlere karşı savunma ‘hukuka uygunluk’ üzerinden yapılırdı. Kasım 1993’e değin üniversitede hocaydım, sosyal bilimci olarak takip ediyordum. En azından hukuk üzerinden bir haklılık çıkarılmaya çalışılırdı. Şimdi güçlülük üzerinden… Pervasızlık had safhada. Her birimizin yaşadığı garabet var. Bana ‘kocasını aldattı’ iftirasını atanlar bir başı açık hakim tarafından beraat ettirildi. Ne yapacağız şimdi? Pervasızlık, hakaret ötesi, iftira var. Tepeden kaynaklanan daha hoyrat ve pervasız bir dönem… İstanbul Başsavcısı (İrfan Fidan) 5 dakika içinde AYM üyesi oldu.”

“Erken seçim çağrısıyla darbe yapılacağı iddiasını nasıl yorumluyorsunuz?”

Akşener – “Periyodik algoritma tarzı söz konusu. (AKP-MHP’nin) Yapacak başka bir şeyleri yok. Biz vesayetin her türlüsüne karşı çıkan bir siyasi partiyiz, siyasi vesayet de dahil. Seçim istemek bir haktır, seçim kararı Meclis’ten çıkar ya da yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı kendisi ilan eder. Bunu (erken seçim talebini) muhalefet söyleyecek elbette, rekabet yaratmanın yoludur. Bizim Meclis’teki sayımız yetmiyor seçim kararı almaya, bu başka bir şey. Ama seçimi istemiş olmak, darbe ile ilişkilendirildiği zaman bu Türkiye’de iktidar cenahının artık sözünü tükettiğini, umut vermek konusunda hiçbir imkanının kalmadığını gösteriyor. Elde yeni bir argüman yok, yeni bir kart yok dolayısıyla aynı şey oluyor: ‘Hain’, ‘darbeci’, ‘FETÖ'cü’... Böyle bir üçleme üzerinde gidiyor işler. Biz neyi konuşmuyoruz? Biz zamları konuşmuyoruz, biz vatandaşa, emekliye, memura, asgari ücrete yapılan enflasyon oranı gerisindeki zammı konuşmuyoruz. Doğalgaza, elektriğe yapılan zammı konuşmuyoruz. Gıda enflasyonu yüzde 30'un üzerinde ama resmi enflasyon %14.6 açıklandı. Bunları konuşmuyoruz. İşsiz gençleri konuşmuyoruz. Ama sokaktaki vatandaşın derdi bunlar. Darbe olur, olmaz; bunu tartışmak bile yanlış. Ama bütün bunları seçime yönelik bir alt yapı taşı döşemek olarak da gördüğümü söylemeliyim. Bilgim yok ama öyle analiz ediyorum.”


“Erdoğan’ın ‘2021 reform yılı olacak’ söylemiyle ilgili beklentiniz nedir?”

Akşener - “Hukuk reformu keşke yapılabilse; zor. Var olan, atılmış olan adımlar uygulanabilse o bile büyük bir imkan olurdu. Kaldı ki bu bir zihniyet meselesi. Önce zihniyetin değişmesi lazım. Ekonomideki reform konusu ise, demokrasi ve hukukla iç içe. Kuralları önceden ilan edilmiş ve bu kurallara uyulacağını ilan ettiğiniz ve uyduğunuz bir sistemde yatırım gelir. Para bulursunuz, yerli ve yabancı yatırım gelir ama hukuktan bahsediyorum ki her kuralın ihlal edildiği, kafaya göre takılındığı, bir kişinin iki dudağının arasında olduğu bir hukuk sisteminde olmaz. Bu demokrasi değil zaten. Bunun ekonomiye yansıması, tefeci faiziyle borçlanırsınız, yatırımcı kaçar, yerli ve yatırımcı gelmez, var olanı da gider. Dolayısıyla bunlar iç içe. Durmuş Yılmaz’ın da söylediği ve benim de katıldığım üzere; ‘Ekonominin patronu güvendir.”

“Adalet Bakanı Abdulhamit Gül reformdan bahsetti, Erdoğan hem bunu benimsediğini hem de üzerine ekonomi reformunu söyledi. Alaattin Çakıcı, Kılıçdaroğlu'na tehditte bulundu. Bahçeli, ‘Çakıcı dava arkadaşımızdır’ dedi. Ben de o zaman döndüm dedim ki ‘Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit’ bu iş. Cumhur İttifakı’ndaki racon dediğimiz iş o. Cumhur İttifakı’nda ülke içindeki sistemden sorumlu Bahçeli, dıştaki işlerden sorumlu Doğu Perinçek. AK Parti ve Genel Başkanı Erdoğan neden sorumlu çok fazla anlayabildiğim yok. Böyle bir sistem var. Dolayısıyla ben bir reform beklemiyorum.”

“HDP’nin kapatılmasıyla ilgili adım atılabileceğini düşünüyor musunuz?”

Akşener – “Bu konuda fikir söyleyemem ama Bahçeli kanuna, anayasaya göre kendisi müracaat edebiliyor. Çakıcı işinde olduğu gibi bence bu da dolaylı mesaj. Mesaj alındı ki ziyaret (Erdoğan’ın Bahçeli’yi evinde ziyareti) yapıldı.”

“İyi Parti, iktidar tarafından sürekli HDP ile ilgili sorulara muhatap oluyor. Asıl mesele, HDP’nin kapatılmasını arzu ettiğini söyleyen Bahçeli müracaat edecek mi? Erdoğan arkadaş önden buyur diyecek mi? Meclis’e şunlar bunlar gelecek mi? Bunlar farz-ı muhal. Farz-ı muhal üzerinden konuşmuyoruz artık böyle bir karar aldık. Farz-ı mahal olursa bakacağız duruma. Çünkü biz makulün peşindeyiz. Çünkü Türkiye’nin bu makul dile tavra ihtiyacı var. Her bir Kürt’ün HDP’nin doğal seçmeni gibi tanımlanmasına, Türkiye’de tüm seçmenlerin herhangi bir siyasi partinin zorunlu seçmeni gibi tariflenmesine, yani seçmenin marabalaştırılmasına şiddetle karşıyız. Seçmenler konusunda önceliğimiz sandığa gitmesi ve oyunu vermesi.”

“MHP Lideri Bahçeli'nin ikinci kez ‘Evine dön’ çağrısı için ne düşünüyorsunuz?”

Akşener - “Sayın Bahçeli'nin 'evine dön' çağrısının neye tekabül ettiğine dair bir fikrin sahibi değilim. Gerçekten bilmiyorum. İlk söylediği zaman Sayın Erdoğan'ı göreve çağırmıştım, ortağıyla ilgilenmesini talep etmiştim. Bu defaki pek çok hakaret sonrasında davet oldu. Davet midir, nedir? Sayın Bahçeli'yi anlama gayretinden vazgeçmiş bir insanım. Kendisine tavsiyem Erdoğan çok şeyle meşgul. Ama küçük ortak ve daha minik ortak, Bahçeli ve Doğu Perinçek'in zamanları çok. Emeklinin, çocuğuna bir şey götüremediği için intihar eden işsizin, üniversite mezunu olup iş bulamadığı için gece oturup gündüz uyuyan o gencin, esnafın derdine çare arasınlar, el ele tutuşsunlar projeler yapsınlar ve büyük ortağa iletsinler. Türkiye'nin hayrına olacak bir iş olur.”

“İyi Parti Cumhur İttifakı’na dahil olabilir mi?”

Akşener - “Bize, İyi Parti'ye, ne Sayın Erdoğan'ın ne de yakınlarından görevlendirdiği bir şahsın resmi olarak ‘Buyurun bir masaya, sadece sizle oturalım kardeşim, birlikte bir yol yürüyelim’ diye bir teklifi, talebi olmadı. Niye olmadı, niye olmaz? Çünkü İyi Parti'nin kuruluş amacı bu değil. İyi Parti, 2017 referandumundan sonra kuruldu ve 2017 referandumuna çok sert karşı duran insanlarca, bu Partili Cumhurbaşkanlığı’nın Türkiye'yi iyi yerlere getirmeyeceğini, tam tersine uçuruma doğru götüreceğini o zamanlar söyleye gelmiş, buna karşı durmuş insanlarca kurulan bir siyasi parti. Kendine bir şey elde etmek amaçlı kurulmuş bir siyasi parti değil. Kadınların nefes alması, gençlerin bu ülkeyi terk etmemesi için kuruldu. Birilerimize sandalye sahibi olsunlar diye kurulmuş siyasi parti olmadığı için, Erdoğan ve arkadaşları da bunu bildiği için, ‘Gel beraber oturalım sen, siz ne istiyorsunuz?’ diye bir sorunun muhatabı hiç olmadık, olacağımızı da zannetmiyorum.”

“Mesela bayram öncesinde (Mayıs 2020) gene bir darbe tartışması başlamıştı. Libya, Suriye meselesi vardı. Ben o zaman Erdoğan’a ‘Memleket Masası’ çağrısı yaptım ve dedim ki ‘Hep AK Parti Genel Başkanı’sın, bir kere de Cumhurbaşkanı ol kardeşim. En azından ekonomi, işsiz gençler, pandemi hayatımızda, onunla ilgili alınacak tedbirler, EBA ile bir nesil şu anda heba olup gidiyor ve dış politika... Çağır bizleri, muhalefeti çağır ve bizi dinle’. Oradaki çağrım, ‘Biz beraber oturalım bir berber dükkanı kuralım’ değil, ‘Türkiye bir nefes alsın’ idi. Bütün bunlar da ortadayken bizim Cumhur İttifakı içine ‘hurra’ bir durumumuzun olması mümkün değil. Çünkü kurulma nedenimiz o değil.”

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Köprü kazasının ardından milyarlarca dolarlık tazminat bekleniyor – 28 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG