“Soğuk savaş bitti, terörle savaş baladı. Bu savaşta Hristiyan ve Müslüman kültürler arasında bir köprü gerekiyor ve Türkiye bu rol için ideal bir ülkedir”. Christian Science Monitor Avrupa Birliği’nin neden Türkiye’yi üyeliğe kabul etmesi gerektiğini anlatırken bu argümanı kullanıyor. Gazete, Türkiye’ye ayrıcalıklı ortaklık verilmesi düşüncesine de karşı çıkıyor ve tam üyelik sözlerinin tutulmasını istiyor:
"Bu hafta, Türkiye konusunda atılacak önemli adım, belki 10-15 yıl gibi uzun sürecek bir müzakere sürecini başlatacağından dolayı amacına ulaşabilir görünüyor. Aslında böyle bir süreç oldukça faydalı olacaktır. Türkiye’nin hala insan hakları sicilini ve gelir düzeyini geliştirmesi gerekiyor. Avrupa’nın da son üyelerini hazmetmesi, siyasi bir birliğin mekanizmalarını çalışır hale getirmesi ve sınırları içindeki ve dışındaki Müslüman varlığı konusunda bilinçlenmesi gerekiyor. Bu evrim yıllar sürecektir ama evrimi durdurmamak gerekiyor."
New York Times muhabiri Susan Sachs ise, Lefkoşa mahreçli haberinde Kıbrıs Rum Kesimi ile Yunanistan’ın, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki yaklaşımlarını mercek altına alıyor. Avrupalı politikacıların şimdiye kadar Türkiye’nin üyeliğinin engellenmesi konusunda Yunanistan ile Rum Yönetimine güvendiğini belirten Sachs, Yunanistan’ın artık bu engelleyici tutumundan vazgeçerek Türkiye ile müzakerelere başlanmasını desteklediğini belirtiyor. Ancak Sachs, bu rolü Rum Yönetimi’nin üstlenebileceğini ve Rumların Türkiye ile müzakerelere başlanması kararını veto edebileceğini vurguluyor:
"Devlet Başkanı Papadopulos, başlangıçta Türkiye’yi desteklemek için aralarında Türk askerlerinin bölünmüş adadan çekilmesi de olmak üzere altı koşul öne sürmüştü. Ancak Kıbrıslı liderin bu koşulları artık tek bir maddeye indi: Türkiye, tıpkı Avrupa Birliği gibi Kıbrıs Rum Yönetimi’ni adanın tamamının temsilcisi olarak tanımadıkça, üyelik müzakerelerine başlanmamalı. Kamuoyu önünde bu talebi reddeden Türk yetkililer, özel görüşmelerde ise, üyelik görüşmeleri konusunda bir söz almadan böyle bir tavrı kendi kamuoylarına anlatmakta zorluk çekeceklerini söylüyorlar. Ancak özellikle de diğer üye ülkelerin aksine Türkiye ile arasında yakmaktan korkacak bir köprüsü olmadığı için Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’nde varılacak bir uzlaşmayı engelleyebileceğini de giderek daha şiddetli bir biçimde hissediyorlar."
Ortadoğu’da ekonomik ve siyasi liberalizasyon sürecinin yavaşladığı tespitinde bulunan Washington Post buna rağmen birinci Irak savaşı sonrasındaki dönemin aksine bölgede değişim rüzgarlarının esmeye devam ettiğini savunuyor. Değişim talebinin bu kez sadece Washington’dan değil, bölge halkından da geldiğini vurgulayan gazete, geçen hafta Fas’ta düzenlenen “Gelecek İçin Forum” toplantısında Arap sivil toplum temsilcilerinin dile getirdiği reform çağrılarını örnek veriyor:
"Bu taleplerin hiç biri Mısır lideri mübarek ve dostları tarafından kısa bir süre içinde karşılanmayacak. Ancak maliye ve dışişleri bakanlarının bu talepleri dile getirenleri hapse göndermek yerine dünyanın en zengin ülkelerinin temsilcileri önünde onları dinlemek zorunda kalması Ortadoğu için yeni bir gelişmeydi. Umarız Bush, başkanlığının ikinci döneminde demokrasi yanlısı söylemini daha fazla para ve daha fazla eylemle destekler."
Boston Globe ise, Şili’nin eski diktatörü Augusto Pinochet’in sağlık durumunun yargılanmaya müsait olduğu yönündeki kararı, “adalet için asla geç değildir” sözleriyle değerlendiriyor. Eski diktatörün bir çok cinayet, adam kaçırma ve işkence suçlarının sorumlusu olduğunu hatırlatan gazete, insanlığa karşı işlenen suçlarda sınırlayıcı düzenlemeler olmaması gerektiği görüşüne yer veriyor:
"Pinochet’nin suçlarına dokunulmazlık tanınması sadece hala yaşayan kurbanları ile ölenlerin akrabaları için adalet sağlanmasını önlemekle kalmayacak, kanunların caydırıcı gücünü de ortadan kaldıracaktır. Pinochet’ninki gibi geçmişte işlenmiş suçlar, sadece yaşlı bir adamı cezalandırmak için değil aynı zamanda başka bir zamanda başka bir yerde benzer suçların işlenmesini önlemek için de yargı önüne getirilmelidir."