Erişilebilirlik

17 Kasım 2004 - 2004-11-17


Christian Science Monitor yazarı Peter Grier , Dışişleri Bakanlığına Condoleezza Rice’ın, Adalet bakanlığına da Alberto Gonzales’in getirilmesini Bush’un kendisine sadık isimleri ödüllendirmesi olarak yorumluyor. Grier, kabine değişikliğiyle, yönetim içindeki nispeten bağımsız isimlerin karar mekanizmasının dışına itildiğini vurguluyor:

'İkinci kez başkanlık yapanlar, kabinelerinde coğrafi ve siyasi farklılıkları yansıtma baskısından kurtuldukları için boş kalan koltuklara genellikle kendilerine sadakatlerini kanıtlayan isimleri getirir. Böylece hem bu insanları terfi ettirerek ödüllendirir hem de kabine toplantılarında kendilerini daha rahat hissederler. Bu sayede yürütme gücü, daha etkin ve uyumlu olur.'

New York Times da Condolezzaa Rice’ın dışişleri bakanlığına atanmasını Bush’un kabinesini 'Evet efendim'ci isimlerle doldurması olarak yorumluyor. Gazete kabinedeki bu değişiklikle başkan yardımcısı Dick Cheney’nin etkinliğinin artacağı görüşüne yer veriyor:

'Rice, dışişleri bakanı olarak Bush’un gündeminin ve dünya görüşünün en önde gelen sadık hizmetkarı olacak ve bu durum Amerikan dış politikasında farklı bir yaklaşım bekleyenleri fazla umutlandıran bir gelişme değil. Daha da kaygılandırıcı olan bir başka nokta ise, Rice’ın etrafındaki ve emrindeki kişilerin de uygun adım yürüyecek nitelikte olmaları. Dört yıl boyunca Rice’ın sadık yardımcısı olarak görev yapan ve ulusal güvenlik danışmanlığına getirilecek olan Stephen Hadley, Dışişleri bakanlığındaki üst düzey görevler için ismi geçen diğerleri gibi başkan yardımcısı Dick Cheney ile yakın ilişki içinde. Eğer Rice etrafını Cheney’nin bütün dünyaya karşı 'Ya benim yolumdan gidersiniz, ya da başınızın çaresine bakarsınız,' yaklaşımını benimseyen ideologlarla doldurursa, daha ilk günden itibaren hem kendini hem de Amerika’nın ulusal çıkarlarını ayaklar altına almış olur.'

Felluce’de bir Amerikan askerinin yaralı bir Iraklıyı bir camide öldürmesi Amerikan gazetelerinde fazla öne çıkartılmamış. Ancak New York Post, yayımlanan görüntülerin Amerikan karşıtı propagandanın unsuru olarak kullanılacağı varsayımından hareketle, dikkatleri, kaçırılan insani yardım görevlisi Margareth Hassan’ın öldürülmesine çekiyor. Gazete, camide öldürülen Iraklının Margareth Hassan’ın öldüren kişilerle bağlantılı olabileceğini öne sürüyor ve yaralı Iraklıyı öldüren Amerikan askerine anlayışla yaklaşılması gerektiğini savunuyor:

'Solcu ve Amerikan karşıtı medya, Amerika’nın düşmanlarına ve teröristlere Ebu Gureyp’teki kötü muameleyi sık sık göstererek büyük katkı sağladı. Ve dün de, El Cezere televizyonu, Felluce’deki askerin görüntülerini büyük bir memnuniyetle yayınlıyordu. Ama El Cezire Margaret Hassan’ın katledilme görüntülerini yayınlamayacağını duyurdu. Hiç kuşkusuz amacı teröristlerin kötü propagandasını yapmaktan kaçınmaktı. Kimse kendini kandırmasın. Teröristlerin kafa kesmeleri ve soğukkanlı infazlarıyla savaş alanında Amerikalıların kendilerini savunmak amacıyla ateş açmalarını aynı kefeye koymak teröristlere hizmet eder.'

Boston Globe ise emekli bir subay olan ve 'Terörün Ötesi' kitabının yazarı Ralph Peters’ın İslamiyet’in terörle özdeşleştirilmesine karşı çıkan bir makalesine yer veriyor. İslamiyet’in ve Hazreti Muhammet’in masum insanların katledilmesine karşı çıktığını vurgulayan Peters, İslam adına terör eylemi düzenleyenlerin aslında tanrılara insanları kurban eden ilkel bir anlayıştan beslendiğini belirtiyor:

'Karşı karşıya olduğumuz teröristler Allah’ın veya Muhammet’in adını kullanırken, büyük bir dini lekeliyor ve ona zarar veriyorlar. Bu teröristler aşını dindar Müslüman değil, İslamiyetin düşmanıdır. Takvimi sekizinci yüzyıla değil, tanrıların insan kanı içtiği antik çağlara geri götürmek istiyorlar.'

XS
SM
MD
LG