Erişilebilirlik

27 Ağustos 2004 - 2004-08-27


Irak’taki Ebu Gureyb cezaevindeki kötü muameleyi araştıran iki ayrı komisyonun açıkladığı raporların yankısı sürüyor. New York Times, Amerikan ordusu tarafından kurulan komisyonun, askerlerin yanlışlarını açıkça ortaya koyduğunu ancak Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından oluşturulan komisyonun başta Rumsfeld olmak üzere, kötü muamelenin siyasi sorumlularını görmezden geldiğini belirtiyor. Gazete, Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi başkanı John Warner’ın, Ebu Gureyb skandalının Kongre tarafından soruşturulmasını sürüncemede bırakmasını da eleştiriyor:

'Warner’ın tam da seçim öncesinde kendi partisinin yöneticilerini zora sokmamak istemesi anlaşılabilir bir şey. Ancak Rumsfeld’in ekibi belgeleri Kongre’den saklarken ve senatörlerin sorularını sessizlikle geçirirken, kamuoyu aylardır bir beklenti içinde. Senato Silahlı Kuvvetler Komisyonu, Amerika’ya ve Amerikan ordusuna dünya çapında bir leke süren bu felaketi araştırmak için celp yetkisi de olan yeni bir soruşturma komisyonu kurulması amacıyla her iki partinin liderlerine çağrıda bulunmalıdır.'

New York Post yazarı Ralph Peters da, Ebu Gureyb cezaevi soruşturmalarıyla ilgili makalesinde Savunma bakanı Donald Rumsfeld ile ekibini hedef alıyor. Bakanlığın başlangıçtan itibaren Irak savaşını yanlış bir biçimde planladığını savunan Peters, hem Ebu Gureyb’ta yaşananların hem de Irak’ta halen süren sorunların bu yanlış planlamadan kaynaklandığını ileri sürüyor. Yazar, bunun da temelinde Rumsfeld ve ekibinin ideolojik yaklaşımının yattığını vurguluyor:

'Ellerine kan bulaşmış olan bu kişilerin hala görevlerini sürdürüyor olması askerlerimize hakarettir ve bu durum Irak’ta işgalin yaşadığı sorunların da temel nedenidir. Onlara göre, savaş sonrası Irak bir gece içinde Amerika’ya benzemeliydi. Bu gerçekleşmeyince ne yapacaklarını şaşırdılar. Son tahlilde, suçlamalar Washington’a, Savunma Bakanlığı’na kadar uzanıyor. Bir komutan, askerlerinin yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludur. İşler iyi giderken Rumsfeld bir savaş komutanı rolünü zevkle oynuyordu. Şimdi ise sesi soluğu çıkmıyor.'

Amerikan basınında öne çıkan bir başka konu da, gelecek hafta New York’ta başlayacak olan Cumhuriyetçi Parti kurultayı. Christian Science Monitor yazarı Liz Marlantes, Kurultay öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarında Başkan Bush’un Demokrat Partili rakibi John Kerry karşısında üç puan önde olduğunu belirtiyor ancak bu durumun yanıltıcı olabileceğini de sözlerine ekliyor:

'Kararsız seçmenlerin büyük bir kısmının Bush’a karşı oy kullanması beklendiği için, Başkanın üç puanlık avantajını sandıkta da koruyabilmesi için çok çaba harcaması gerekecek. Anketlere göre, kararsız seçmenler, seçmenlerin genel tavrına kıyasla ülkenin gidişatı hakkında daha karamsar bir bakış açısına sahip. Dolayısıyla Kerry kararsız seçmenleri yanına çekmekte Bush’a göre daha avantajlı bir konumda.'

Temple Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi profesörü Edward Bernard Glick, Washington Times’da yayımlanan makalesinde, İsrail ve Irak’taki çatışmalara değinerek, savaş veya isyanı sona erdirmek için karşı tarafın kalbini kazanma çabasının fazla bir işe yaramadığını savunuyor ve “belirleyici olan askeri güçtür” görüşüne yer veriyor. Tarihte zaferlerin propagandayla değil askeri üstünlükle kazanıldığına dair örnekler sıralayan Glick, Amerika’nın ve İsrail’in de bu mantıkla hareket etmesi gerektiğini savunuyor:

'İslamiyet, kaybeden kafirlere müşfik yaklaşmaz. Amerika ve İsrail’in mücadelesi ancak Churchill’in söylediklerine uygun davranırlarsa kendi lehlerine sonuçlanabilir: “Her şeye rağmen zafer, teröre rağmen zafer, ne kadar uzun ve zor olsa da yine zafer; zafer kazanılmazsa, yaşama şansı da olmayacak.'

XS
SM
MD
LG