Erişilebilirlik

'17 Aralık Zor Sürecin Başlangıcı' - 2004-12-14


Washington’da bulunan Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin, Küresel Strateji Enstitüsü, “Avrupa Birliği'nin Geleceği: Türkiye Sınavı” konulu bir konferans düzenledi. Türkiye Projesi Direktörü Bülent Alirıza ve Avrupa Programı Direktörü Robin Niblett, Türkiye’nin üyeliğini hem Avrupa açısından hem de Türkiye açısından değerlendirdi.

Merkezin Avrupa Programı Direktörü Robin Niblett, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin her iki taraf için son derece faydalı olacağını savunuyor. Ancak, Niblett, gün geçtikçe Türkiye’nin Birliğe üyeliği konusunda yeni sorunların çıktığına dikkat çekiyor. Bunun nedenlerini sorgulayan Niblett, Avrupalılar arasında, göç endişesi, dini farklılık, Türkiye’nin coğrafi konumu ve nüfusunun büyüklüğü gibi endişelerin mevcut olduğunu belirtiyor. Avrupa uzmanı, genelde müzakerelerin başlaması durumunda, üyelikle tamamlandığını söylüyor, ancak 2005’te başlaması umulan “müzakerelerin” aslında “müzakere” olmadığını vurguluyor, ve Türkiye’nin buna dikkat etmesi gerektiğini savunuyor. Niblett, şöyle konuştu: “Bunlar müzakere değildir aslında. Avrupa Birliği aday devletlerle müzakere etmez. Avrupa Birliği'nin müktesebatı vardır – 80 bin sayfa kadar. Müzakere dediğimiz, işte bu maddelerin uygulanma sürecidir. Avrupa Birliği de bunların uygulanmasını sağlar.”

Robin Niblett, 17 Aralık zirvesinde ciddi bir sorun çıkmadan, müzakerelere başlarsa, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içinde ekonomik, hukuki, siyasi ve sosyal alanlarda derin yapısal reformlar yapması gerekeceğini vurguluyor. Tabii, öncelikle 17 Aralık zirvesinde tarih alınması gerekiyor.

Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi, Türkiye Projesi Direktörü Bülent Alirıza ise 17 Aralık öncesi sürece bakarak, Türkiye açısından doğabilecek sorunlara ve Türkiye’nin yaklaşımındaki hatalara dikkat çekti.

Alirıza, son günlerde basına yansıyan zirve kararının taslaklarına ve Avrupalı siyasetçilerinin söylemlerine bakılacak olursa, Türkiye’nin önüne pek çok sorun çıkabileceğini vurguluyor. Türkiye uzmanı, Avrupa Birliği’nin hazırladığı taslaklarda, üyelik görüşmelerinin dondurulması veya müzakerelerin ucunun açık olması gibi ibarelere yer verilmesini örnek olarak gösterdi. Alirıza, bunlara ek olarak, Türkiye’ye özel, başka şartların gündeme gelmesine de dikkat çekti. Alirıza şöyle konuştu: “Kıbrıs: Kıbrıs, bence bu süreçte mayın niteliği taşıyor. Evet Kıbrıs konusu, Kopenhag siyasi kriterlerinde yer almıyordu. Ancak pratik bir sorun olarak çözülmesi gerekiyordu – ve Türkiye bu yönde adım attı. Ancak, Kıbrıslı Rumlar bütün ada adına Birliğe üye oldu. Ve bu da – şu anda başını göstermese bile – ileride bir sorun oluşturacaktır.”

Alirıza, buna ek olarak Kürtlerin taleplerinin, Türklerin Müslüman kimliğinin, Ermeni meselesinin – ve daha bunun yanı sıra, Türkiye’nin büyüyen nüfusunun Avrupalılar tarafından gündeme getirildiğine dikkat çekiyor. Bu gibi konuların 17 Aralık öncesinde gündeme gelmesini, zirvede ve başladığı takdirde, müzakereler sürecinde, Türkiye’nin önüne çıkabilecek sorunların işareti olarak yorumlayan Alirıza, hükümetin tutumunu da eleştiriyor. Türkiye’nin öne sürdüğü bazı şartlardan geri dönmekte zorlanacağını vurguluyor: "Liderler bazen seçmenlere oynar. Karizmatik ve kuvvetli bir kişilik olan Erdoğan, seçmenlere oynuyor. Bazı konularda kendisini köşeye sıkıştırdı – ve geri dönmekte zorlanacaktır.”

Alirıza, Başbakan Erdoğan’ın zina meselesinde de benzer bir duruma düştüğünü, ancak bu sefer o kadar kolayca geri dönemeyeceğini düşünüyor. Uzman, Türkiye’nin öne sürdüğü şartlar arasında da, şartsız olarak üyelik müzakerelerinin başlaması, tarihlerin kesin olarak belirlenmesi ve Kopenhag Siyasi Kriterler haricinde yeni şartların kesinlikle reddedilmesini örnek olarak gösteriyor.

Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot’un, üyelik için şartların Avrupa Birliği tarafından öne sürülebileceğini belirtmek durumunda kaldığını hatırlatan Alirıza, üyelik için Türkiye’nin başvurduğunu ve bu durumda şart koşmasının doğru bir adım olmadığını söylüyor.

Alirıza, Türkiye’nin siyasi olarak kabul edemeyeceği bazı şartların belirmesi; ancak buna yanı sıra, bazı konularda da Türklerin şart koşmasının, tehlikelerine dikkat çekti. Uzman, böyle bir durumda, üyelik sürecinin duraksaması yüzünden, Avrupa Birliği'nden ziyade Türkiye’nin – ve özellikle Erdoğan’ın ve AKP’nin - zarar göreceğini vurguladı.

Avrupa Programı Direktörü Robin Niblett ise Türkiye’nin üyelik için yapması gerekeni ise şöyle özetledi: “Bütün bu sorunları aşmanın yolu, Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa Birliği için net olarak fayda sağlayacağının görülmesidir. Bence bu mümkün."

Türkiye’nin üyeliği konusunda sorunların oluşabileceği şüphesiz. Ancak buna rağmen, 17 Aralık zirvesinde Türkiye açısından fazlaca olumsuz bir sonuç beklenmiyor. Panelde belirtilen ortak görüş, Türkiye’nin üyeliğinin 17 Aralık tarihinde belirlenmeyeceğinin bilinmesi yönündeydi. Alirıza şöyle konuştu: “Gördüğüm en büyük tehlike, 17 Aralık tarihinin kendi içinde bir son olarak algılanması. Aslında, 17 Aralık, son derece zor geçecek bir sürecin başlangıcı.”

Kamuoyu, 17 Aralık’ta alınacak kararı beklerken, bundan sonra gelişecek zor süreci görmezden gelmemeli.

XS
SM
MD
LG