Erişilebilirlik

'Askerler Marmara Depremine Hazırlanıyor' - 2004-06-18


17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri korkunç bilancosuyla belleklerimizdeki yerini koruyor. Türkiye'nin metropol kenti İstanbul ise her an yaşanacak olası şiddetli bir deprem gerçeğine alışmaya çalışıyor. Bilim adamları 1999 felaketlerinin ardından sık sık medyada ve "Marmara denizinde büyük bir depremin mutlaka olacağını dile getiriyorlar.

"Marmara'da büyük bir deprem olacak. Belki bir saniye sonra... Ya da 50 yıl sonra. Ama mutlaka olacak... Şayet 180 kilometrelik fay tek parçada kırılırsa 7.6'yla sallanırız. Bu da İstanbul’u yerle bir eder, ulusal güvenlik tehlileye girer; Yeşilköy'de dev dalgalara yol açar"...

Bu sözler Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Celal Şengör’e ait.

Şengör, deprem gerçeği konusunda siyasileri duyarsızlıkla itham etti; en duyarlı kesimin Türk Silahlı Kuvvetler olduğunu söyledi.

Profesör Şengör'e yönelttiğimiz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:

VOA: 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinin ardından bu konuyla ilgili gerçeklere kamuoyunun ilgisi nasıl? Bir artış söz konusu mu?

ŞENGÖR: 1999 depremlerinden sonra konuya ilgi arttı, fakat bu ilginin karşılığı olarak İstanbulluyu depreme arzu edilen düzeyde hazırladığımı ben söyleyebileceğimizi zannetmiyorum. Gerçi İstanbu’lunun hazırlanması benim konum değil. Ben sadece depremin ne büyüklükte olacağı, ne kadar sürebileceği, hangi zaman çerçevesi içinde deüşünülebileceği gibi konulara ancak cevap verebilirim jeolog olarak.

VOA: Türkiye deprem konusunda yeterli bir bilince; Yönetim anlamında ulaştı mı peki?

ŞENGÖR: Hayır, kesinlikle hayır. Yalnız yönetimi 2’ye ayırmak lazım; belki burda... Bir kere sivil yönetimin ulaşmadığı kesin. Fakat Türkiye’de askeri cephe bu işi çok ciddye alıyor. Onlar gayet iyi hazırlanıyor. Dolayısıyla şöyle diyebilirim; bilim adamları olarak bizim askerlerden şikayetimiz yok bilakis kendilerinden çok memnunuz. Fakat sivil yönetim aynı hassasiyeti, aynı bilinci ve aynı bilgili yaklaşımı gösteremiyor.

VOA: Askerler ne tür bir hazırlık yapıyor?

ŞENGÖR: Askerler bir kere, bizlerle çok sıkı dirsek temasında bulunuyor. Bizlerden rapor istiyorlar ve bu raporlarların karşısında gereken iyileştirme gibi, alıştırma gibi veyahut bir sonra problemin gelişmesine yönelik rapor isteme gibi işlemleri derhal yapıyorlar. Ve bunun neticelerini bizlerle paylaşıyorlar.

VOA: Bir başka ifadeyle askeri tesislerin iyileştirilmesi, sağlamlaştırılması konusu değil mi?

ŞENGÖR: Ordu, hem askeri tesislerin iyileştirilmesi sağlamlaştırılması, hem de askerin çevresindeki sivile vereceği hizmet konusunda çok hazırlıklı...

VOA: Siyasetçiler kademesinde durum nedir?

ŞENGÖR: Hükümet kademesi tam bir felaket... Çünkü, bu işlerde hassasiyetle görev yapan kurumların çalışmasına politik müdehale ediyorlar. Mesela TÜBİTAK’ın başından çok kıymetli bir bilimadamı alındı, yerine uluslararası bilim dünyasında ismi hemen hemen bilinmeyen bir kişi getirildi ve bunun hiçbir gerekçesi sunulmadı topluma. MTA içerisinde, yani Türkiye’nin jeolojik araştırmalar içerisinde politik bir hareket yapıldı. Orda çalışanların hepsi huzursuz edildi.

VOA: Bu işin maddi getirisi ne olabilir siyasetçiler için ki; böylesine bir adım atsınlar?...

ŞENGÖR: Bu maddi bir getirim değil, bu bir kadrolaşma hareketi. Gayet açık görünen bir tablo. Yani benden olanlar, senden olanlar mantığıyla kurumların ele geçirilmesi. Ama bunun yanında TÜBİTAK gibi kurumların aynı zamanda maddi getirimleri de var. İşçi ve memur istihdat etme kapasiteleri var, MTA da aynı durumda, MTA’nın mesela çok yaygın tesisleri var Türkiye çapında. Bunlar her zaman bütün partilere cazip gelmiştir. Ve bu yüzden bu kurumların rahat çalışmasına izin vermiyor politikacılar. Biz bundan çok şikayetçiyiz.

VOA: Anlattıklarınızdan çok trajik görüyorum tabloyu...

ŞENGÖR: Çok son derece.... Yani son derece, teknik kurumlarda teknik mükemmeliyet aramak yerine politik bağlantılar aranıyor. Bu bilgisizliğe dayanıyor. Depremin neler yapabileceğini duymak başka, anlamak başka. Gerekli teknik bilgi düzeyi olmadığı takdirde veyahut teknik bilgi düzeyini edinebilecek görgü olmadığı takdirde, ortaya bu manzara çıkıyor. Mesela hükümet bu konuda Türkiye Bilimler Akademisi’ne benim bildiğim kadarıyla hiç bir şey sormamıştır bugüne kadar. Halbuki Türkiye Bilimler Akademisi’nin kanunla verilmiş bir görevi var; Hükümet’e danışmanlık yapmak. Aynı Amerikan Ulusal Akademisi gibi... ben bu akademinin yabancı üyesiyim. Dolayısıyla O’nun ne şekilde çalıştığını, ne şekilde raporlar verdiğini biliyorum. Fransız Akademisi benzer şekilde çalışıyor. Türkiye’de de böyle bir akademi var. Fakat bizim hükümetimiz bu akademiyi kullanmayı bilmiyor.

VOA: Geçtiğimiz günlerde 'Marmara’da deprem 2 saniye kadar yakın' şeklinde bir açıklamanız oldu. ŞENGÖR: Hayır, iki saniye değil. Bir saniyede de olabilir. Şu anda da deprem olabilir ama bizim bilebildiğimiz büyük bir olasılıkla yüzde 70’e yakın bir olasılıkla; önümüzdeki 50 sene içinde herhangi bir an olabilir. Ve bu deprem olduğu takdirde çok büyük zarar verir. Ben bunu birkaç kere dile getirdim. Türkiye’nin bağımsızlığı tehdit eder böyle bir deprem.

VOA: Çok ciddi bir vurguda bulunuyorsunuz...

ŞENGÖR: Son derece ciddiyim. Yani şakaya alınacak bir şey değil bu.

VOA: Türkiye’nin bağımsızlığını tehdit eder diyorsunuz.

ŞENGÖR: Yani düşünün Türkiye bir günde İstanbul gibi bir şehirde ciddi yıkım görecek. Yaklaşık 30 ile 50 milyar dolar arasında paraya ihtiyaç gösterecek. Beceriye ihtiyaç duyulacak... İstanbul’un baştan imarı ne kadar zordur, düşünün. Türkiye ister istemez dışarıya el açmak zorunda kalacak. Zaten şu anda el açmış durumda.

VOA: Elinizdeki veriler ne kadar sağlıklı? Türkiye hangi yıldan itibaren ciddi deprem verilerini elinde tutuyor?

ŞENGÖR: 1999’dan itibaren Marmara Denizi’nin altı çok iyi çalışıldı. Dünyanın çok ciddi bilim grupları Marmara’yı çalıştılar ve Marmara bunun neticesinde dünyanın en iyi bilinen iç denizlerinden biri haline geldi. Çok iyi bir haritası çıkarıldı. Yakın olarak bütün depremler izleniyor. İyi bir sismograf ağı var. Hem MTA’nın hem TPAO’nun yıllarca topladıkları bütün veriler bizlerin kullanımına sunuldu. Dolayısıyla hakikaten bayağı biliyorum. Bir de, Kuzey Anadolu fayının davranışı çok muntazam bu yüzyılda. Amerikan Jeolojik Araştırmalar Dairesi de çalışma yaptı. Yani verileri nasıl yorumlarsanız yorumlayın, İstanbul’un çok büyük bir tehlike altında olduğunu gösteriyor. Bunu birkaç grup dile getirdi. Hem Fransa’dan hem ABD’den jeolojik araştırma grupları dile getirdi, hem bizler dile getirdik.

VOA: En son 2003'te yayınladığınız çalışma var. Maksimum 7.6 büyüklüğünde bir depremin en geç yarım yüzyıl içinde olma ihtimali çok yüksek demiştiniz...

ŞENGÖR: Uluslararası Jeo-Fiziksel Araştırmalar Bülteni’nde yayımlandı bu dediğiniz. Orada 'Marmara’da 7.6 büyüklüğünde bir deprem olabilir. Hatta böyle bir deprem Çınarcık civarındaki normal fayları tetikleyebilir. Böyle olursa onlar da 7 büyüklüğünde bir deprem üretebilirler' neticesi çıktı. Çok büyük bir deprem olduğunda Kuzey Anadolu Fayı’nın güneyinden Çınarcık'ın kuzeyinden geçen fay paketi var, bu harekete geçiyor ve 7 büyüklüğünde bir deprem üretebiliyor. 7 demek deniz tabanında iki metrelik bir düşey atım demektir. Böyle bir düşey atım ciddi bir deprem dalgası tehlikesi de yani bir tsunami tehlikesi de işin içine giriyor. Fakat tabii ki tsunami hiçbir zaman depremin kendisi kadar tehlikeli değil...

VOA: Dalgaların yüksekliği ne kadar tahmin ediliyor?

ŞENGÖR: O çok faktörlere bağlı olarak değişebiliyor. 5-6 metreyi bulabilir. 1-2 metrede kalabilir. Ama 1509 depreminde suların surlara tırmandığı söylenir.

VOA: Bu İstanbul'da bir nokta için tam olarak hesaplandı mı?

ŞENGÖR: Evet hesaplandı ama bir nokta için hesap bir şey ifade etmiyor. Hava Harp Okulu civarı için, yani Yeşilköy bölgesi için hesaplandı... Ve yanılmıyorsam ilk defa üç boyutlu derin deniz dalgalarını hesap eden bir hesap yapıldı dünyada. Bu Silahlı Kuvvetlerin isteğiyle yapılan bir çalışmaydı.

VOA: Hep olası bir Marmara Depremi konuşuluyor... Türkiye fay ağıyla örülmüş bir coğrafya...

ŞENGÖR: Birçok fayı var Türkiye’nin... Antakya’da Ölü Deniz Fayı geliyor, büyük. Karlıova’dan mesela İskenderun Körfezi’ne uzanan bir Doğu Anadolu fayı var. Doğu Anadolu’nun yüksek platosu içerisinde Çaldıran Fayı gibi ciddi faylar var. Sonra Güneydoğu’daki bindirme kuşağı var ki; 1975 yılında Lice Depremini üretti. Bir de Doğu Anadolu’da bir sürü genelde 6-6,5 büyüklüğünde deprem üreten faylar var.

VOA: Bilim dünyasının verilerinden ve üslubundan uzak birisi bu söylediklerinizden ne anlamalı, nasıl anlamalı ne tür bir tedbir alması gerektiğini?

ŞENGÖR: İstanbul’da oturan birisi oturduğu yere baktırmalı bir kere. İstanbul’un neresinin ne kadar sallanacağı, ne kadar yıkım olacağı internette yayınlandı. Herkesin ulaşabileceği ve anlayabileceği bi şekilde. Oraya bakıp ona göre bir kere evine tedbir aldırtmayı düşünsün... Anadolu’nun diğer yerlerinde, mesela bir Ankara’da, bir Konya’da çok daha az bir tehlike var. Buraları çok az sallanan yerler. Hele son bir milyon yıldır Konya civarındaki göl taraçaları 1 santimetre oynamamış. Dolaysıyla orada sıfır tehlike hemen hemen. Buna mukabil, Doğu Anadolu’da, bir Malatya’da, bir batı Anadolu’da heran deprem olabilir. Eviniz nasıl bir zemin üzerindedir, nasıl bir inşaat tekniğiyle yapılmıştır? Bunlara baktırılması lazım. Bir inşaat mühendisinden akıl alınması lazımdır. Mahalli MTA bürolarında haritalara bakılabilir, oradaki jeologlardan akıl alınabilir. Yani bilimi kullanmayı öğrenmesi lazım halkımızın.

VOA: İstanbul yeniden yapılandırılmalı mı, yeni baştan inşa mı edilmeli? Reçeteniz nedir?

ŞENGÖR: Hayır, hayır... İstanbul’u yeniden bir başka yerde inşaa etmek hemen hemen mümkün değil. Uydu şehirler yapılması gibi fikirler gündeme geliyor, tabi şehircilik planlanlaması açısından bunun yapılabilirliği ne kadar olanaklı bu benim konum değil. Ama İstanbul’un kendi içerisinde zamana yayılmış bir tedbirler paketi düşünülebilir. Çünkü dediğimiz gibi önümüzdeki 50 yıl içinde her an bu deprem olabilir. En acil tedbirlerinizi önceden alırsınız, zaman zaman iyileştirmeye gidersiniz. En az öncelikli olanları en son yaparsınız. Yani İstanbul’da siz binlerce yıllık mirasa bakın... Bunu birkaç ay veya bir iki sene içerisinde depreme tamamen dayanıklı hale getirmek tabiki mümkün değildir. Ama rasyonel çalışmak mümkün. Bir problem var karşımızda, bunu en iyi nasıl çözeriz diye düşünmek lazım. Bu bir mühendislik problemi. Mühendisler de bu işler için yetiştiriliyor. Bir de sorun.... Politikacılarımız ne yazık ki her şeyi biliyor. Yani büyük bir cehalet içerisinde izliyorlar.

VOA: Peki medya deprem konusunda yeterli duyarlılığa ve bilgiye sahip mi?

ŞENGÖR: Medya politikacılarımızdan farklı değil ki... Ama onlar da öğreniyorlar zamanla. Onlar da daha çok duyarlı olmaya başlıyorlar ama çok yetersiz. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı cehalet. Doğa bilimlerini adam gibi öğretememiş bir toplumuz. Ama bu sıkıntılar 1946’larda başladı. Atatürk’ün çizmiş olduğu eğitim planından sapıldığı için Türkiye son derece oryantal bir ülke haline geldi. Atatürk’ün en çok korktuğu şey başımıza geldi.

XS
SM
MD
LG