Erişilebilirlik

2 Aralık 2004 - 2004-12-02


Filistin lideri Yaser Arafat’ın ölümüyle birlikte yeniden canlanması beklenen Ortadoğu barış süreci, ikinci Bush yönetiminin öncelikleri arasında yer alıyor. Christian Science Monitor, İsrail ve Filistinliler arasındaki iç siyasi çekişmenin, iki grup arasındaki anlaşmazlık kadar ciddi olduğuna dikkat çekiyor. Filistinlilerin yeni liderlerini seçme hazırlığında olduğunu, İsrail’deyse koalisyon hükümetinin büyük bir sarsıntı yaşadığını hatırlatan gazete, her iki tarafta da barış yanlılarının aşırı uçları etkisiz kılması gerektiğini vurguluyor:

'Ortadoğu barışının anahtarı, hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin çoğunluğunun, tek umudun iki bağımsız devletin barış içinde birlikte yaşamaktan geçtiğini fark etmesidir. Bu umut geçmişte ya her iki taraftaki aşırı uçların şiddet eylemleri nedeniyle ya da iç siyasi manevralarla boşa çıkarıldı. Bu durumun değişip değişmediğini önümüzdeki haftalarda göreceğiz.'

Amerika’nın eski Dışişleri Bakanlarından James Baker da, New York Times’da yer alan makalesinde, Bush’un yeniden seçilmesi ve Arafat’ın ölümüyle Araplarla İsrailliler arasında büyük bir barış umudu doğduğu görüşünü savunuyor. Ortadoğu’da istikrarın yolunun sadece Bağdat’tan değil aynı zamanda Kudüs’ten de geçtiğini vurgulayan Baker, İsrail-Filistin anlaşmazlığında tek çözümün iki bağımsız devlet olduğunu yazıyor:

'Amerika, diyalogun sürmesi için açık ve net bir şekilde devreye girmelidir. Ayrıca Filistin seçimleri ve barış görüşmeleri sürecinde İsrail’in işgal altındaki topraklarda yerleşim faaliyetlerini durdurmasını sağlamalıdır. Washington yönetimi, her iki tarafı da anlamlı bir görüşme sürecini devam ettirmesi için elinden gelen her yöntemle teşvik etmelidir. Gerektiğinde görüşmelerde doğrudan yer alarak önerilerde bulunmalı, güvenceler vermeli, uzlaşmalar sağlamalıdır. Ve nihayet Bush yönetimi, Başbakan Şaron’un Gazze’den çekilme planının olumlu bir adım olmakla birlikte, Batı Şeria’da Filistin gettoları yaratmaya gidecek bir tek yanlı sürecin ilk adımı olamayacağını İsrail’e çok açık bir biçimde anlatmalıdır.'

İran’a karşı alınan yaptırım kararlarının Tahran hükümetinin işine gelebilecek bir biçimde uygulandığını ileri süren Boston Globe, Amerikan Ticaret Bakanlığının Nobel ödüllü İranlı kadın muhalif Şirin Ebadi’ye getirdiği yasaklamayı buna örnek gösteriyor. Ticaret Bakanlığının uygulaması nedeniyle Ebadi’nin anılarının yer aldığı kitabın Amerika’da basılamadığını kaydeden gazete, bu tür yasakların Amerika’nın doğal müttefiklerini yabancılaştıracağını ve Ebadi örneğinde ise, Bush yönetiminin karşı çıktığı molla yönetiminin işine geleceğini ifade ediyor:

'Ticaret Bakanlığı kurallarına göre, Ebadi gibi barış yanlısı bir İranlı, çevirmen, editör ve yayınevlerinin yardımıyla Amerika’da kitap yayınlayamıyor. Bu kısıtlamalar, Amerika’nın İran’a ve Küba’ya uyguladığı ekonomik yaptırımların nasıl işleyeceğini belirliyor. Amacı ise, düşman görülenlerle ticareti önlemek. Ancak Ticaret Bakanlığının uygulamaları düşünce özgürlüğünü engelleyerek, Amerikalılarla, İran’daki müttefikleri arasında büyük ihtiyacı duyulan diyalogu engelliyor.'

Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı’nın Küba’daki Guantanamo üssündeki terör zanlılarıyla ilgili olarak Amerikan yönetimini eleştirmesi New York Post tarafından tepkiyle karşılanıyor. Guantanamo’daki tutuklulara kötü muamele yapıldığı iddiasına karşı çıkan gazete, bilgi almak amacıyla psikolojik baskı uygulanmasının işkence sayılamayacağını savunuyor:

'11 Eylül saldırılarından üç buçuk yıl sonra, Kızılhaç bu savaşın nasıl başladığını hatırlamalı ve Bush yönetiminin Amerika’ya karşı yeni bir saldırı düzenlenmesini önlemedeki başarısını takdir etmelidir. Tabii ki, Kızılhaç bu tür gerekçeleri dinlemeye hazır değil. Eğer hazır olsaydı bu tür aptalca raporlar hazırlamazdı. Sıra dışı kışkırtmalar, sıra dışı tepkilere yol açar. Yıl sonunda hayır kurumlarına bağış yapmayı planlayanlar Amerikan Kızılhaç’ını listelerinden çıkartırlarsa yerinde bir iş yapmış olurlar.'

XS
SM
MD
LG