Erişilebilirlik

Türk ve İslam Sanat Eserleri Washington'da - 2004-08-09


İslam kültürü, bir zamanlar batıdaki Atlas Okyanusu’ndan,doğuda Çin sınırlarına kadar uzanan büyük bir imparatorluğu temsil ediyordu. Yüzyıllar süren bu yayılma, bir anlamda İslam’ın içindeki farklı kültürleri de ortak bir alanda birleştirdi. Bu dinin idaresinde yaşayan farklı kültürler, sanat geleneklerini, ortak, İslami bir tarza oturttu. İşte bu sanatın bin yıllık geçmişi, bugünlerde, Washington’da sergileniyor. Başkentin prestijli müzelerinden biri olan Ulusal Sanat Galerisi, Türk-Osmanlı sanat eserlerinin de yer aldığı çok sayıda kültür varlığına, geçici bir süre ev sahipliği yapıyor.

Ulusal Sanat Galerisi’nde sergilenen eserler, bir anlamda İslam kültürünün geçmişte, nerelere yayıldığını gösterir bir harita niteliğinde.. Sergilenen eserler arasında, tablodan tekstile, halıdan seramiğe, çok sayıda tarihi değere sahip ürün yer alıyor.

Ulusal Sanat Galerisi’nde görevli Annabeth Guthrie, 'Memlûk Sultanı Kayıtbay döneminde yapılmış ahşap bir minberden, Özbekistan’da yapılmış bir mezar taşına, Osmanlı dönemi İznik çinilerinden, sultan saraylarını süsleyen halılara kadar eserleri, burada sergiliyoruz.' diye konuşuyor.

Gutrie, gösterimdeki eserlerin, Müslüman kültürünün İspanya’dan Çin’e uzanan bir bölgeye yayıldığını gösterdiğine, dikkat çekiyor. Guthrie’ye göre, 13’üncü yüzyılda Suriye’de yapılan bir cami lambası ve 15’inci ve 16’ıncı yüzyıllarda, İran’da dokunan iki el halısı, serginin en gözde parçaları.

İslam kültürü içinde yetişen sanatçılar, biçimden öte, işleve de önem vermiş. Çünkü onlar için sanat, bir anlamda günlük yaşamın bir parçası.. Galeriyi ziyaret edenlerin dikkatini çeken diğer eserler arasında, 17’inci yüzyıl İran Safevi döneminden kalma ve bir kraliyet pikniğinin resmedildiği minyatür işli çini, ve İsa’nın çarmıha gerilişini resmeden, bir cüppe bulunuyor. Cüppe, İsfahan’da, Müslümanların idaresindeki Hıristiyanlar tarafından yapılmış. Sergiyi gezenlerse, Müslümanlar hakkındaki yanlış izlenimlerinin “değiştiğini” söylüyor. Bu kişilerden biri, İran’daki Müslüman idarecilerin kiliselerini süslemesi amacıyla Hıristiyan cemaate para yardımı yaptığını, oysa kendisinin Müslümanların her zaman Hıristiyanlara “düşman olduğunu sandığını” söylüyor.

Diğer bir ziyaretçi ise, İslam’da insan ve hayvanların resmedilmesinin günah olarak görülmesinin, bu din hakkında yanlış görüşlere yol açtığını kaydediyor. Bu bayan, Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ın resim içermediğini, ancak süsleme amaçlı insan ve hayvan figürlerinin, günlük yaşamda kullanıldığını belirtiyor.

Washington Ulusal Sanat Galerisi’ndeki Saray ve Cami adlı sergi, Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’nden ödünç alınan 120 değerli eseri, meraklıların beğenisine sunuyor. Müzenin Ortadoğu Sergi Salonu küratörü Tim Stanley şöyle konuşuyor:

'Muhammed Cemil adlı bir Suudi işadamı bize 9 milyon dolar bağışladı. Bu da bize sergi salonumuzu yeniden düzenlemek için önemli miktarda katkı sağladı. Bu para aynı zamanda, sergimizi dünyanın diğer bölgelerindeki sanatseverlere ulaştırmamıza yardımcı oldu.'

Saray ve Cami adlı sergi, İslam hükümdarlıkları içinde gelişen sofistike kültürü, bugüne taşıyor. 8’inci ve 18’inci yüzyıllarda, Avrupa ve Asya içlerine yayılan bu hükümdarlıkların idaresi altında gelişen İslami sanat tarzı, zaman içinde diğer kültürlerle kurulan iletişim sonucu, değişim de geçirdi.

Stanley, 'Sergimizin önemli bir kısmı çini ve seramik bölümünden oluşuyor. Çin o dönemlerde Ortadoğu için önemli bir ülkeydi. 9’uncu yüzyıldan itibaren, Ortadoğu halkının beğenisi, Çinli üreticilere ulaştı ve Çin’de sadece Ortadoğu’ya yönelik, porselenler üretilmeye başlandı. Düşünün ki o zamanlar İngilizler çamurdan yapılma kulübelerin içinde yaşarken, Ortadoğulular ve Çinliler, seramik çalışmaları üzerinde fikir alışverişinde bulunuyordu,' diye konuşuyor.

Tim Stanley, Saray ve Cami adlı sergide yer alan eserleri, “çeşitliliğin oluşturduğu bir bütünlük” diye tanımlıyor. Bu bütünlük, birbirinden farklı birçok parça ve çalışmanın tek bir eserde hayat bulmasıyla elde edilmiş. Stanley buna, 450 yıllık, üstü Çini işlemeli ve ahşap bölümleri fildişi ve sedefle süslenmiş Osmanlı sehpasını, örnek gösteriyor:

'Herşeyden önce sehpa, kocaman, çokgen ve çini işlemeli yüzeyiyle dikkat çekiyor. Çini desenler, kobalt mavisi, turkuvaz ve alev kızılı renklerle bezenmiş. Sehpanın ayak ve kenarları ahşap ve üzeri sedef kakma işlemelerle süslenmiş. Çok özgün bir parça.. Renklerine bayıldım. Eğer Kanuni Sultan Süleyman gibi bir dünya hükümdarıysanız, kendi çevrenizde istediğiniz şeyi yaptırabilirsiniz.'

Osmanlı çinileri, mavi tonları işleyen Çin porselenlerinden esinlenerek başlatılan bir fikir olmuş. 15’inci yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in girişimiyle İznik çini atölyelerinde geliştirilen ilk çalışmalar ince, yarı saydam Çin porselenlerinin kalitesini tutturamamış, ancak daha sonra kendi tarzını yaratmış. Ana maddesi öğütülmüş beyaz çakıl taşlarından oluşan bu kendine özgü porselenlerin süslenmesiyse, farklı bir akım oluşturmuş. Önceden kobalt mavisinin hakim olduğu renklendirmeye, zamanla turkuvaz katılmış. 16’ıncı yüzyıldaysa kızıl renk, çini süslemelerinde o zamanın modası bir renk olarak yer almış, kısa bir süre sonra da, zümrüt yeşili katışmış bu “moda” renklerin arasına. Çiçek ve özellikle lale desenleri, çinilerin en tercih edilen desenleri arasında yer almış. 17’inci yüzyılın ikinci yarısında oldukça kötü bir dönem geçiren çini atölyeleri, daha sonraları Osmanlı Padişahı Üçüncü Ahmet tarafından yeniden canlandırılmış. İşte o döneme ait çini bir şömine de, Washington’daki Ulusal Sanat galerisinde sergilenen en gözde eserlerden biri. Üzerinde, hem Müslüman hem de Hıristiyan kültürlerince değer verilen Yedi Uyurların eski yazı adlarının yer aldığı bu çini işlemeli ocak, bir zamanlar bir Osmanlı vezirinin evini süslerken, büyük bir yangından da kıl payı kurtarılmış. 18’inci yüzyıl ürünü bu Çini ocağın resimleri, bugünlerde serginin ana teması olarak, Washington’un kamuya açık birçok yerindeki afişleri süslüyor.

Dinler ve kültürler arasındaki iletişimin tek unsuruysa, sadece çiniler olmadı. Kimi zaman, Batı ülkelerinde üretilen pirinç ibrikler İslami süslemelerle işlenmek üzere, Anadolu ve Ortadoğu’ya gönderilirken, kimi zaman da bir İtalyan ressamın Fatih Sultan Mehmet’i resmettiği sırlı bir tabak da bu kültürel değişmin bir parçası olmuş.

Sergideki eserler, geçmiş dönemlerde dinler ve kültürler arasındaki alışverişin boyutlarını gözler önüne seriyor. İslam kültürünün Çin ve Avrupa kültürleriyle bu sanat eserleri söz konusu olduğunda nasıl kaynaştığını ortaya koyuyor.

Aralarında birçok Türk eserinin de yer aldığı Saray ve Cami adlı tarihi İslam eserleri sergisi, önümüzdeki altı ay boyunca, başkent Washington’daki Ulusal Sanat Galerisi’nde gösterime sunulacak.

XS
SM
MD
LG