Erişilebilirlik

AB'nin Kader Zirvesi


AB'nin Kader Zirvesi
AB'nin Kader Zirvesi

Kriz üstüne kriz yaşayan ve önlem almaya çalıştıkça bumerang etkisiyle karşılaşan Avrupa Birliği son kozlarından birini oynamaya hazırlanıyor. Çarşamba akşam saatlerinde Brüksel’de toplanacak olan zirve, sadece ekonomik alanda değil sosyal ve siyasi alanda da ciddi sıkıntı içinde olan Avrupa Birliği için yaşamsal öneme sahip. Washington başta olmak üzere dünyanın geri kalanının da çok yakından izleyeceği zirvede alınacak önlemler mevcut kriz ortamını frenleyecek içeriğe sahip olmak durumunda. Bu boyutta önlemler alınamaması halinde domino taşlarının yine teker teker düşme riski kontrol edilmesi çok zor bir hal alacak.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, halen yürütülmekte olan çalışmaların krizin geride bırakılmasına ve güven ortamının tekrar sağlanmasına katkıda bulunacak sonuçlar doğuracağı konusunda güveninin tam olduğunu söyledi. Zirve öncesinde yaşanan gelişmeler ise Barroso’nun iyimserliğini gölgede bırakır nitelikte. İtalya’nın Brüksel’in beklediği reformları gerçekleştirmekte gecikmesi ve iç siyasette çok sıkıntılı bir döneme girmesi, Almanya’nın diğer ülkelerin Avrupa Merkez Bankası’nın İtalyan ve İspanyol tahvillerini almasıyla ilgili teşvik edici ifadelerinin taslak sonuç bildirisine yansımasını reddetmesi, Euro Bölgesi ülkeleriyle bu alanda olmayan diğer 10 Avrupa Birliği ülkesi arasında yaşanan net kamplaşma liderlerin son derece zorlu bir toplantıyla karşı karşıya olduklarını net şekilde ortaya koyuyor.

Pazar günü Brüksel’de yapılan zirvede ve öncesinde görüş ayrılıklarının giderilememesi nedeniyle krizle mücadelenin ana stratejilerini belirlemekle yetinerek günü kurtarma yoluna giden Avrupa Birliği liderleri, bu zirvede masadan beklenen sonuçları almadan kalkmanın yıkıcı etki yaratacağının farkında. Bu nedenle de gerek Brüksel’le başkentler arasında gerekse başkentlerin kendi aralarındaki görüşme ve pazarlıklar son dakikaya kadar sürecek.

Gelinen aşamada belirgin bir ilerleme sağlandığını söylemek de yanlış olmaz. Yunanistan’ın borçları konusunda özellikle bankalar üzerinde önemli bir baskı var. Avrupa Birliği Temmuz ayında yaptığı çağrıda bankalardan Atina’nın borcunda yüzde 21 oranında kesintiye gidilmesi ve bunun gönüllülük ilkesi çerçevesinde yapılmasını istemişti. Yunanistan’ın içinde bulunduğu durumun vehameti bu beklentinin yüzde 60 düzeyine yükselmesi sonucunu doğurdu. Bankalar ise yüzde 40’ın üzerine çıkmama mücadelesi veriyor. Nihai aşamada beklenti ise yüzde 50’ler civarında bir borç silme üzerinde anlaşılması yönünde.

Liderlerin halletmesi gereken bir başka konuyu ise bankacılık sektörünün güçlendirilmesi oluşturuyor. Bu yönde adım atılmasının gerekli olduğu konusunda kimsenin itirazı yok. Hatta bankalara 108 milyar Euro düzeyinde kaynak sağlanması konusunda da uzlaşıdan bahsedilebilir. Bu alanda yaşanan ana sorun, Euro Bölgesi’nde olmayan 10 ülkenin bu adım için onayı Avrupa Mali İstikrar Fonu’nun kapasitesinin artırılması kararıyla ilişkilendirmek istemesinden kaynaklanıyor.

Kurtarma fonu ise en tartışmalı başlığı oluşturuyor. Fransa’nın fonun bankaya dönüştürülmesi ve Avrupa Merkez Bankası kaynaklarından sınırsız şekilde yararlanması yönündeki önerisi yaşanan gecikmenin önemli nedenlerinden biriydi. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, uzun süre taleplerinde ısrarcı olduysa da Almanya engelini aşamayacağını anlayınca pes etmek durumunda kaldı. Şu anki kapasitesi 440 milyar euro olan EFSF konusunda AB liderlerinin 1 trilyon euro düzeyini aşan bir karara imza atması bekleniyor. Masada, fonun yeni tahvillerin bir kısmına garanti sağlamasında kullanılmasına ve "özel amaçlı yatırım aracı" (SPIV) oluşturulmasına dayanan iki opsiyon var.


XS
SM
MD
LG